Dünkü yazımda Arap Dünyası uzmanı Fransız akademisyen Pierre Piccinin’in Hürriyet gazetesinin internet sitesinde yayınlanan röportajının önemli noktalarına yer vermiştim.
Bugünkü yazımda da, önemine binaen, aynı röportajda ifade edilen, “Batı medyasının olayları nasıl çarpıttığı” ile alakalı örnekleri aktarmaya çalışacağım. Umarım ki, bu aktaracağım örnekler, özellikle Ortadoğu ve Türkiye hakkında ortaya atılan yalan ve iftiraların perde arkasını anlamamız açısından milletimizi ayıktırır da olur olmaz her propagandaya kanmazlar
Bu bilgileri aktarmamızın sebebi, Fransız bir akademisyenin görüşlerine çok değer vermemiz değil elbette, Suriye’de ve İslam coğrafyasında yaşanan gerçeklerin Batılılar tarafından nasıl çarpıtıldığını bir Batılı akademisyenin de itiraf etmesi...
Biz doğruları bütün çıplaklığıyla ifade ettiğimizde, bizi sürekli komplo teorisyeni olarak suçlayanlar, bakalım aynı gerçekleri bir Batılı akademisyen misalleri ile açıkladığı zaman ne diyecekler?
Piccinin röportajında, bugün Suriye ile ilgili haberleri hazırlayan Batılı gazetecilerin yaptığı şeyi masa başı gazeteciliği olarak tanımlıyor ve ardından da şu örnekleri veriyor:
“20 Kasım günü, El Cezire kaynaklı ve tüm uluslararası basının yer verdiği ‘Şam’da Baas Partisi’ne roket saldırısı yapıldı’ haberi büyük bir felaket gibi yansıtıldı. Aynı gün, Şam’da iletişimde olduğum bir kaynak, haberin uydurma olduğunu, parti binasının hasarsız biçimde yerinde durduğunu bildirdi. Şam’da iki kişiyi daha arayarak bu bilgiyi teyit ettirdim. Hatta binanın bir fotoğrafını çekip yolladılar bana.”
Yani büyük bir kaos varmış gibi gösteriyorlar ama gerçekte böyle bir şey yok.
Piccinin, yanlış bilgilerin en önemli kaynağının Suriye İnsan Hakları Gözlemcileri olduğunu belirtiyor ve bunlar için “Medyayı sürekli olarak zehirliyor” diyor.
Tabi bu sözde gözlemciler de Suriye dışından ülkeye nüfus etmiş, Suriye üzerinde hesabı olanların tetikçiliğini yapan kişiler… Piccinin, saptırılan haberler ve Batı basınının bu yalanlara nasıl yer verdiği ile ilgili örneklerine devam ediyor: “Hama’da 15 Temmuz’da katıldığım, Esad hükümeti karşıtı gösterideydim. Katılımcı sayısı 10 binden azdı. Aynı akşam, France 24, Euronews ve Le Monde gazetesindeki haberleri görünce şoke oldum. Göstericilerin sayısını 500 bin olarak yazmışlardı. Kaynaklarıysa Suriye İnsan Hakları Gözlemcileri’ydi. İşin aslı, Hama’nın nüfusu bile 400 bindi.” (Dikkat ediniz, Fransız bir akademisyen Fransız basın ve medyasının çarpıtmasından bahsediyor.)
“Buna benzer bir örneği son ziyaretimde de yaşadım. 27 Aralık’ta Şam’dayken, üniversitede silahlı saldırı oldu. Hemen olay yerine gidip yaralanan öğrencilerin yakınlarıyla sıcağı sıcağına konuştum. Esad karşıtı bir öğrencinin, sınav yapılan sınıfa dalarak, arkadaşları arasından Esad yanlısı olanları vurduğunu öğrendim. Suriye İnsan Hakları Gözlemcileri bu haberi, ‘Esad yanlısı öğrenciler, muhalif öğrencilerin üzerine ateş açtı’ şeklinde geçti. Haber, Le Figaro’un ilk haberi yapıldı, bunu diğer haber siteleri de takip etti. Şunu diyeyim ki, Suriye’den gelen medya malzemesi hep bu tornadan çıkıyor.”
“Muhalefetin gösterilerinin fotoğraf çekimi hep yakın plandan yapılıyor, birkaç yüz insan binlerceymiş gibi gösteriliyor. İşin gerçeği, muhalif gösterilerde bir araya gelen insan sayısı binleri bulmuyor. Beşar Esad yanlısı gösterilerse adeta yok sayılıyor. Oysaki bunlarda yüzbinlerce Suriyeli toplanıyor ve bu insanları gösteri yapmaya zorlayan falan yok. Ben bu eylemlere de katıldım, göstericilerin çoğunun Esad’ı desteklerken samimi olduğunu anladım. Medyada hükümet, hiç destekçisi kalmamış, her an çökebilecek bir durumda tasvir ediliyor, ancak bu, hiç de doğru değil. Batı medyasından aylardır okuduklarımız Suriye gerçeği değil. Ülkede ne anlatıldığı gibi bir felaket yaşanıyor ne de Esad görevi devretmesini gerektirecek kadar güçsüz bir durumda…”
Bu örnekleri sadece Suriye ile sınırlı tutmayın, Irak, Afganistan, Libya, İran ve diğer İslam ülkeleri konusunda da benzer çarpıtmalar yapıldı ve yapılmaya devam ediyor.
Kurtlar kuzuları yemek için bahane arıyor.
Bugünkü yazımda da, önemine binaen, aynı röportajda ifade edilen, “Batı medyasının olayları nasıl çarpıttığı” ile alakalı örnekleri aktarmaya çalışacağım. Umarım ki, bu aktaracağım örnekler, özellikle Ortadoğu ve Türkiye hakkında ortaya atılan yalan ve iftiraların perde arkasını anlamamız açısından milletimizi ayıktırır da olur olmaz her propagandaya kanmazlar
Bu bilgileri aktarmamızın sebebi, Fransız bir akademisyenin görüşlerine çok değer vermemiz değil elbette, Suriye’de ve İslam coğrafyasında yaşanan gerçeklerin Batılılar tarafından nasıl çarpıtıldığını bir Batılı akademisyenin de itiraf etmesi...
Biz doğruları bütün çıplaklığıyla ifade ettiğimizde, bizi sürekli komplo teorisyeni olarak suçlayanlar, bakalım aynı gerçekleri bir Batılı akademisyen misalleri ile açıkladığı zaman ne diyecekler?
Piccinin röportajında, bugün Suriye ile ilgili haberleri hazırlayan Batılı gazetecilerin yaptığı şeyi masa başı gazeteciliği olarak tanımlıyor ve ardından da şu örnekleri veriyor:
“20 Kasım günü, El Cezire kaynaklı ve tüm uluslararası basının yer verdiği ‘Şam’da Baas Partisi’ne roket saldırısı yapıldı’ haberi büyük bir felaket gibi yansıtıldı. Aynı gün, Şam’da iletişimde olduğum bir kaynak, haberin uydurma olduğunu, parti binasının hasarsız biçimde yerinde durduğunu bildirdi. Şam’da iki kişiyi daha arayarak bu bilgiyi teyit ettirdim. Hatta binanın bir fotoğrafını çekip yolladılar bana.”
Yani büyük bir kaos varmış gibi gösteriyorlar ama gerçekte böyle bir şey yok.
Piccinin, yanlış bilgilerin en önemli kaynağının Suriye İnsan Hakları Gözlemcileri olduğunu belirtiyor ve bunlar için “Medyayı sürekli olarak zehirliyor” diyor.
Tabi bu sözde gözlemciler de Suriye dışından ülkeye nüfus etmiş, Suriye üzerinde hesabı olanların tetikçiliğini yapan kişiler… Piccinin, saptırılan haberler ve Batı basınının bu yalanlara nasıl yer verdiği ile ilgili örneklerine devam ediyor: “Hama’da 15 Temmuz’da katıldığım, Esad hükümeti karşıtı gösterideydim. Katılımcı sayısı 10 binden azdı. Aynı akşam, France 24, Euronews ve Le Monde gazetesindeki haberleri görünce şoke oldum. Göstericilerin sayısını 500 bin olarak yazmışlardı. Kaynaklarıysa Suriye İnsan Hakları Gözlemcileri’ydi. İşin aslı, Hama’nın nüfusu bile 400 bindi.” (Dikkat ediniz, Fransız bir akademisyen Fransız basın ve medyasının çarpıtmasından bahsediyor.)
“Buna benzer bir örneği son ziyaretimde de yaşadım. 27 Aralık’ta Şam’dayken, üniversitede silahlı saldırı oldu. Hemen olay yerine gidip yaralanan öğrencilerin yakınlarıyla sıcağı sıcağına konuştum. Esad karşıtı bir öğrencinin, sınav yapılan sınıfa dalarak, arkadaşları arasından Esad yanlısı olanları vurduğunu öğrendim. Suriye İnsan Hakları Gözlemcileri bu haberi, ‘Esad yanlısı öğrenciler, muhalif öğrencilerin üzerine ateş açtı’ şeklinde geçti. Haber, Le Figaro’un ilk haberi yapıldı, bunu diğer haber siteleri de takip etti. Şunu diyeyim ki, Suriye’den gelen medya malzemesi hep bu tornadan çıkıyor.”
“Muhalefetin gösterilerinin fotoğraf çekimi hep yakın plandan yapılıyor, birkaç yüz insan binlerceymiş gibi gösteriliyor. İşin gerçeği, muhalif gösterilerde bir araya gelen insan sayısı binleri bulmuyor. Beşar Esad yanlısı gösterilerse adeta yok sayılıyor. Oysaki bunlarda yüzbinlerce Suriyeli toplanıyor ve bu insanları gösteri yapmaya zorlayan falan yok. Ben bu eylemlere de katıldım, göstericilerin çoğunun Esad’ı desteklerken samimi olduğunu anladım. Medyada hükümet, hiç destekçisi kalmamış, her an çökebilecek bir durumda tasvir ediliyor, ancak bu, hiç de doğru değil. Batı medyasından aylardır okuduklarımız Suriye gerçeği değil. Ülkede ne anlatıldığı gibi bir felaket yaşanıyor ne de Esad görevi devretmesini gerektirecek kadar güçsüz bir durumda…”
Bu örnekleri sadece Suriye ile sınırlı tutmayın, Irak, Afganistan, Libya, İran ve diğer İslam ülkeleri konusunda da benzer çarpıtmalar yapıldı ve yapılmaya devam ediyor.
Kurtlar kuzuları yemek için bahane arıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025