Fransa meclisi, Fransa topraklarında "Ermeni soykırımı yoktur" demeyi suç sayan ve bunu diyenleri 1 ila 5 yıl arasında hapisle cezalandıran yasayı kabul etti. Fransa, Ermeni yalanlarını paravan olarak kullanıp Türkiye'yi köşeye sıkıştırmaya çalışan ne ilk ülke, ne de son olacak. Bazı Avrupa ülkelerinde "Ermeni soykırımı yoktur, bunlar büyük bir yalandır" diyen birçok vatandaşımızın ve en başta da Türk Tarih Kurumu Başkanımızın yargılandığı da maalesef bir realitedir. Özellikle önümüzdeki süreçte bu tür iftira ve karalama kampanyalarının hız kazanacağı ve Fransa gibi diğer Avrupa ülkelerinin de parlamentolarından bu tip kararları çıkartacağından şüpheniz olmasın. Zaten şu anda çoğu Avrupa ülkesi olmak üzere 15 ülke, bir cemaat (Rum cemaati) sözde soykırımı tanıyan kararları meclislerinden geçirmiş durumda. Bu ülkeler şunlar:Yunanistan, Belçika, Fransa, İsviçre, Slovakya, Hollanda, Polonya, Almanya, Litvanya, Kanada, Arjantin, Uruguay, Venezüella, Rusya, Lübnan ve Kıbrıs Rum cemaati!Fransa'da çıkan bu kararın zamanlamasındaki derin dizayn çalışmasına geçmeden evvel, AKP hükümetinin, sergilediği -daha doğrusu sergileyemediği- dış politika ve duruş ile Fransa gibi ülkelere cesaret verdiği noktasında birkaç temel hususu aktaralım. AKP'nin bu tür şer odaklarını nasıl cesaretlendirdiğine en güzel örnek, yukarıda zikrettiğim 15 ülkeden 7'sinin 21 yıl gibi uzun sayılabilecek bir zaman diliminde bu kararı almasına karşın, geriye kalan 9 ülkenin ise AKP hükümetinin işbaşında olduğu son iki yılda bu kararı meclislerinden geçirmiş olmaları. Türkiye, bu tip iftira ve karalama kampanyaları karşısında kendisini savunamayınca ve bu yalanları kabul eden ülkelere gerekli tavrı gösteremediği için başımıza böyle olaylar geliyor, gelmeye de devam edecek. Fransa'nın bu skandal kararını kabul etmesinin ardından bile, hükümet kanadından ciddi sayılabilecek bir tavır ve tepki gelmemiş, sadece Fransa üstünkörü bir şekilde kınanmakla yetinilmiştir. Dışişleri bakanımız Fransa'nın "özgürlükler diyarı" olmasından, ve bu yasayı çıkarmasının kendi tarihiyle çelişeceğinden dem vurmaktadır hâlâ. Oysa Fransa'nın Kuzey Afrika'da gerçekleştirdiği katliamlar, Osmanlı'nın son dönemlerinde Ermenileri kullanarak gerçekleştirdiği Türk soykırımı ve daha nice insanlık dışı eylemi görmezden geliniyor. Türkiye, yumruğunu masaya vurmadığı müddetçe, Fransa gibi Türkiye üzerinde hesabı olan ülkeler Ermeni paravanı, Kürt paravanı arkasına saklanarak üzerimize gelmeye devam edecektir.Fransa Meclisi'nin aldığı bu kararın zamanlamasına gelince?"Türkler 1 milyon Ermeni'yi, 30 bin Kürdü katletmiştir" diyen Orhan Pamuk'un aynı gün Nobel Edebiyat ödülüne layık görülmesi, Irak'ın resmen üçe bölündüğünün resmi hükmü olan federasyon kararının aynı gün alınması ve Türk askerinin AKP oylarıyla geçen tezkere sonucunda aynı gün Lübnan'a uğurlanması?Sizce bunlar tesadüf eseri mi aynı güne denk geldi? Bütün bunlar tesadüf olamayacak kadar iç içe geçmiş olaylardır. Hemen yanıbaşımızda "Kürdistan" adı altında kırmızı çizgilerimizin üzerine basa basa bir devlet kuruluyor. Türklüğe ve tarihimize ettiği hakaretlerle Avrupa'da pirim yapan bir yazara Nobel ödülü veriliyor.Ya başını Fransa'nın çektiği sözde Barış gücünün komutasına girmek üzere Türk askerinin Lübnan'a uğurlanması! Hem de, Fransa, ABD ve İsrail'in özel hesaplarının bulunduğu Lübnan'a.Fransa, Avrasya coğrafyası ve Ortadoğu'da, ABD'nin gerisinde kalmamak için farklı hesaplar ve stratejiler uygulama peşinde. Bu stratejide, Ermeniler büyük rol oynayacak. Aslında iddia edildiği gibi Fransa'nın bu kararı meclisinden geçirmesindeki bir numaralı faktör, siyasi ikbal ve Fransa'daki bir avuç Ermeni'nin oyu değil. Olayın arka planında Lübnan'dan Erivan'a uzanan çok sinsi planlar ve tezgahlar bulunuyor. Ve yine iddia edildiği gibi sözde soykırım yalanlarının Batı meclislerinden bir bir geçmesinin bize getireceği asıl yük (yarım trilyon doları bulsa da) verilecek tazminat falan değil, Anadolu topraklarının bizzat kendisidir. Batı'nın hedefi ve gözleri Anadolu'nun üzerinde. Tıpkı Birinci Dünya Savaşı arefesinde olduğu gibi.Bu bir Kurtuluş Savaşıdır, herkes safını ve duruşunu belli etmek durumunda.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012