Eski Irak Başbakan Yardımcısı ve kabinenin tek Hristiyan üyesi Tarık Aziz, CIA ajanıymış. Amerika'nın adamıymış. Saddam Hüseyin'i 1.5 milyar dolara satmışmış. Saddam'ın adresini Amerikalılara teslim etme karşılığında hayat ve sağlık garantisi almış; artık İngiltere'de ikamet edecekmiş.
Türk medyası bu olaya çok şaşırmışa benziyor. Kulaklarına inanamamış gibi duruyor.
Benim de anlayamadığın nokta burası?
Saddam'ı 1.5 milyar dolara satan Aziz'e hayret edenler, neden Türkiye'nin yer altı ve yerüstü kaynaklarını bedava satan bizim Azizlere hayret etmezler?
Dahası, Ankara notlarına göre Saddam yahudi, Barzani haham, Talabani de İngiliz ajanıymış.
Saddam'ın postu kaç paralık; Türkiye'nin peşkeş çekilen değerlerinin pahası biçilebilir mi? Hangisi daha önemli?
Saddam'ı satan Aziz calib-i dikkat oluyor da, ülkemizi bedavaya yabancılara peşkeş çeken Azizler neden gözlerden kaçırılıyor?
Bor madenlerimiz bir değer değil mi?
Mermer yataklarımız bir hazine değil mi?
Buğdayımız, fındığımız, çayımız, şekerpancarımız bir değer değil mi?
Hadımlaştırılıp para basamaz hale sokulan Merkez Bankamız bir değer değil mi?
İnsanımızın çalışma azmi, üretme potansiyeli bir değer değil mi?
Kıbrıs'ımız bir değer değil mi?
Musul'umuz, Kerkük'ümüz bir değer değil mi?
Ege sularımız bir değer değil mi?
Bunların Saddam'ın postu kadar da mı değeri yok.
El-cevap: Bir sengine yekpare Acem mülkü fedadır?
Saddam da ne ki?
Bütün bunlar, ya IMF'ye, ya AB'ye veya ABD'ye ucuz pahalı peşkeş çekilmiyor mu? Satılmıyor mu?
Millete gitmediği kesin? Millet vergiden, ek vergiden, zamdan gayrı bir şey görmüyor, tatmıyor, yemiyor, içmiyor. Malı yabancılar götürüyor. Millet işten atılıyor.
Saddam'ın Aziz'inin yabancıların adamı olmasına şaşıranlar; neden Türkiye'yi hamuduyla ucuz pahalı elden çıkartan yerli Azizlerimize; yani bazen IMF'den, bazen AB'den, bazen de ABD'den talimat geldikçe açık-kapalı her yolla satan bizim Azizlere şaşırmıyorlar?
Saddam'ı satmak acayip oluyor da, Türkiye'yi satmak acayip değil mi?
Ben de bunlara hayret ediyorum.
Önceki akşam değerli gazeteci-yazar kardeşim Muharrem Bayraktar'ın Meltem TV'deki Diyalog programında bir Bor gerçeğine daha tanık olduk; Eti-Bor İşletmeleri çıkardığı Bor madenini Boraks'a dönüştürdükten sonra, Amerikalılar başta olmak üzere yabancı firmalara 140 dolardan, yerli firmalara 250 dolardan veriyor.
Bu iş, sayın Bayraktar'ın dikkatini celbediyor da, sair Türk medyası, buna neden Tarık Aziz'in pozisyonu kadar şaşırmıyor, dikkatini çekmiyor, dersiniz.
Yeri Azizleri teşhis etmek mi istiyorsunuz; Ziya Paşa'ya kulak verin:
'Kişinin görünür rütbe-i aklı eserinde.'
Azizlerin görünür rütbe-i harici eserlerinde, diye de anlayabilirsiniz.
Tarık Aziz'in Hristiyanlığı ile bizim Azizlerin diyalogculuğu arasında hiçbir fark yok; hepsinin son gönül ve diyalog durakları Roma, Vatikan.
Tarık Aziz, ülkesinin bilgilerini yabancılara teslim edip işgal gerçekleştikten sonra güya fark edildi. Şayet biz de zamanında yerli Azizlerimizin farkına varmazsak, korkarım çook diyalogcu Aziz, Tarık Aziz gibi ya İngiltere'ye, ya Almanya'ya, ya da Amerika'ya sığınacaktır.
Korkarım bu gafletimiz ve kendi Azizlerimizin farkında olmayışımız, işgal dahil pek çok ağır faturayı sırtımıza yükleyecektir.
Türk medyası, Tarık Aziz'in ahvali kadar yerli azizlerin pozisyonlarına dikkat kesilse; yabancılara akan değirmenin suyu baştan kesilir. Böylece Türkiye'miz de taşıma suyla değirmen döndürmekten kurtulur.
Sadece Bağdat'ın Aziz'ini görmeyelim, yerli Azizleri de görelim, derim.
Türk medyası bu olaya çok şaşırmışa benziyor. Kulaklarına inanamamış gibi duruyor.
Benim de anlayamadığın nokta burası?
Saddam'ı 1.5 milyar dolara satan Aziz'e hayret edenler, neden Türkiye'nin yer altı ve yerüstü kaynaklarını bedava satan bizim Azizlere hayret etmezler?
Dahası, Ankara notlarına göre Saddam yahudi, Barzani haham, Talabani de İngiliz ajanıymış.
Saddam'ın postu kaç paralık; Türkiye'nin peşkeş çekilen değerlerinin pahası biçilebilir mi? Hangisi daha önemli?
Saddam'ı satan Aziz calib-i dikkat oluyor da, ülkemizi bedavaya yabancılara peşkeş çeken Azizler neden gözlerden kaçırılıyor?
Bor madenlerimiz bir değer değil mi?
Mermer yataklarımız bir hazine değil mi?
Buğdayımız, fındığımız, çayımız, şekerpancarımız bir değer değil mi?
Hadımlaştırılıp para basamaz hale sokulan Merkez Bankamız bir değer değil mi?
İnsanımızın çalışma azmi, üretme potansiyeli bir değer değil mi?
Kıbrıs'ımız bir değer değil mi?
Musul'umuz, Kerkük'ümüz bir değer değil mi?
Ege sularımız bir değer değil mi?
Bunların Saddam'ın postu kadar da mı değeri yok.
El-cevap: Bir sengine yekpare Acem mülkü fedadır?
Saddam da ne ki?
Bütün bunlar, ya IMF'ye, ya AB'ye veya ABD'ye ucuz pahalı peşkeş çekilmiyor mu? Satılmıyor mu?
Millete gitmediği kesin? Millet vergiden, ek vergiden, zamdan gayrı bir şey görmüyor, tatmıyor, yemiyor, içmiyor. Malı yabancılar götürüyor. Millet işten atılıyor.
Saddam'ın Aziz'inin yabancıların adamı olmasına şaşıranlar; neden Türkiye'yi hamuduyla ucuz pahalı elden çıkartan yerli Azizlerimize; yani bazen IMF'den, bazen AB'den, bazen de ABD'den talimat geldikçe açık-kapalı her yolla satan bizim Azizlere şaşırmıyorlar?
Saddam'ı satmak acayip oluyor da, Türkiye'yi satmak acayip değil mi?
Ben de bunlara hayret ediyorum.
Önceki akşam değerli gazeteci-yazar kardeşim Muharrem Bayraktar'ın Meltem TV'deki Diyalog programında bir Bor gerçeğine daha tanık olduk; Eti-Bor İşletmeleri çıkardığı Bor madenini Boraks'a dönüştürdükten sonra, Amerikalılar başta olmak üzere yabancı firmalara 140 dolardan, yerli firmalara 250 dolardan veriyor.
Bu iş, sayın Bayraktar'ın dikkatini celbediyor da, sair Türk medyası, buna neden Tarık Aziz'in pozisyonu kadar şaşırmıyor, dikkatini çekmiyor, dersiniz.
Yeri Azizleri teşhis etmek mi istiyorsunuz; Ziya Paşa'ya kulak verin:
'Kişinin görünür rütbe-i aklı eserinde.'
Azizlerin görünür rütbe-i harici eserlerinde, diye de anlayabilirsiniz.
Tarık Aziz'in Hristiyanlığı ile bizim Azizlerin diyalogculuğu arasında hiçbir fark yok; hepsinin son gönül ve diyalog durakları Roma, Vatikan.
Tarık Aziz, ülkesinin bilgilerini yabancılara teslim edip işgal gerçekleştikten sonra güya fark edildi. Şayet biz de zamanında yerli Azizlerimizin farkına varmazsak, korkarım çook diyalogcu Aziz, Tarık Aziz gibi ya İngiltere'ye, ya Almanya'ya, ya da Amerika'ya sığınacaktır.
Korkarım bu gafletimiz ve kendi Azizlerimizin farkında olmayışımız, işgal dahil pek çok ağır faturayı sırtımıza yükleyecektir.
Türk medyası, Tarık Aziz'in ahvali kadar yerli azizlerin pozisyonlarına dikkat kesilse; yabancılara akan değirmenin suyu baştan kesilir. Böylece Türkiye'miz de taşıma suyla değirmen döndürmekten kurtulur.
Sadece Bağdat'ın Aziz'ini görmeyelim, yerli Azizleri de görelim, derim.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019