Ekonomik kriz bütün şiddeti ile ülkemizde devam ediyor. Kapanan 300 bin işyeri ve işsizler ordusuna eklenen 1,5 milyon insan kendine doğru dürüst iş bulabilmiş değil. Yeni iş sahaları açılamadığı gibi, var olanlar da varlıklarını sürdürmekte oldukça zorlanıyorlar. Son günlerde bir iş bulabilmek ümidiyle ayakta durabilen işletmelerin kapılarını o kadar çok insan çalıyor ki, tahmin etmek zor değildir.
İşte ülkemiz böyle bir kilitlenmişliğin içerisinde mahkum edilmiş durumda. Böyle bir tablo, bizim ülkemize layık değildir. Bu kadar yer altı ve yer üstü kaynağı olan, üstelik ciddi sayıda genç ve dinamik bir nüfusa sahip bir ülke olarak nasıl bu hallere düşebiliriz, pes doğrusu. Mutlaka bu hallere planlı programlı ve bilinçli olarak gelinmiştir.
Teşhis konusunda ülkemizin kahir ekseriyeti aynı tespitlerde buluşmaktadır. Ekonomik olarak gelinen nokta ayan beyan ortadadır. İflas eden işletmelerin yanında ülke olarak bırakınız büyümeyi, ekonomik kriterler büyüme hızımızın geriye doğru döndüğünü göstermektedir.
Elbette kriz bir anda ortaya çıkmadı. Yıllardan beri süren gelen kötü yönetim ve global güçler adına faaliyette bulunan kurumların raporları ve oyalama taktikleri ile bugünlere gelinmiş olundu.
Başkan Bush Ecevit'le görüşmesinde, ''Çok zor bir işi başarıyorsunuz. Ekonomik alanda liderliğinizi göstererek zor kararlar aldınız. Liderliği gösterdiğiniz zaman halk da sizi takip eder. Siz bunu başardınız. Bu kararlar sonucu Türk ekonomisi düzelme sürecine girmiştir'' diyebilmektedir.
Yine aynı paralelde Dünya Bankası'nın Avrupa ve Orta Asya'dan sorumlu başkan yardımcısı Johannes Linn, Cenevre'de düzenlediği basın toplantısında, "Belki, Arjantin'in aksine Türkiye'nin köşeyi döndüğü düşünülebilir" diyebilmektedir.
Türkiye'de düzelen nedir, alınan borç miktarına paralel olabilecek rahatlama kastediliyorsa, borçla borç ödenmeyeceğini çok iyi bilmek gerekmektedir. Üretimdeki maliyetler her geçen gün daha çok artmaktadır. Zam, vergi ve ceza millette takat bırakmamıştır.
Peki ülke olarak biz tükenişe mahkum mu olacağız?
Elbette hayır!
Çözüm, proje ortaya koyan, çözümler üreten bir ekibin işidir. O ekip de Bağımsız Türkiye Partisidir. BTP kadroları ülkenin problemlerini çok iyi bildiği gibi 24 saatte ülkeyi içine düştüğü ekonomik badireden kurtaracak donanıma sahiptir. Para politikasına getirdiği bakış açısı, "vergisiz Türkiye" yapılanması ve üreticiye verilecek "faizsiz krediler" konusunda BTP'nin köklü projeleri bulunmaktadır.
Zaman geçirmeden BTP tarafından parti programına alınan Prof. Dr. Haydar Baş Beyin ortaya koyduğu yukarda alıntılar yaptığımız "Milli Ekonomik Model"in uygulanması, çözüm için yegane yoldur.
İşte ülkemiz böyle bir kilitlenmişliğin içerisinde mahkum edilmiş durumda. Böyle bir tablo, bizim ülkemize layık değildir. Bu kadar yer altı ve yer üstü kaynağı olan, üstelik ciddi sayıda genç ve dinamik bir nüfusa sahip bir ülke olarak nasıl bu hallere düşebiliriz, pes doğrusu. Mutlaka bu hallere planlı programlı ve bilinçli olarak gelinmiştir.
Teşhis konusunda ülkemizin kahir ekseriyeti aynı tespitlerde buluşmaktadır. Ekonomik olarak gelinen nokta ayan beyan ortadadır. İflas eden işletmelerin yanında ülke olarak bırakınız büyümeyi, ekonomik kriterler büyüme hızımızın geriye doğru döndüğünü göstermektedir.
Elbette kriz bir anda ortaya çıkmadı. Yıllardan beri süren gelen kötü yönetim ve global güçler adına faaliyette bulunan kurumların raporları ve oyalama taktikleri ile bugünlere gelinmiş olundu.
Başkan Bush Ecevit'le görüşmesinde, ''Çok zor bir işi başarıyorsunuz. Ekonomik alanda liderliğinizi göstererek zor kararlar aldınız. Liderliği gösterdiğiniz zaman halk da sizi takip eder. Siz bunu başardınız. Bu kararlar sonucu Türk ekonomisi düzelme sürecine girmiştir'' diyebilmektedir.
Yine aynı paralelde Dünya Bankası'nın Avrupa ve Orta Asya'dan sorumlu başkan yardımcısı Johannes Linn, Cenevre'de düzenlediği basın toplantısında, "Belki, Arjantin'in aksine Türkiye'nin köşeyi döndüğü düşünülebilir" diyebilmektedir.
Türkiye'de düzelen nedir, alınan borç miktarına paralel olabilecek rahatlama kastediliyorsa, borçla borç ödenmeyeceğini çok iyi bilmek gerekmektedir. Üretimdeki maliyetler her geçen gün daha çok artmaktadır. Zam, vergi ve ceza millette takat bırakmamıştır.
Peki ülke olarak biz tükenişe mahkum mu olacağız?
Elbette hayır!
Çözüm, proje ortaya koyan, çözümler üreten bir ekibin işidir. O ekip de Bağımsız Türkiye Partisidir. BTP kadroları ülkenin problemlerini çok iyi bildiği gibi 24 saatte ülkeyi içine düştüğü ekonomik badireden kurtaracak donanıma sahiptir. Para politikasına getirdiği bakış açısı, "vergisiz Türkiye" yapılanması ve üreticiye verilecek "faizsiz krediler" konusunda BTP'nin köklü projeleri bulunmaktadır.
Zaman geçirmeden BTP tarafından parti programına alınan Prof. Dr. Haydar Baş Beyin ortaya koyduğu yukarda alıntılar yaptığımız "Milli Ekonomik Model"in uygulanması, çözüm için yegane yoldur.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Geçmişten geleceğe 23 Nisan: Millî bayramlar ve kimlik inşası / 24.04.2024
- Haydar Baş ve Türkiye'nin dönüşüm yolculuğu / 20.04.2024
- Seçmen eğilimi niçin değişti? / 08.04.2024
- 41 maddede 'BTP'ye Evet' demenin gerekçeleri / 30.03.2024
- Yine ikilem yine istismar / 18.03.2024
- Ekonomik gerçekler ve beklentiler / 11.03.2024
- Partilerin mesajı ve seçmenin sınavı / 10.03.2024
- Vatandaşın çığlığına kim cevap verecek / 09.03.2024
- Yerel seçimlerde emeklilerin tercihi ne olacak? / 29.02.2024
- BTP, güçlü bir alternatif / 23.02.2024
- Haydar Baş ve Türkiye'nin dönüşüm yolculuğu / 20.04.2024
- Seçmen eğilimi niçin değişti? / 08.04.2024
- 41 maddede 'BTP'ye Evet' demenin gerekçeleri / 30.03.2024
- Yine ikilem yine istismar / 18.03.2024
- Ekonomik gerçekler ve beklentiler / 11.03.2024
- Partilerin mesajı ve seçmenin sınavı / 10.03.2024
- Vatandaşın çığlığına kim cevap verecek / 09.03.2024
- Yerel seçimlerde emeklilerin tercihi ne olacak? / 29.02.2024
- BTP, güçlü bir alternatif / 23.02.2024