Küreselleşen dünya düzeninde iletişim imkanları her geçen gün gelişmektedir.
Yazılı ve görsel basının teknolojiden de istifade ederek pek çok farklı kesimlere rahatlıkla ulaşabilmesi, basını kamuoyunu yönlendirmede en etkili güç haline getirmiştir.
Özellikle devlet yönetiminde söz sahibi olacak siyasi iradenin seçiminde, milletin her kesimine ulaşarak kendini tanıtmanın en kolay yolu yazılı ve görsel basın imkanlarından yararlanmaktır.
Bugün, gazete ve televizyonun çok geniş kitlelere bir anda hitap edebilme gücü onu bir siyaset aracı haline getirmiştir.
1994 yılında yapılan bir araştırmada ABD'de evlerin % 98'inde en az 1 TV bulunurken, her 1000 kişiye 255 gazete düşmekteydi.
İngiltere'de ise her 3 kişiye 1 TV; her 1000 kişiye 388 gazete düşüyordu.
2002 Türkiye'sinde de en ücra köylerde dahi artık TV'siz ev yok gibidir.
Ülkemizde ve dünyada genel kabul görmüş en güçlü basın aracı olan TV'ler bu sebeple, kamuoyunun oluşmasında ve etkilenmesinde kullanılan en önemli araçlardır.
Aktüel haberleri nakletmek ve bu haberlere kaynaklık eden olayları yorumlamak basının görevleri arasında sayılan 2 esastır.
Bu haberler nakledilir veya yorumlanırken milli ve manevi değerlere bağlı kalınarak tarafsızlık esasına göre hareket edilmesi de temel kıstastır.
Her devetin iç ve dış politika konularında uyguladığı milli stratejileri olduğu gibi, özellikle görsel basın organlarının yani TV kanallarının halkı etkilemedeki güçlerini dikkate alarak yayınların ulusal çıkarlar istikametinde olmasına azami dikkat gösterilmelidir.
Esas vazifesi böyle olması gerekirken, bazı basın organlarının yayınlarında oluşturulan eğilimlerin, görüşlerin altında bu milli duruşun olmadığı, zaman zaman patronlarının şahsi görüşleri veya dış kaynaklı etkilerin esiri ile sunî meselelerin manşetlere taşındığı da bilinen hakikatlerdir.
Seçim dönemine girilen Türkiye'de şu anda bazı çevrelerin ısrarla millet iradesinden çok uzak adayları milletin istediği kişi olarak tanıtmasına, devamlı bu istikamette propagandalar yaparak halkın nezdinde bir noktaya taşıma çabalarına şahit oluyoruz.
Seçmeni kandırma olarak yorumladığımız bu davranışlar, ne kişisel ahlak ölçüleriyle ne de bir medya mensubu olarak basın ahlakıyla örtüşmektedir.
Sloganlarında tarafsız ve doğru haberin temsilcisi olarak halkın huzurunda bulunduklarını söyleyen medya kanallarının vazifesi kesinlikle bu olmamalıdır.
Adeta hazırlanan uydurma haberler, anketler, röportajlarla halka bazı kesimler telkin edilmeye çalışılırken, milli duruş sahibi, millet değerleri istikametinde iktidara talip olanlar ise göz ardı edilmekte, reklamın kötüsü de reklamdır mantığıyla ekranlardan kaçırılmaktadır.
Tüm bunlara rağmen, yapılan gerçek kamuoyu yoklamalarında % 40'ı geçen oy oranıyla 1. sırada yer alan Bağımsız Türkiye Partisi belirli odaklara hizmet eden kurullarca ne kadar saklanırsa saklansın, milleti tarafından farkedilmiş ve gönüllerde ilk sıraya yerleşmiştir.
On binlerce insanın katılımıyla gerçekleştirdiği meydan mitingleri hakkında tek bir karenin yer almaması; tek satırın yazılmaması gerçekten enteresandır.
Halkın bu kadar teveccühünü kazanmış ve tamamen milli bir duruşta yer alan bu partiden hiç bahsedilmemesi bilinçli ve hukuk dışı bir yayın politikasıdır.
Eşit ve tarafsız yayın anlayışının gereği; meydanlardaki millet iradesinin bu ekranlara yansımasını mecbur kılmaktadır.
Yazılı ve görsel basının teknolojiden de istifade ederek pek çok farklı kesimlere rahatlıkla ulaşabilmesi, basını kamuoyunu yönlendirmede en etkili güç haline getirmiştir.
Özellikle devlet yönetiminde söz sahibi olacak siyasi iradenin seçiminde, milletin her kesimine ulaşarak kendini tanıtmanın en kolay yolu yazılı ve görsel basın imkanlarından yararlanmaktır.
Bugün, gazete ve televizyonun çok geniş kitlelere bir anda hitap edebilme gücü onu bir siyaset aracı haline getirmiştir.
1994 yılında yapılan bir araştırmada ABD'de evlerin % 98'inde en az 1 TV bulunurken, her 1000 kişiye 255 gazete düşmekteydi.
İngiltere'de ise her 3 kişiye 1 TV; her 1000 kişiye 388 gazete düşüyordu.
2002 Türkiye'sinde de en ücra köylerde dahi artık TV'siz ev yok gibidir.
Ülkemizde ve dünyada genel kabul görmüş en güçlü basın aracı olan TV'ler bu sebeple, kamuoyunun oluşmasında ve etkilenmesinde kullanılan en önemli araçlardır.
Aktüel haberleri nakletmek ve bu haberlere kaynaklık eden olayları yorumlamak basının görevleri arasında sayılan 2 esastır.
Bu haberler nakledilir veya yorumlanırken milli ve manevi değerlere bağlı kalınarak tarafsızlık esasına göre hareket edilmesi de temel kıstastır.
Her devetin iç ve dış politika konularında uyguladığı milli stratejileri olduğu gibi, özellikle görsel basın organlarının yani TV kanallarının halkı etkilemedeki güçlerini dikkate alarak yayınların ulusal çıkarlar istikametinde olmasına azami dikkat gösterilmelidir.
Esas vazifesi böyle olması gerekirken, bazı basın organlarının yayınlarında oluşturulan eğilimlerin, görüşlerin altında bu milli duruşun olmadığı, zaman zaman patronlarının şahsi görüşleri veya dış kaynaklı etkilerin esiri ile sunî meselelerin manşetlere taşındığı da bilinen hakikatlerdir.
Seçim dönemine girilen Türkiye'de şu anda bazı çevrelerin ısrarla millet iradesinden çok uzak adayları milletin istediği kişi olarak tanıtmasına, devamlı bu istikamette propagandalar yaparak halkın nezdinde bir noktaya taşıma çabalarına şahit oluyoruz.
Seçmeni kandırma olarak yorumladığımız bu davranışlar, ne kişisel ahlak ölçüleriyle ne de bir medya mensubu olarak basın ahlakıyla örtüşmektedir.
Sloganlarında tarafsız ve doğru haberin temsilcisi olarak halkın huzurunda bulunduklarını söyleyen medya kanallarının vazifesi kesinlikle bu olmamalıdır.
Adeta hazırlanan uydurma haberler, anketler, röportajlarla halka bazı kesimler telkin edilmeye çalışılırken, milli duruş sahibi, millet değerleri istikametinde iktidara talip olanlar ise göz ardı edilmekte, reklamın kötüsü de reklamdır mantığıyla ekranlardan kaçırılmaktadır.
Tüm bunlara rağmen, yapılan gerçek kamuoyu yoklamalarında % 40'ı geçen oy oranıyla 1. sırada yer alan Bağımsız Türkiye Partisi belirli odaklara hizmet eden kurullarca ne kadar saklanırsa saklansın, milleti tarafından farkedilmiş ve gönüllerde ilk sıraya yerleşmiştir.
On binlerce insanın katılımıyla gerçekleştirdiği meydan mitingleri hakkında tek bir karenin yer almaması; tek satırın yazılmaması gerçekten enteresandır.
Halkın bu kadar teveccühünü kazanmış ve tamamen milli bir duruşta yer alan bu partiden hiç bahsedilmemesi bilinçli ve hukuk dışı bir yayın politikasıdır.
Eşit ve tarafsız yayın anlayışının gereği; meydanlardaki millet iradesinin bu ekranlara yansımasını mecbur kılmaktadır.
Abdulkadir Baş / diğer yazıları
- Gerçekleri görebilmek / 05.11.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002