İnsanın kendi iç dünyasında nefsine karşı yapılan savaş-cihad diğer cihattan büyük ve önemlidir. Bunun böyle olmasının birkaç nedeni vardır. İslam dinindeki bütün ibadetler ve Allah yolunda yapılan küçük cihat iki açıdan büyük cihada muhtaçtırlar. Örneğin, namaz, oruç, hac, Allah yolunda cihad etmek... İbadettir. Ama büyük cihadı yapmayan insanın tüm ibadetleri ve yaptıkları noksandır. Dolayısıyla bütün ibadetlerin yanında büyük cihat, olmazsa olmaz şartlardandır.
İkinci bir husus ise, bütün ibadetler riyadan, reybeden, desinlerden uzak olursa Hak Teâlâ katında kabul olur. İbadetlerin riya ve desinlerden uzak olmasının temelinde nefis tezkiyesi yatar. Cihadı ekberi yapmayan ve nefsini tezkiye etmeyenin ibadetlerinde şüphesiz riya bulunacaktır. İçinde riyanın bulunduğu bir ibadet noksan bir ibadettir.
Bir diğer meseleye gelince, küçük cihat bazı şartlarda gereklidir ve bazı şartlarda gerekli değildir. Küçük cihat vacib-i kifayidir ama büyük cihat vacib-i aynidir. Bir diğer fark ise, küçük cihat herkese farz değildir. Kadınlara, yaşlılara, çocuklara, sakatlara farz değildir. Ama büyük cihat yaşlılara, kadınlara, sakatlara ve genel olarak buluğ çağında olan her kese vaciptir. İşte bu sebeplerden dolayı nefse karşı yapılan büyük cihat diğer cihattan fazlasıyla üstün ve önemlidir.
Nefis tezkiyesi bir insanda hâsıl olmaz ve nefsini şeytani sıfatlardan arındırmazsa, böyle birisinin bir ömür la ilahe illallah söyleyip de öldüğünde kâfir olarak ölme ihtimali vardır.
İmam Cafer Sadık (a.s.) bu konu hakkında şöyle buyuruyor; Bir insan nefsini tezkiye etmemiş ve şeytani sıfatlardan arındırmamışsa (her şeyini madde ve dünya için yapmışsa) ölüm anında serveti ve evlatları gözünün önüne gelir. Diğer bir taraftan da Azrail ile karşı karşıyadır. Böyle bir halde muhtazar (ölüm halinde olan kişi) Azrail'e şöyle söyler; Bana biraz daha fırsat veremez misin? Çünkü ben bunca yıl çalışıp çaba gösterdim, tam rahat bir nefes alayım derken sen beni sevdiklerimden, evlatlarımdan, topladıklarımdan ayırmak istiyorsun.
Aziz kardeşlerim! Ayrılık zordur. İnsan sevdiklerinden ayrılmak istemez. Ama nefsini tezkiye ve terbiye edenler maşukuna kavuşacakları için manevi lezzet alırlar. Nefsini tezkiye etmeyenler ise maşuklarının evlatları, toplamış oldukları dünyalıkları olduklarını zannederler. İşte böyle bir konumda Azrail böyle birisini maşuklarından yani dünyalıklarından ayıracağı için Azrail'e sitem eder. Azrail'e yapılan sitem Allah'ın emrine ve dolayısıyla Allah'a yapılan sitemdir. İşte bu sebepten dolayı İmam Cafer Sadık (a.s.) nefis tezkiyesi yapmayan bir kişinin son anda kâfir olarak dünyadan ayrılması mümkündür diye buyurmuştur.
İkinci bir husus ise, bütün ibadetler riyadan, reybeden, desinlerden uzak olursa Hak Teâlâ katında kabul olur. İbadetlerin riya ve desinlerden uzak olmasının temelinde nefis tezkiyesi yatar. Cihadı ekberi yapmayan ve nefsini tezkiye etmeyenin ibadetlerinde şüphesiz riya bulunacaktır. İçinde riyanın bulunduğu bir ibadet noksan bir ibadettir.
Bir diğer meseleye gelince, küçük cihat bazı şartlarda gereklidir ve bazı şartlarda gerekli değildir. Küçük cihat vacib-i kifayidir ama büyük cihat vacib-i aynidir. Bir diğer fark ise, küçük cihat herkese farz değildir. Kadınlara, yaşlılara, çocuklara, sakatlara farz değildir. Ama büyük cihat yaşlılara, kadınlara, sakatlara ve genel olarak buluğ çağında olan her kese vaciptir. İşte bu sebeplerden dolayı nefse karşı yapılan büyük cihat diğer cihattan fazlasıyla üstün ve önemlidir.
Nefis tezkiyesi bir insanda hâsıl olmaz ve nefsini şeytani sıfatlardan arındırmazsa, böyle birisinin bir ömür la ilahe illallah söyleyip de öldüğünde kâfir olarak ölme ihtimali vardır.
İmam Cafer Sadık (a.s.) bu konu hakkında şöyle buyuruyor; Bir insan nefsini tezkiye etmemiş ve şeytani sıfatlardan arındırmamışsa (her şeyini madde ve dünya için yapmışsa) ölüm anında serveti ve evlatları gözünün önüne gelir. Diğer bir taraftan da Azrail ile karşı karşıyadır. Böyle bir halde muhtazar (ölüm halinde olan kişi) Azrail'e şöyle söyler; Bana biraz daha fırsat veremez misin? Çünkü ben bunca yıl çalışıp çaba gösterdim, tam rahat bir nefes alayım derken sen beni sevdiklerimden, evlatlarımdan, topladıklarımdan ayırmak istiyorsun.
Aziz kardeşlerim! Ayrılık zordur. İnsan sevdiklerinden ayrılmak istemez. Ama nefsini tezkiye ve terbiye edenler maşukuna kavuşacakları için manevi lezzet alırlar. Nefsini tezkiye etmeyenler ise maşuklarının evlatları, toplamış oldukları dünyalıkları olduklarını zannederler. İşte böyle bir konumda Azrail böyle birisini maşuklarından yani dünyalıklarından ayıracağı için Azrail'e sitem eder. Azrail'e yapılan sitem Allah'ın emrine ve dolayısıyla Allah'a yapılan sitemdir. İşte bu sebepten dolayı İmam Cafer Sadık (a.s.) nefis tezkiyesi yapmayan bir kişinin son anda kâfir olarak dünyadan ayrılması mümkündür diye buyurmuştur.
Mehdi Aksu / diğer yazıları
- Eleştiri nedir ve nasıl olmalıdır? / 03.12.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012