Çok acı ama gerçektir ki hazine üzerinde oturan dilenciden farkı olmayan bir toplumda yaşıyoruz. Düşünün, aslında çok zengin olan fakat kendi varlığını muhafaza edemeyen meczup gibi hakkına sahip çıkmayan bir toplum. Bu tabir belki biraz sınırları zorladı ancak halimiz bu anlattıklarımızdan farklı değil. Hakkına sahip çıkabilmek için bireylerin belli vasıfları olması lazım. Örneğin yaşı küçük olana ya da malını muhafaza edemeyecek derecede akli yeteneklerinden yoksun olana bu malın verilmemesi normal karşılanan bir durum olabilir. Zira bu vasıflarda olanların mallarını heba edeceği olasıdır. Ancak akli sorunu olmayan insanların durumu farklıdır. Cenab-ı Hakkın lutfu olan doğal zenginliklerimizi kullanmamak aciz insanların halidir.Elbette ülkemizin doğal zenginlikleri Türk vatandaşı olan her bireyin hakkıdır. Ancak bu hakkın kullanımı, değerlendirilmesi ülkeyi yöneten siyasilerin görevidir. Eğer ülkeyi yöneten irade milletin hakkına sahip çıkan, milletin menfaatine çalışan kadrolar olursa bu nimetten bütün halk istifade eder. Olması gereken de budur. Fakat at gözlüklerini çıkarıp gerçekleri görmek gerekirse milletin menfaatine çalışanı bırakın, milletin hakkı olan madenlerimizi yabancıya peşkeş çekenler tarafından yönetiliyoruz.Yabancılar yeraltı kaynaklarımızı sömürürken halkımız açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edilmiş durumda. Fakat işin en üzücü olan yanı aslında ülkemiz maden ve doğal kaynak zengini iken bu imkânları siyasi ikbal için halkımızdan gizlemek. Güzel bir atasözümüz vardır, "Minareyi çalan kılıfını hazırlar" diye. Aynen bunun gibi madenlerimizi yabancılara peşkeş çekenler Lozan Antlaşmasına göre 2023 yılına kadar madenlerimizi çıkaramayız yalanına başvurmuşlardır. Önce madenlerimizin olmadığını halkımızdan gizleyen bu kökü dışarıda insanlar, artık gerçekleri gizleyemediklerinden Lozan yalanına başvurmuşlardır.Sevr Anlaşması dahilinde olan ve tarihe karışmış anlaşmayı Lozan diye ve yürürlükte diye millete yutturmaya çalışanlar, hem yalancı ve hem de haindirler. Ümmetin malını ecnebiye veren ve buna yalan kılıfı uyduranların imanı olabilir mi Allah aşkına. Velayetin Şahı İmam Ali'nin, "Her şeyi affedin ancak vatanınıza ihanet edenleri asla affetmeyin" sözü kulaklarımıza küpe olmalı ve bu bakış açısından olayları değerlendirmeliyiz. Evet, yapılan yanlışlar, ihanetler diz boyu. Ancak bu fiilleri fütursuzca işleyen mahfiller unuttukları önemli bir şeyin farkında değiller. O da Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Sayın Prof. Dr. Haydar Baş Bey ve müstesna kadrosu. En basit ifadeyle hainlerin oyunlarını bozan bu kadro, Müslüman Türk Milleti tarafından acilen baştacı edilmelidir. Yine Hz. Ali Efendimizin bir sözü ile yazımı tamamlamak istiyorum. Yorum Türk Milleti'nindir."Haksızlık karşısında asla sesiz kalmayınız. Aksi halde hem hakkınızı, hem de şerefinizi kaybedersiniz."Ne mutlu şerefli yaşayanlara.
H. İbrahim TALAY / diğer yazıları
- Kısır politika ve milli siyaset / 31.05.2020
- Asıl zavallı kim? / 22.05.2020
- İstikamet / 08.05.2020
- Sahte kahramanlar / 28.04.2020
- Şehr-i emin ve liyakat / 04.02.2019
- Suç, ceza ve adalet / 20.01.2019
- Çözümün adresi belli / 08.05.2018
- Tren gecikmez raydan çıkar / 05.05.2018
- Kul hakkı ve Milli Ekonomi Modeli / 28.04.2018
- Yağmur duası ve Milli Ekonomi Modeli / 27.02.2018
- Asıl zavallı kim? / 22.05.2020
- İstikamet / 08.05.2020
- Sahte kahramanlar / 28.04.2020
- Şehr-i emin ve liyakat / 04.02.2019
- Suç, ceza ve adalet / 20.01.2019
- Çözümün adresi belli / 08.05.2018
- Tren gecikmez raydan çıkar / 05.05.2018
- Kul hakkı ve Milli Ekonomi Modeli / 28.04.2018
- Yağmur duası ve Milli Ekonomi Modeli / 27.02.2018