Bugünler büyük zaferin yıldönümü… Paşaların, hayatlarını ortaya koyup büyük zaferde canlarını hiçe saydığı, ünvanlarını göz ardı edip, bir "Paşa'nın" ardından yürüdükleri günlerdeyiz. Bu günlerde onları minnet ve şükranla anmalıyız. Öylesine önemli bir bayramdır bu bayram…
"Ya istiklal, ya ölüm" "Hattı müdafaa yok sathı müdafaa var", "İlk hedefiniz Akdeniz'dir" diyen o muhteşem insan Mustafa Kemal Paşa'nın daha iyi anlaşılması ve daha iyi anılması gereken günlerdeyiz.
Askerlik mesleğinin gereklerini ve vatanı koruma-kollama görevini, bugüne kadar büyük bir cesaretle yerine getirmiş olanları minnet ve şükranla yad etmek, bayramlarını kutlamak gerekir.
Ölenlere rahmet, görev başında olanlara cesaret ve metanet diliyorum.
***
Hep merak etmişimdir.
Albay rütbesinden yukarı olanlara neden "paşa" derler?
Osmanlı devleti zamanında paşalık, yüksek sivil memurlara ve albaydan üstün rütbede bulunan askerlere verilen bir unvandır. Şimdi kullanılmıyor. Paşalık bir olgunluk, bir imtiyaz, savaş sonrası gösterilen yararlılıklar sonrasında kazanılmış askeri beceriyi tasdik eden bir ünvan gibi geliyor bana…
Zaman zaman gördüğümüz fotoğraflarda veya okuduğumuz yazılarda, "Mustafa Kemal Paşa, diğer paşalar ile birlikte" gibi görüntü ve ifadelere rastlıyoruz.
Kurtuluş Savaşı sonrası paşalık daha çok uslu çocuklara verilen bir unvan oluvermiş. İfade Osmanlı döneminde kalmış.
Buna rağmen Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, Cumhuriyet döneminde de paşaların paşası olarak anılmış, silah arkadaşlarına sağlığı boyunca bu ünvanları ile hitap etmiş, asıl isimlerinin ardına paşa sözcüğünü ekleyerek seslenmiştir.
***
Kurtuluşa giden yolda her kademeden asker ve sivil şehitlerimizin olduğunu unutmamak, savaş sonrasında da cumhuriyeti ve ilkelerini korumak adına; sınırlarımızda çarpışarak şehit olan pek çok asker ve sivil görevlimiz oldu ve olmaya devam ediyor.
Onları da anarken her zaman en yüksek rütbe olan şehitlik mertebesi ile anmayı bir görev kabul etmişizdir. Bizim aldığımız terbiye hep bunu gerektirdi. Askeri ve askerlik mesleğini baş tacı etmemiz öğretildi.
Televizyon, gazete ve yayın organlarının bu kutlu günlere ne kadar değer verdiğini, Türk ordusunun bu tarihi zaferlerini nasıl andığını, ülke insanına nasıl anlattığını ve ne kadar saygı uyandırıldığını hep beraber izleyip göreceğiz.
Basının önemli görevlerinden birisi de halkın bu gibi günleri hatırlatması, mutlu duygularını coşturması, milli bilincin yaygınlaşmasına, manevi değerlerin unutulmamasına yardımcı olmaya katkıda bulunmasıdır.
Günlük sosyete haberleri ile sayfa ve saatleri doldurmak; halkın kafasını ayrımcı hurafeler ile şişirmek, yabancı enformasyonun öyküleri ile meşgul etmek değildir.
Halkın sevinçte ve tasada birleşmesini sağlamak, yalan ve uyduruk propagandalar ile insanları birbirine düşman etmek değil, aksine doğru ve gerçek haberleri yayarak görevini hakkı ile yerine getirmektir.
***
Milli bayramların eski coşkusu ile kutlanmaması, pop şarkıcılarının konserlerinin bayram coşkusu gibi gösterilmesi, milli benlik ve birlik ruhuna hizmet ediyor gibi gösterilmesi milli bilincin gelişmesine ve millet ruhunun canlı tutulması anlamına gelmez.
Çocuk ve gençlerin milli duygularını coşturmak, onları vatan sevgisi, birlik beraberlik ruhu ile doyurmak, ülkeye yabancı birer misafir gibi değil, sahibi gibi davranmalarını sağlamakla yükümlüyüz. Tüm eğitimcilerin ve özellikle devlet kurumlarının asıl olan görevi milli ruhu ayakta tutmaktır.
Bugün ülkemize göçmen olarak gelmiş, kaçak veya resmi mültecilerin bizim bu duygularımızı anlamalarını beklemeyin. Onlar, daha iyi bir ülke bulmuş olmanın rahatlığı ve huzuru içinde yaşamanın peşindedirler.
Ülkeyi düşünmeleri, zamanı geldiğinde ülkeyi korumaları söz konusu değildir.
İstiklal savaşında buna benzer grupların kendi çıkarları için nasıl taraf değiştirdiklerini, çok az bir azınlığın biat ettiklerini ve elindekilerini Türk hükümetine vererek sığınma hakkı aldıklarını ve gerçekten hizmet ettiklerini biliyoruz.
Ancak unutulmamalı ki, ülkeler ülkü birliği ile kurulur ve ayakta kalmayı milli bilinç ile başarırlar.
Bu güzel ve düşündürücü haftada atalarımızı anmaya ve onlara şükranlarımızı sunmaya devam etmek görevimiz olmalıdır.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
- Gençlik ve milli demokrasi… / 19.06.2025
- Savaş tamtamları… / 18.06.2025
- Ölenlerin yaşamı… / 06.06.2025
- Söz veren mi, sözünü tutan mı değerli? / 31.05.2025
- Arifler ve âlimler… / 20.05.2025
- Bir öğün, üç tabak yemek… / 13.05.2025
- Zirvede olmak… / 09.05.2025
- Bir saldırının düşündürdükleri… / 06.05.2025
- Yörükler… / 02.05.2025