Çok partili döneme geçtikten sonra, çok yönlü arayışlarımızda da artışlar oldu. Son elli yılımıza bakalım ; genel olarak ömürümüz sağda ve solda arayışlarla geçti. Merkez partilerden en uçtaki partilere kadar, baş vurmadık bir yöneliş, bir arayış bırakmadık. İktidarları muhalefet, muhalefetleri iktidar yaptık. Durum değişmedi. İhtilaller yaptık, yeni anayasaları, yeni partileri dolayısı ile yeni iktidarları, yeni muhalefetleri devreye soktuk...Yine arayışların arda arkası kesilmedi. Genelbaşkana kızdık, partı yönetimini beğenmedik yeni veya başka genelbaşkanlar partiler aradık ama yine olmadı... Kimimiz irtica dedik, laiklik dedik oy aldık ama bir arpa boyu yol alamadık. Kimimiz de din dedik, ahlak dedik orda da birşey yapamadık. Kimimiz de vatan dedik, millet dedik ama netice değişmedi. Partiler kapatıldı, yasaklar getirildi yine beklenen olmadı. Neye inandığımızı neyi isteyip istemediğimizi ne anlayabildik ne de anlatabildik. Bütün bunların neticesinde bugünlere geldik. Bugünkü durum da ortada sınırlarımız tehdit altında etrafımız ataş çemberi ile örülüyor. Ekonomide açlık, yoksulluk ülke nufüsunun % 80'ini tehdit ediyor. Tüketim olmadığı için üretim, üretim olmadığı için de Milli Gelir can çekişiyor. Borç üstüne borç politikaları ile devletin ve milletin geleceği ipotek altına sokuluyor. Bağımsızlık dersen Avrupa Birliğine devredilmiş. Ülke madenleri ve toprakları yabancılara peşkeş çekiliyor... Daha neler neler! Kurumlar arası çekişmeler zıtlaşmalar ve kavgalar. Seçilmişler, atanmışlar... Kamusal alanlar.Elli sene öncesine dönüp baktığımızda çözüme kavuşturulmuş bir mesele olmadığı gibi her kesimin kendisine göre problem olarak ortaya attığı bütün meseleler iyice karışmış, kemikleşmiş ve birtakım cephelerin meydana gelmesine sebep olmuş. Yeni arayışlar, yeni mutabakatlar, yeni uzlaşmalar da hali ile devam ediyor. Bu kadar arayıştan ve ardından bir umut gibi milletin peşine takılıp gittiği bu kadar buluşlardan bir netice alamadığımız halde aynı adreste ve aynı yolda yeni arayışların akibetini şimdiden görmek ve bütün bunların maalesef "beyhude arayışlar" olduğunu anlamak gerekmez mi? Yani bu elli yıllık tecrübe ile söylemek gerekirse derde deva olmadıktan sonra birilerinin sağcı, solcu, milliyetçi, muhafazakar, demokrat, liberal, ulusalcı, devletçi ya da halkçı olması ne yazar ve ne mana ifade eder. Eğer bu birileri dış politikasını ABD'ye iç politikasını da AB'ye bağımlı kılacaksa -ki hep böyle olmuştur- bu birileri ABD'nin ve AB'nin sağcısı, solcusu, milyetçisi, muhafazakarı, vb. olmayacak mı? O halde arayışa evet ama mutlak manada doğru arayışa evet demek gerekmez mi? Ve sadece ülkemiz için değil! Bölgemiz için de, dünyamız için de doğru arayışlara yönelmeden tabir caiz ise "Cehennem ortasında bir gül bahçesi mümkün mü?" Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet - Milli Devlet" tezi bütün bunların çözüm yollarını bir bir önümüze seriyor. Ve insandan yola çıkarak bütün insanlığa çözüm üretiyor. Herşey o kadar açık ve net ki... İşte size ve yeni arayışların peşinde olanlara samimi ve gerçekçi olmak şartı ile bütün arayışlara muklak manada doğru bir adres.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010