Hz. Peygamberden (sav) sonra kimin halife yani devlet yöneticisi, hükümet olacağı nas ile (ayet ve hadislerle) sabitken ve bu hükmü kabullenmişlerken nefislerine uydular, hırslarına yenildiler ve Hz. Peygamberin (sav) naşı ortadayken Sakife'de toplanıp işi (idareyi) ehline değil ehil olmayana verdiler. İşte bu yanlış Müslümanları hem itikadın, hem siyaseten, hem de ekonomik olarak sapmalara, çıkmazlara götürdü. Halk içinde ikilik oluştu. Kutuplaşmalar ortaya çıktı. Bir kesim insan devlet imkânlarını kendi lehine kullanıp zenginleşirken, halkın büyük çoğunluğu fakirlikle mücadeleye terk edildi. Adalet farklı tecelli etmeye başladı. Özetle hak, hakkı olana, hak edene (İmam Ali'ye) değil ehil olmayana verildi. O günleri İmam Ali'nin (as), Küfe mescidinde (Hicri 38) yaptığı "Şıkşıkiye" adıyla bilinen hutbesinden alıntılarla aktarayım; "Allah'a yemin ederim ki, filanca halifeliği bir gömlek olarak giydi. O, Benim hilafete karşı konumumun, milin değirmen için olan konumu gibi olduğunu bilir. Sel, Benden iner, kuş Bana yükselemez? Hilafetle arama bir perde sarkıttım. Ve onun hakkındaki düşüncemi içimde sakladım. Kesik bir elle üzerine atlamayı, ya da büyüğü iyice ihtiyarlatan, küçüğü yaşlandıran, müminin Rabbi'ne kavuşuncaya kadar içinde çabaladığı kör bir karanlığa sabretmek zorunda kalmayı düşündüm? "Hayret! O, hayattayken hilafetten muaf tutulmayı istediği (Hz. Ebu Bekir) halde, vefatından sonra bir başkasının başa geçmesini sağladı. (Ebu Bekir'in, Ömer'i halife tayin etmesi). Devenin memesini nasıl da ikiye böldü! Hilafeti, arazisi sert, kaba bir mülkiyet haline soktu. Ona dokunmak zorlaştı. Hilafet işlerinde tökezlemek ve özür beyan etmek çoğaldı. Hilafetin sahibi, huysuz devenin binicisi gibidir. Onu sıkarsa burnunu yarar, gevşetirse kendini tehlikeye atar. Allah'a yemin ederim ki, insanlar huysuz devenin yere yıkılmasıyla, renkten renge girmekle ve yolunu kaybetmekle imtihan edildi. Zamanın uzunluğuna ve imtihanın şiddetine sabrettim. Kendi yoluna gideceği sırada, hilafeti beni de onlardan birisi zannettiği bir gruba bıraktı. (Ömer'in belirlediği altı kişilik grup) Aman Allah'ım, o ne şûra! Birincisinden daha faziletli olduğum, konusunda bir kuşku mu vardı ki, birbirlerine benzer kişilerle bir tutulur oldum? Fakat yere konduklarında Ben de kondum, uçtuklarında Ben de uçtum. (Her şeye rağmen onlara muhalefet etmediğini kastediyor). Derken, onlardan bir adam kendi kinine (Sa'd b. Ebi Vakkas) diğeri ise hısımına (Abdurrahman İbn-i Avf) meyletti. Bu gruptan olup hayatı, yemeğini yediği yerle, çıkardığı yer arasında, göğsünü kabartarak geçen üçüncüsü iktidara gelinceye kadar anlatmak istemediğim daha pek çok gelişme oldu. Sonra da babasının çocukları, o öldürülünceye ve oburluğu onu yüzüstü düşürünceye kadar onunla birlikte olup, Allah'ın malını, devenin ot yiyişi gibi hapur hapur yediler. Onun peşinden sırtlan yelesindeki kıllar kadar çok sayıda insanın, Bana ilgi göstermesi Beni şaşırttı. Her taraftan Bana akın ettiler. Öyle ki, Hasan ile Hüseyin'in üzerine basıldı. Ve iki tarafım yarıldı. Çökmüş koyun sürüsü gibi etrafımda toplandılar. Böyle yapmalarına karşılık işi üstlendiğimde bir bölük ahdini bozdu. (Cemel Savaşı'ndaki rakiplerini kastediyor) Bir grubu fırlayıp gitti. (Hariciler'i kastediyor). Bir grubu ise bölücülük yaptı. (Muaviye ve adamlarını kastediyor). Sanki Allah'ın, "İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz. (En güzel) Akıbet, takva sahiplerinindir" dediğini duymamışlardı. Evet! Allah'a yemin ederim ki, onu duydular ve ezberlediler. Ancak dünya, onların gözüne süslü göründü; süsü hoşlarına gitti. Taneyi yaran ve ruhu Yaratana yemin olsun ki; biat için hazır olan bir topluluğun hazır olması ve yardım edenin de varlığıyla, hüccetin kıyamı olmasaydı, ayrıca Allah, âlimlere bir zalimin karnını tıka basa doldurmasına ve mazlumun aç kalmasına (zalime karşı çıkıp, mazlumun yanında olmak) karşı hareketsiz kalmamalarını şart koşmasaydı, hilafet devesinin ipini sırtına atar, sonuncusunu ilkinin kâsesiyle sulardım. Bulduğunuz bu dünyanız, Benim yanımda bir keçinin aksırmasından daha değersizdir?"Evet, tablo net. Hakkı, hak edene, ehil olana verin. Yoksa kaybedenlerden olursunuz. Dikkat edin! Bugün ikinci Sakife olmasın?
Akın Aydın / diğer yazıları
- Hamas terör örgütü mü? / 02.05.2024
- Sloganlarla avutulan kalabalıklar / 01.05.2024
- İlkelerine sahip çıkmayanlar bu millete sahip çıkamaz / 29.04.2024
- Elmalılı Hamdi Yazır’ın tefsirinde İsrail / 28.04.2024
- İnsan ‘kokuşmuş bir sudan’ yaratıldığını bilmiyor mu? / 26.04.2024
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Sloganlarla avutulan kalabalıklar / 01.05.2024
- İlkelerine sahip çıkmayanlar bu millete sahip çıkamaz / 29.04.2024
- Elmalılı Hamdi Yazır’ın tefsirinde İsrail / 28.04.2024
- İnsan ‘kokuşmuş bir sudan’ yaratıldığını bilmiyor mu? / 26.04.2024
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024