Bir önceki yazımda Boğaziçi Üniversitesi'nde okuduğum yıllardaki anılardan bahsetmiştik. Bu yazıda ise üniversite yıllarımda aklında en çok yer eden, en etkilendiğin gün hangisiydi diye sorulsa tereddütsüz tek cevap olacak günden bahsetmek istiyorum.
Daha üniversitedeki ilk yıllarımdı. Üniversite hayatına yeni yeni alıştığım, kendimce konferanslara, aktivitelere katılmaya çalıştığım günler. Arayışta olduğum, tanıştığım arkadaşlara, hocalarıma sürekli sorular yönelttiğim zamanlardı. Vaktim oldukça konferanslara katılmaya çalışırdım. Sanırdım ki bir konferansa katıldığımda o konuda tam bir doyuma ulaşacağım, kafamdaki tüm sorular cevap bulacak. Ama öyle olmuyordu. Birçoğunda pek bir şey öğrenmedim, bir kısmında da çok az şey öğrendim. Öyle bir iki saatte büyük bir değişim göstermek mümkün mü ki zaten diye düşünmeye başlamıştım ki bu durumun konferansı verene göre değiştiğini o gün anladım. Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in Boğaziçi Üniversitesi'nde konferans verdiği gün...
Bugün gibi aklımda. O zamanlar kendisini çok tanımazdım. Daha doğrusu yeni yeni tanımaya başlamıştım diyeyim. Bir arkadaşımın bana hediye ettiği 'Makalat' adlı kitabını okumuştum. Kitaptaki tarzı, olaylara bakış açısı, dili, sohbet eder gibi anlatışı çok etkilemişti beni. Canlı dinlemek güzel olacaktı. Heyecanlıydım.
Salon konferans saatinden çok önce dolmuştu. Hala gelmeye devam edenler ayakta kalıyorlardı. Daha önce katıldığım konferanslarda böyle bir ilgiye rastlamamıştım. Bir süre sonra konferans başladı. Dikkatimi ilk çeken şey; en kompleks meselelerin bile Haydar Baş Bey'in dilinde çok basit ve anlaşılır bir hale gelmesiydi. Anlatımın bu kadar sade ve anlaşılır ama bir o kadar da derin olması inanılmazdı. Salonda çıt çıkmıyordu.
İçeriğe gelince daha hayata yeni atılacak olan yirmili yaşlardaki biz gençlere hayata dair, geleceğe dair duymaya ihtiyacımız olan ve bir o kadar da yol gösterici konulardan bahsediyordu. Vatana millete nasıl bakmamız gerektiği, dini değerlere, aileye, maddiyata. Hepsinden bahsediyordu ve kafamda sormak isteyeceğim, eksik kalan hiçbir şey kalmıyordu. Ülkemiz üzerinde oynanan oyunlara. Dikkatli olmamız gereken hususlara değiniyordu. Adeta taşlar yerine oturuyordu. Atatürk'ten öyle muhabbetle bahsetmişti ki. Onu biz gençlere rol model olarak ortaya koymuştu. Yanlış anlamayın 90'lı yıllardan bahsediyorum. Yirmi beş yıl kadar önceden. Prof. Haydar Baş beyin şimdiki konuşmaları neyse o zaman da aynı şeylerden bahsetmişti. Atatürk'ün ülkemiz için birleştirici bir değer olduğundan, Hacı Bektaş Veli gibi bizi bir ve beraber yaptığından, Kurtuluş Savaşı'nın nasıl kazanıldığından, Alevi-Sünni, Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Boşnak hepimizin aynı gemide olduğumuzdan bahsetmişti. Milli ve manevi değerlere sahip çıkmamızı öğütlemişti bize. Konferans sona erip de herkes ayakta alkışlarken, o salon; bu birliği Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in sağlayabileceğinin bir göstergesi gibiydi. Çünkü genelde bu tarz organizasyonları hangi kulüp ya da öğrenci grubu düzenliyorsa o gruba mensup insanlar izlemeye giderdi. En azından o güne kadar öyle gözlemlemiştim. Ama o gün o salonda deri ceketli, kulağı küpeli, saçı uzun delikanlılar da vardı, mini etekli kızlar da, başörtülü kızlar da. Birçok profesör, doçent hocamız da vardı, en çömezinden öğrenciler de. Ortak nokta hepsinin ilgiyle, sonuna kadar bir cümleyi bile kaçırmadan takip etmeleri idi. O gün o konferansa katılmış bütün Boğaziçililer geçtiğimiz günlerde internete düşen malum videoyu izlediklerinde bir kat daha fazla üzülmüşlerdir eminim. Zira üniversitemiz nerelerden nerelere gelmiş diye ah etmişlerdir.
Gençlerimizi yetiştiren böyle ilim yuvalarına önüne gelen ajan, provokatörlerin girebiliyor olması belki de yıllar içerisinde gelinen noktayı da göstermesi açısından önemli. Bunları alkışlayan gençler nasıl olacak da bizim geleceğimizde söz sahibi olacaklar? İngiliz Yunan asıllılarca Atasına düşman gençler bu ülkeye nasıl sahip çıkacak?
Bir de o günlerden bu günlere Prof. Haydar Baş Bey'i takip eden gençlerin bugün geldikleri noktaya bakın. Yetiştirdiği kadro bugün hiçbir meslek grubunda, hiçbir siyasi partide eşi benzeri olmayan bir kadro. Vatanperver, donanımlı, milli manevi değerlere sahip çıkan insanlar. Çünkü Haydar Baş Bey yıllar öncesinde ne söylüyorsa bugün de aynını söyleyen, istikrarlı, dik duruşlu, doğruya doğru, eğriye eğri diyen, öngörüleriyle her daim haklı çıkan, sürekli üreten örnek bir lider. Dolayısıyla onu takip edenler de örnek insanlar oluyorlar.
Üniversite yönetimleri öğrencileri yetiştirmekten sorumlu olduklarına göre okullarına davet edilen kimselerde arayacakları kriterleri iyi belirlesinler. Gençliğimizle, geleceğimizle oynamasınlar. Nasıl insan yetiştirilir öğrenmek istiyorlarsa da Prof. Haydar Baş'a baksınlar!
Asude Havuzlu / diğer yazıları
- Mutluluk… / 22.11.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020