Heybeler dolusu çelişkiler yumağı oluşturduktan sonra, bir de tutup bunları kör düğüm haline sokanlara plaket vermek lazım!
Her yiğidin harcı değil, her babayiğidin de kârı değil, böyle bir başarıya imza atmak!
Kim yapmış, nasıl yapmış ve hangi metodolojiyi kullanmış, gerçekten hayret!
Geçen yüzyıllar boyunca, telif edilen eserler ve irâd edilen hitabeler sayesinde oluşturulan fotoğraf, ortaya çıkan net görüntü aynen şöyle:
"Ben Sünni'yim ama, sünnetin merkezi olan son peygamberin acısı ve sancısı beni ilgilendirmez!"
"Ben ehli sünnetim ama, sünnetin bizzat yaşandığı vahiy evinin çocuğu olan Hz. Hüseyin, Yezit ve taraftarları tarafından katledilmesi ile fazla ilgilenmiyorum, ilgilenilmesini de gerekli görmüyorum!"
"Ben sünnet ehli sayılırım ama, sünnetin bizzat yaşandığı vahiy evinin çocuğu olan Hz. Zeyneb'in, Kerbela çölünden Arşa yükselen ve yürek yakan feryadı beni hiç ilgilendirmiyor."
"Ben ehli sünnetim ama, Kerbela çölünde, Fatma ananın altı aylık torununun, babası Hz. Hüseyin'in kollarında oklanarak şehit edilmesi yüreğime bir ürperti düşürmüyor."
Anlaşılması zor, inanılması çok çok zor ama, yüzyıllar içerisinde çizilen net resim ne yazık ki böyle:
"Ben Sünni'yim ama, Hz. Hüseyin'in, Kerbela çölünde haydutlar tarafından mübarek başının kesilmiş olması, mübarek nâşının atlara çiğnetilmiş olması, başı bir diyarda vücudu ayrı bir diyarda bulunuyor olması, beni fazla dertlere salmıyor, hayrete düşürmüyor!"
"Ben ehli sünnetim ama, İmam Hüseyin'in küçük kızı Rukayye'nin kulağındaki küpelerini almak için kulaklarının koparılmış olması, küçük kızın feryadı ile dalga geçilmiş olması da bana fazla dokunmuyor!"
Böyle bir Sünniliği kimler ve nasıl icat etmişler?
Peygamberin acısını paylaşmayana, derdi ile dertlenmeyene, elem ve ıstırabı ile kıvranmayana 'ehli sünnet' adını kimler ve hangi hakla takmışlardır, anlamak çok zor?
Anlamak zor, hem de çok zor ama, itiraf edelim ki, mevcut anlayış, algılayış ve kavrayış ta ne yazık ki böyle.
Kur'an'dan, Musa ile Firavn kıssasını okurken, dinlerken, Müslümanın gönlü hepten Musa'dan yanadır ve öyle de olmalıdır.
Kur'an'dan Hz. İbrahim ile Nemrut kıssasını okurken ve dinlerken, mü'minlerin gönülleri sürekli İbrahim'den yanadır ve doğrusu da odur.
İslam tarihinden, Bedir savaşı, Uhud savaşı, Hendek savaşı anlatılırken, hangi çağda olursa olsun Müslümanların gönülleri sürekli son Peygamberin ve ordusun yanında ve arkasında pır pır eder durur ki gayet doğaldır.
Fakat, ancak ve lakin, Peygamber torunu Hz. Hüseyin ile kanlı katil Yezit arasındaki mücadele, koca bir ordu tarafından Hüseyin'in etrafındaki bir avuç kutlu kafileye karşı işlenen zulüm ve sergilenen katliam anlatılırken; "biz tarafsız kalalım, asırlar sonra gelip kavgaya dahil olmayalım" tarzındaki sayıklamalar devreye giriyor.
Hep çelişkiler yumağı, hem de kör düğüm…
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Tüketilen sadece kaynaklar mı? / 25.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024