Bir temmuz akşamı

Konuya aşina olanların hemen hatırladıkları gibi bu mısra Osman Öztunç'un meşhur Mehmedim şiirinin bir mısraıdır.Bu şiirin mısraları kadar bestesi de yürekleri dağlayan bir bestedir.Bir Temmuz akşamı Allah şahit ki; sabahtan beri bakmaya vakit bulamadığım günlük gazetelere göz atarken kulağıma da Meltem Radyo'dan çalınan ezgiler geliyor. İsrail'in sergilediği vahşet haberlerinin bir de PKK'nın sergilediği dehşet haberlerinin dışındaki haber ve yazılar silik ve sönük kalıyor. On günde Filistin 'de ve Lübnan'da öldürülen masum   insanların sayısı beş yüz rakamını bulmuş ve üç gün içinde canım Anadolu'nun evine-ocağına ateş düşmüş,tam on beş şehid tabutu?İçim yanarak, yüreğim burkularak, al bayrağa sarılmış şehit tabutlarına bakarken bir mısraını başlık yaptığımız şiiri hatırlıyorum ve geriye doğru bir zihin yoklaması yapıyorum; son yıllarda bu yanık türküyü radyo ve televizyonlarda dinlemediğime, klibini de görmediğime kanaat getiriyorum. Cephedeki Mehmetçiğmizin kahramanlığını, cesaretini, vatan aşkını ve vatan için şehadete koşar adımlarla gidişini en güzel anlatan bu ezginin sanki gündemden çıkarılmış olması bir hüzne giriftar ediyor beni. Halbuki AKP iktidarını özellikle son üç yılında yeniden hortlayan, hortlatılan terör nedeniyle, bu şiirde anlatılan acı tabloları daha sık yaşamaya başladık, şehitlerimize ağlamayı da mı bir hain el yasaklamaya çalışıyor diye düşünürken, açık olan Meltem Radyo'dan Mehmedim parçasının müziği kulağıma çalınmaz mı?...

Gayrı anlatılmaz bu savaş benceDağ taş konuşmuştu kendi dilinceHücum diye bir ses duydum ilk önceSonra Allah Allah dedi Mehmedim

Ne ana ne sıla ne yar hayaliBir gör Mehmetteki kükremiş hali Kırpmadı gözünü yağmur misaliMermi yedi, havan yedi MehmedimCan askerim

Bu öyle bir iman öyle ihlas kiSecde eder cümle canlı ve bitkiBir temmuz akşamı Allah şahit kiŞaha kalkmış vatan idi Mehmedim

Bu akşam yıldızlar sararmış gibiTepeler titreşir hava kış gibiBir dağın sırtında dağ varmış gibiOmuzlamış bir Mehmedi MehmedimCan askerim

Radyodan bir kez çalındı bitti, sonra araştırdım defalarca dinledim.Bir avuç İsrail kaçırılan iki askeri için neredeyse üçüncü dünya savaşını çıkarmak üzere, bölgeyi birbirine kattı, yüzlerce sivili katletti ve yakıp yıkmaya devam ediyor. Üç günde on beş şehit tabutu taşınıyor bir uçtan bir uca, hala yetkililerimiz devletin sabrından falan bahsediyor. Hangi sabır, ne sabrı?İsrail'in kendini savunma hakkı vardır diyen iki yüzlü haçlı dünyasından onay bekleniyorsa, kıyamet sabahına kadar beklenecek demektir. Çünkü o dünya Müslüman Türk milletinin kendini ve askerini, polisini savunma, koruma hakkı olduğuna inanmıyor, böyle bir hakkın varlığını kabul etmiyor. Üstelik mısırdaki sağır sultan dahi duydu ki; bizim askerimizi, polisimizi kalleşçe, pusu kurarak şehit eden o itleri üstümüze salan da onlardır. Bu itlerin çanakları da, çorbaları da, ölüm kusan silah ve mayınları da yine o haçlı-siyonist dünya tarafından temin edilmektedir.Hiçbir devlet acziyetin bu kadarını taşıyamaz.