Dün 24 Ekim, Birleşmiş Milletler'in (BM) doğum günüydü. Doğum günü marşı "iyi ki doğdun" diyebilseydik keşke BM için… Oysa 70 yılı aşkın bir süredir var olan örgüt ne emeller için kurulmuştu! İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan örgütün hangi amaçlarla kurulduğu BM Antlaşması'nın (Anayasasının) Giriş bölümünde ve ilk iki maddesinde açıklanmıştır.
Buna göre; "iyi komşuluk anlayışı içinde, birbiriyle barışık olarak yaşamak", "barış ve güvenliği korumak için güçleri birleştirmek" ve "ortak yarar dışında silahlı kuvvet kullanılmasına başvurmamak" gibi ilkelere yer verilmiştir.
Oysa günümüzde BM'nin üç alanda başarısız olduğu meydanda:
1. Barış ve güvenliğin korunması,
2. Silahsızlanma,
3. Sanayileşmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasındaki uçurumun giderilmesi.
Bu nedenledir ki, BM için "iyi ki doğdun" diyemiyoruz. Onun yerine lirik bir şarkıyı terennüm edip duruyoruz: "Emeller aldatıp avutmuş beni" diye…
Kendisine yüklenen tüm idealist anlam ve beklentilerine rağmen sonuçtaki hüsranın nedeni, üyelerinin isteksizliği ve kimi üyelerinin de emperyalist karakter ve arzularıdır.
Daha işin başında, örgütün kuruluş aşamasında sorunlar vardı. 26 Haziran 1945'te San Francisco'da imzalanan BM kuruluş belgesi (BM Antlaşması), yeterli sayıda devletçe onanması üzerine 24 Ekim 1945 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Nazi Almanya'sı, bu belgenin imzalanmasından bir ay kadar önce "yenilgi"yi resmen kabul etmiş ve Müttefiklere teslim olmuştu ama Japonya, savaşa devam ediyordu. Japonya, ABD uçaklarınca önce Hiroşima'ya (6 Ağustos 1945) ve ardından Nagazaki'ye (9 Ağustos 1945) atom bombalarının atılması üzerine teslim olmuştur. Bu bombalar, insanlığı ilk kez nükleer bir felaketle karşı karşıya getirmişti. O zamana kadar görülmemiş ölçüde büyük ve kalıcı etkiler oluşturan bu durum karşısında Japonya da 2 Eylül 1945 tarihinde resmen teslim olmuştur. BM örgütünün kurulmasında öncülük etmiş olan ABD'nin, Japonya'yı dize getirmek için Hiroşima'ya nükleer bomba atarak sivil halkı nükleer bir felakete uğratması, üstelik bunu üç gün sonra Nagazaki'de de tekrarlaması, BM Antlaşması'nın barışçıl ve insancıl amaçlarıyla bağdaşır bir durum sayılabilir mi? Pek üzerinde durulmayan bu olgu, BM kuruluş aşamasında bir ahlaki sorun meydana getirmiştir.
BM örgütünün kuruluş aşamasında, tutarsız hatta ikiyüzlü denilebilecek başka davranışlar da yok değildir. BM Antlaşması'na göre, üyelik ancak, bu Antlaşmayla öngörülen yükümlülükleri yerine getirmeye istekli ve yetenekli devletlere açık olacaktı. Oysa, BM'e kurucu üye olarak çağrılanlar arasında, "devlet" olma nitelikleri ve dolayısıyla "bağımsızlıkları" tartışmalı "devletler" vardı. Kuruluş aşamasında "beş büyükler" denilen (ABD, Sovyetler Birliği, Birleşik Krallık, Çin, Fransa) devletler ve özellikle de en güçlü iki devlet ABD ve Sovyetler Birliği arasında pazarlıklar yapıldığı anlaşılmaktadır. BM'e üyelik için gerekli koşullara sahip oldukları çok tartışma götürecek kimi devletler, bu pazarlıklar sonucunda "kurucu üye" olmuşlardır. Örneğin, Filipin, fiilen ABD işgali altında iken, Hindistan da İngiliz sömürgesi statüsünden kurtulmamışken "kurucu üye" yapılmıştır. Diğer yandan, Sovyetler Birliği'ni oluşturan Cumhuriyetlerden ikisinin (Ukrayna ve Beyaz Rusya) kurucu üye yapılması da söz götürür bir durumdur. Bu iki üyelik, Sovyetlerin, BM Genel Kurulunda kendi denetimindeki devletlerin sayısını arttırma isteğinin bir sonucudur.
Bir başka önemli sorun BM Güvenlik Konseyi beş daimi üyesinin (ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Çin) Genel Kurul'un da üzerinde oluşu ve veto yetkileri nedeniyle çalışmaları kilitlemesidir.
Her şeyden önce BM örgütünün yapısal reforma ihtiyacı vardır. Belki o zaman doğum günü "marşını" söyleyebiliriz!
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023