Bakış açısı

Bugün masamın üzerinde bir gazete duruyor. Gazetenin iki köşesinde yayınlanan ve maalesef Türkiye'nin bütçesini alt üst eden ve bizi AB'ye girmekten geri bırakan vahim iki olaydan bahsediliyor...

Birincisi: Bir karikatür...

İki adam konuşuyor biri diyor ki:

"İmam fazlamızı yeni cami yapımlarıyla kapattık. Fakat 15 bin İmam atamasından sonra sanırım yine cami açığımız olacak".

Sayın bay!

O karikatürdeki tipleme bir müslüman karakterini taşımıyor. O içine gömüldüğünüz halet-i ruhiyenin resmini canlandırıyor.

Türkiye'de cami fazlası yoktur. Yıllardan beri imam kadrosu açılmamıştır.

Hem insanımız cami yapmışsa orada imama (dikkat edin yazar'a demiyorum) ihtiyaç varsa niye devletimiz sahip çıkmasın ki...

Sizin okul demeniz, sizin sağlık ocağı bahaneleriniz karikatürde, ellerini kalçasına koyan, üç dört diken sakalı olan ve göbeğini dışarı çıkaran hakaret timsali olaylar ancak işkembeden konuştuğunuzun isbatıdır...

Siz müezinin ruhları dirilten ezanını duyanlardan mısınız? Yoksa minare deyince etrafı gözetleyen uyduruk müezzin tiplemesiyle mi büyüdünüz...

Sahi, size ihtiyaç olduğu için mi köşede yazıyorsunuz?..

Köşenizde bir söz var:

"Nasıl kafa sayısı kadar düşünce çeşidi varsa kalp sayısı kadar sevgi çeşidi vardır."

Sizde de Kur'an kursu, imam, vaiz, cami, din eğitimi, dinini yaşama gayretinde olan Müslümanların mabedine, hocasına sevgi olmalı değil mi?

Efendim neymiş Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 1600 kişilik kadro sayısını 15 bine çıkarması AB'ye uymazmış...

Sizin yolunuz açık olsun...

***

Aynı gazetede okyanus bey bakın ne diyor:

"Sağcı iktidarların dini siyasallaştırması ve camileri oy deposu haline dönüştürmesinin Türkiye'yi bugün getirdiği duruma bakın".

Sayın yazar damgayı vuruyor: "Dinin siyasallaşması"...

Hani Bush'un Irak işgaline "özgürlük operasyonu" demesinden farksız.

Ne âlakâ...

İmam ataması ile "dinin siyasallaşması" tam bir sağ-sol afişlemesi, pankart edebiyatı rahat döşekten fitne ve dedikodu üretimi...

Ve ne diyor...

Adeta "imam ordusu" kuruluyor..." muş...

Son alıntı:

"İran'da da molladan geçilmiyor ama otuz yıllık Humeyni rejiminin bugünkü durumu ortada. İmam hatipli başbakan "seçmene selam" gönderecek diye imam enflasyonu yaratılamaz".

Çocukluğumdan beri takip ettiğim bir kanrantina korkuluğu fikir, çizgi ve yazılarda...

İslam'ı ve Müslümanı aşağılamak için en küçük fırsatlarda bahane edilen kelimeler...

Gericilik,

Tesbih,

Takke,

Müezzinlik,

İmamlık,

Din,

Abdest,

Oruç,

Cami,

Başörtüsü,

Hac,

Zekat,

İrancı... (Niye İran onu da bilmem...)

Yok öğle yağma... Kusuntunuz varsa gidin tuvalete...

Üstünüze başınıza da kusabilirsiniz...

Ama bana, benim yoluma, imamıma, abdestime kusmaya hakkınız var mı?

Size ilmî izah yapmayacağım...

Git bak.. Halayıkdere köyünde insanımız hoca bekliyor. Ezan sesini duymak istiyor.

Ha merak etmeyin...

Okulları var...

Sağlık ocakları var...

Köylerine kadar belediye otobüsü geliyor...

Yolları da var...

Sahi bu millet sizin kadar anlayamaz mı ki camilerine imam bekliyorlar...

Neyse size yine de bir özlü söz: İyi olun, iyi geçinin.

Hayat sadece ayakkabınızın ucu kadar değil insanlar da sizin pencerenizden görülenden ibaret değildir.