Muhterem hocamız, Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in unutamadığım hatıralarından biri gözümde canlandı. Salon konuşmalarına başlamadan, miting alanlarında platforma çıktığında bizlere el sallayışı vardı...
"Merhaba dostlar" demekti. "Nasılsınız" demekti.
Bahçıvanın meyvelerini seyretmesi demekti.
"Binbir emek ve çile ile kurduğumuz partiyi, dergiyi, gazeteyi, Meltem TV, Köy TV, Mesaj TV, Av TV'yi, okulları daima ötelere, en mükemmele taşıyın" demekti.
"Bütün değerleri bayraklaştırdım. Milli ve manevi kimliğinizi koruyun, onunla yürüyün" yükselin demekti.
"İstikamet yolu Ehl-i Beyt yoludur, Müslüman Türk'ün mayası buradadır. Başka yollara sapmayın" demekti.
"Korktukları şey olun, Türk olun" demekti.
"Ben bâtıl ile korkusuzca savaşan er kişiyim, Allah'ın dini, vatan ve millet uğruna mücadeleden zerre geri adım atmak yok" demekti.
"Ayağa kalk Türk milleti" dediği gün, hayran olan gönüller ayağa kalkmıştı. Bakışların kumandanların kıtaları denetlemesi demekti.
"Ben sizi özenle, merhametle, hasretle, özgürce, nezaketle dikkatle yetiştirdim. Sizlerde birbirinize öyle sahip çıkın. Büyükler küçükleri, küçükler büyükleri ahlak ve olgunlukla karşılasın, tutsun ve bilsin" demekti.
"Tohumu saçtım, bu öyle bir tohumdur ki, kıyamete kadar yeşermeye devam edecektir. İrfan, ihsan, hasılı iman ve insan modelini sizlerde görecektir" demekti.
"İnsan gönüldür gönül sözü ile gönülleri kazanın, gönüllere hakkı taşıyın" demekti.
Atatürk, ülkeyi düşmanlardan kurtardı. Sonra içeride yobazlar ile mücadele etti ve başardı. İlim ve bilim dedi. Kültür ve sanat dedi. Ekonomi ve teknoloji dedi. Bütün bunlarla ülke ayakta kalabilir dedi ve başardı.
Kurtarıcıların özelliği budur. Gelirler ve cehaleti yıkarlar.
İslam dünyası üzerinde oynanan oyunlara tek başına karşı durdu.
İlme karşı, musikıye karşı, kadın erkek özgürlüğüne karşı olan bir zihniyeti yerle bir etti.
Kalktı ilim ve ilmihali öğretti. Türkü söyledi. Düğünlere iştirak etti. İsim babası oldu. Usul babası oldu. Çocukların pamuk dedesi oldu.
Kainat çadırında bir ulu Türk çıktı kadını yüceltti. Aile huzurunu temin etti. Bilgeliği ile yürekleri ikna etti.
"Sizler Türk olacaksınız, şerefli ve asil duracaksınız, cesaretle hak üzere yaşayacaksınız" demekti.
"Ben, hesabımı son nefes için yaparım, bu ulvi hesabı hiç aklınızdan çıkarmadan, iman ile, rıza ile mutlak sona gelin" demekti.
Salonda alkışlar iken el kaldırırdık ya, hep birlikte söz vererek yürekten, hürmetle ellerini öpercesine, "kabul ettik" derdik.
Bir şiirim vardı. Sözleri uzundu. Vefatın ardından bir şiir daha yazdım. Bu, çok kısa oldu. Rahmet dileyerek, gurbet dediğimiz dünyadan acı ile sızlanarak, sana kavuşuncaya kadar mirasına sahip çıkacağız:
"Kaynağından çıkacak, pınar olacaktı…
Baba, sen varsın biz bekleriz diyorlardı
Pınarlar patladı
Volkanlar sükûta çekilmişti
Baba, sen varsın bize hacet yok diyorlardı
Volkanlar patladı
Çiçekler açmıyordu
Baba, sen varsın bize bahar olmaz diyorlardı
Çiçekler açtı
Dağlar taşlar, mevsimler birleşti
Bundan sonra hazan var
Kavuşuncaya kadar baba."
Saatlerce ayakta dinlediğimiz konuşmalarını gönülden tasdik için ellerimizi kaldırırdık. Bazen içimiz heybetle dolardı, bazen hüzün. Biraz sonra ayrılık olacaktı. Bende ellerimi kaldırırdım. Yine göreceğiz, yine alkışlayacağız, yine kavuşacağız diye. Giderken öyle bakışların vardı ki, yanınızdayım sizi özlüyorum ve seviyorum demekti.
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021