Binlerce yıllık tarihe sahip Türk milleti ve devleti, tarihinin hiçbir döneminde devlet ciddiyetinden, devlet geleneğinden bu derece uzak bir muameleye maruz kalmamıştı. Kıbrıs gibi, yarım asırlık milli bir dava, Başbakan ve Dışişleri Bakanının kendi kafalarına göre aldıkları bir kararla tek kalemde nasıl silinebilir, akıl sır erdirmek mümkün değil. Önceki gün yapılan açıklamalardan öğreniyoruz ki, Rumları tanıma adımı olan, liman ve havaalanlarının açılması kararından ne Genelkurmay Başkanlığı'nın, ne Cumhurbaşkanı Sezer'in, ne de Meclis'in haberi yok. Gizli veya açık hiçbir görüşme yapılmamış.Türkiye'nin geleceğini ve kaderini yakından ilgilendiren bu önemli karar, telefonda Fin başbakanına iletiliyor. Yazılı olmayan ve de ısrarla yazılı hale getirilmeyen bu metni, Finli yetkililer kendi kafalarına göre kaleme alıp yazıya döküyorlar. Oradan da bütün dünyaya karar şu şekilde duyuruluyor: Türkler limanları Rumlara açmayı kabul etti!Türkiye Cumhuriyeti'nin Genelkurmay Başkanı, Cumhurbaşkanı, Meclis'i, muhalefeti ve hatta Bakanlar Kurulu ve AKP milletvekilleri de televizyondan ve yabancı haber ajanslarından bu haberi duydu. Böyle ciddiyetsizlik, böyle laubalilik ve böyle devlet yönetimi olmaz. Başbakan Erdoğan, zamanında ülke yönetimini "gemi kaptanlığına" benzetmişti ve gemiyi idare edenin, ülkeyi de idare edeceğini iddia etmişti. Ama şimdi görüyoruz ki, Başbakan Erdoğan ve ekibi, ülke idaresini bakkal yönetimine kadar indirmişler. Hani Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin Merkez Bankası'nda ne kadar para olduğunu öğrenmek için bir ara Bakan Ali Babacan'a şöyle seslenmişti ya: Söyle bakalım Ali, bakkal hesabıyla kasada ne kadar para var?İşte ülke yönetimiyle bakkal hesabını birbirine karıştırma yetisinin ilk işaretleri o günlerde verilmişti. Şimdi de Kıbrıs, bakkal hesabıyla Rum'a teslim ediliyor. "İki ekmek, bir süt" değil de, "iki liman, bir havaalanı", veresiye defteri değil de, müzakere defteri ve ülke idaresi değil de, bakkal idaresi!Maalesef bugünkü tablo budur. Ülke bakkal hesabıyla ve Başbakan Erdoğan'ın aldığı kişisel kararlarla yönetiliyor. Genelkurmay Başkanı Büyükanıt Paşa, "Kıbrıs'ta 40 bin askeri bulunan bir kuruma danışılmaz mı" diyor. Bu ifade doğru ama eksik. Genelkurmay Başkanlığı'na tabii ki danışılacak. Böyle kararlar Genelkurmay Başkanlığı'na, Cumhurbaşkanlığı'na danışılmadan bırakın alınmayı, düşünülmemeli bile. Ama bunun sebebi, adada 40 bin Türk askeri olduğu için olmamalı. Bunun gerekçesi, ada Türk olduğu için, adanın geleceği güvenliğimizi yakından ilgilendirdiği için ve Kıbrıs Türk'ün vatanı olduğu için olmalı. Bu sebeplerden Genelkurmaya danışılmalı.Sadece Genelkurmay'a, Cumhurbaşkanına ve Meclis'e danışmak da yetmez. Böyle kararları alırken millete soracaksınız. Millet ne diyor, bu kararı kabul ediyor mu?Çünkü Kıbrıs'ın da, Türkiye'nin de gerçek sahibi millet. Vatan toprağı uğruna şehit veren, kanını -canını düşünmeden feda eden millete sormadan değil Kıbrıs'ı, bir karış toprak parçasını bile telaffuz etmeye ne yetkiniz ne de yüreğiniz yeter. Milletin hesabı ağırdır. Haberiniz olsun.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012