ABD ve mütareke basınının desteklemesine rağmen Mustafa Sarıgül CHP Başkanı olamadı. Harcanmak istenen Deniz Baykal, tekrar başkanlık koltuğuna oturdu.
Prof. Dr. Haydar Baş Beyin bu noktadaki mesajı oldukça anlamlıydı.
Sayın Baş yazılı mesajında "1 Mart 2003'teki tezkerenin intikamını almak için CHP'ye karşı dış güçlerin başlattığı çökertme harekâtına karşı ulusal çizgide etkili mücadele verip yeniden Genel Başkan seçilen Deniz Baykal'ı kutlarım" dedi.
Baykal'ın bu başarısını bizler de tebrik ettikten sonra şu değerlendirmeleri yapalım:
13. CHP Olağanüstü Kurultayı'nda Deniz Baykal 1219 delege oy kullandı, 1134 adeti geçerli sayıldı. Bu oyların 674'ünü Deniz Baykal, 460'ını ise Sarıgül aldı.
Baykal'ın oyları delege sayısının yarısına yakın.
Her ne kadar kazanmış olsa da CHP'nin bu noktaya niçin geldiğini iyi değerlendirmesi lazım.
Öncelikle şunu vurgulamalıyız, CHP Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu parti. Fakat CHP, Atatürk'ün ölümünden sonra Atatürk'ün ulusalcı, milli ve bağımsızlık anlayışından her geçen gün uzaklaşmış son yıllarda ise bütün değerlerimizi, bağımsızlığımızı tehlikeye atan AB'ci ve ABD'ci tutumlara sessiz kalmıştır, dolayısıyla ortak olmuştur. 1 Mart tezkeresinde ortaya koyduğu tavrı diğer meselelerde tam olarak koyamamıştır.
Yapılması gereken muhalefeti ortaya koyamayınca bu durum CHP'yi her geçen gün eritmiştir.
Bir de Kemal Derviş gibi ABD'nin talimatlarıyla ülkemize gelen ve girdiği her yeri karıştıran kişilere yer verince, durum daha da vahim bir noktaya gelmiştir.
CHP bu gidişattan ciddi bir ders çıkarmalıdır.
CHP'de büyük bir çatlak oluşmuştur ve bu kargaşa bütün Türk milletinin önünde cereyan etmiştir, medyaya yansımıştır.
Eğer CHP yetkilileri Atatürk'ün ortaya koyduğu ulusal, milli ve bağımsız anlayışa tekrar dönmezse, ABD ve AB taraftarı olmaya devam ederse, mandacılığa hayır demezse, AKP iktidarı tarafından ortaya koyulan sosyal yıkım projelerine muhalefet etmezse, milli ve ulusal değerlere, Atatürk'ün bağımsızlık anlayışına sahip olan CHP tabanı bu değerlere sahip çıkan başka bir harekete doğru kanalize olacaktır.
Görünen o ki bu hareket Prof. Dr. Haydar Baş Beyin lideri olduğu Kuvayı Milliye Hareketi ve onun siyasi açılımı olan Bağımsız Türkiye Partisidir.
* * *
Irak'ta demokratik(?) seçimler namluların gölgesinde yapıldı.
Nasıl demokrasiyse Irak Ulusal Meclisi'ni ağırlıklı olarak oluşturacak bütün isimler hepsi ABD yanlısı.
Bir ülke en vahşi bir şekilde, hiçbir kanuna ve de uluslararası hukuka aldırış edilmeden işgal ediliyor, yüz binlerce masum insan göz göre göre katlediliyor, neticede yapılan seçimde o katliamı yapanları destekleyen insanlar parlamentoyu belirliyor. Bir de bu demokratik(?) yapılanma BOP kapsamında diğer 22 İslam ülkesine de uygulanacağı söylenmiyor mu, pes doğrusu.
Demek ki daha çok can yanacak.
Irak seçimlerinin temelde 3 hedefi vardı:
1) ABD'nin işgalini ve de seçimlerden sonra bu coğrafya'da kalışını meşrulaştırmak.
2) Kerkük'ü demokratik(?) bir şekilde Kürt bölgesine katarak, Kerkük'ün başkenti olduğu bir Kürdistan devletini resmen ilan etmek.
3) Üçüncü ve de asıl hedef ise Kürdistan merkezi yönetimini oluşturduktan sonra bu bölgeyi Kürtler için cazip hale getirerek, Türkiye'yi, Suriye'yi ve de İran'ı bölmek.
Nitekim Peşmerge lideri Mesut Barzani "Kerkük bir Irak kentidir. Kerkük kimliği Kürt olan bir Kürt kentidir. Ne Türkiye'nin ne de başka bir ülkenin Kerkük ya da Irak'ın başka bir şehriyle ilgili bir şey söylemeye hakkı yoktur. Söyledikleri bizi ilgilendirmiyor. Bu sözler bizi bağlamaz. Tehditlerle bu işler olmaz. Bağımsız bir Kürt devleti kurulacaktır" açıklamasını yaptı.
Eee. Eğer siz pireye deve muamelesi yapar, ondan sonra hiçbir önlem almaz, kırmızıçizgilerinize sahip çıkmazsanız, o da böyle dayılanır işte. Böyle cesaret vermeye devam edersek, adamlar Türkiye'yi bile işgal edebilir.
Talabani'nin açıklaması ise bu mahiyette.
Talabani "Kerkük Irak'ın iç meselesidir. Eğer Türkiye Kerkük'e karışırsa, Kuzey Iraklı Kürtler de Diyarbakır ve Mardin hakkında hak iddia edebilir" şeklinde ifade etti.
Artık kendi ayaklarımızın üzerinde durmanın, gücümüzün farkına varmanın zamanı gelmedi mi?
Prof. Dr. Haydar Baş Beyin bu noktadaki mesajı oldukça anlamlıydı.
Sayın Baş yazılı mesajında "1 Mart 2003'teki tezkerenin intikamını almak için CHP'ye karşı dış güçlerin başlattığı çökertme harekâtına karşı ulusal çizgide etkili mücadele verip yeniden Genel Başkan seçilen Deniz Baykal'ı kutlarım" dedi.
Baykal'ın bu başarısını bizler de tebrik ettikten sonra şu değerlendirmeleri yapalım:
13. CHP Olağanüstü Kurultayı'nda Deniz Baykal 1219 delege oy kullandı, 1134 adeti geçerli sayıldı. Bu oyların 674'ünü Deniz Baykal, 460'ını ise Sarıgül aldı.
Baykal'ın oyları delege sayısının yarısına yakın.
Her ne kadar kazanmış olsa da CHP'nin bu noktaya niçin geldiğini iyi değerlendirmesi lazım.
Öncelikle şunu vurgulamalıyız, CHP Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu parti. Fakat CHP, Atatürk'ün ölümünden sonra Atatürk'ün ulusalcı, milli ve bağımsızlık anlayışından her geçen gün uzaklaşmış son yıllarda ise bütün değerlerimizi, bağımsızlığımızı tehlikeye atan AB'ci ve ABD'ci tutumlara sessiz kalmıştır, dolayısıyla ortak olmuştur. 1 Mart tezkeresinde ortaya koyduğu tavrı diğer meselelerde tam olarak koyamamıştır.
Yapılması gereken muhalefeti ortaya koyamayınca bu durum CHP'yi her geçen gün eritmiştir.
Bir de Kemal Derviş gibi ABD'nin talimatlarıyla ülkemize gelen ve girdiği her yeri karıştıran kişilere yer verince, durum daha da vahim bir noktaya gelmiştir.
CHP bu gidişattan ciddi bir ders çıkarmalıdır.
CHP'de büyük bir çatlak oluşmuştur ve bu kargaşa bütün Türk milletinin önünde cereyan etmiştir, medyaya yansımıştır.
Eğer CHP yetkilileri Atatürk'ün ortaya koyduğu ulusal, milli ve bağımsız anlayışa tekrar dönmezse, ABD ve AB taraftarı olmaya devam ederse, mandacılığa hayır demezse, AKP iktidarı tarafından ortaya koyulan sosyal yıkım projelerine muhalefet etmezse, milli ve ulusal değerlere, Atatürk'ün bağımsızlık anlayışına sahip olan CHP tabanı bu değerlere sahip çıkan başka bir harekete doğru kanalize olacaktır.
Görünen o ki bu hareket Prof. Dr. Haydar Baş Beyin lideri olduğu Kuvayı Milliye Hareketi ve onun siyasi açılımı olan Bağımsız Türkiye Partisidir.
* * *
Irak'ta demokratik(?) seçimler namluların gölgesinde yapıldı.
Nasıl demokrasiyse Irak Ulusal Meclisi'ni ağırlıklı olarak oluşturacak bütün isimler hepsi ABD yanlısı.
Bir ülke en vahşi bir şekilde, hiçbir kanuna ve de uluslararası hukuka aldırış edilmeden işgal ediliyor, yüz binlerce masum insan göz göre göre katlediliyor, neticede yapılan seçimde o katliamı yapanları destekleyen insanlar parlamentoyu belirliyor. Bir de bu demokratik(?) yapılanma BOP kapsamında diğer 22 İslam ülkesine de uygulanacağı söylenmiyor mu, pes doğrusu.
Demek ki daha çok can yanacak.
Irak seçimlerinin temelde 3 hedefi vardı:
1) ABD'nin işgalini ve de seçimlerden sonra bu coğrafya'da kalışını meşrulaştırmak.
2) Kerkük'ü demokratik(?) bir şekilde Kürt bölgesine katarak, Kerkük'ün başkenti olduğu bir Kürdistan devletini resmen ilan etmek.
3) Üçüncü ve de asıl hedef ise Kürdistan merkezi yönetimini oluşturduktan sonra bu bölgeyi Kürtler için cazip hale getirerek, Türkiye'yi, Suriye'yi ve de İran'ı bölmek.
Nitekim Peşmerge lideri Mesut Barzani "Kerkük bir Irak kentidir. Kerkük kimliği Kürt olan bir Kürt kentidir. Ne Türkiye'nin ne de başka bir ülkenin Kerkük ya da Irak'ın başka bir şehriyle ilgili bir şey söylemeye hakkı yoktur. Söyledikleri bizi ilgilendirmiyor. Bu sözler bizi bağlamaz. Tehditlerle bu işler olmaz. Bağımsız bir Kürt devleti kurulacaktır" açıklamasını yaptı.
Eee. Eğer siz pireye deve muamelesi yapar, ondan sonra hiçbir önlem almaz, kırmızıçizgilerinize sahip çıkmazsanız, o da böyle dayılanır işte. Böyle cesaret vermeye devam edersek, adamlar Türkiye'yi bile işgal edebilir.
Talabani'nin açıklaması ise bu mahiyette.
Talabani "Kerkük Irak'ın iç meselesidir. Eğer Türkiye Kerkük'e karışırsa, Kuzey Iraklı Kürtler de Diyarbakır ve Mardin hakkında hak iddia edebilir" şeklinde ifade etti.
Artık kendi ayaklarımızın üzerinde durmanın, gücümüzün farkına varmanın zamanı gelmedi mi?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- “Cezasızlık algısı” iktidara yakın olanlarda var! / 03.06.2025
- Yüksek faizle üretim ekonomisi olmaz, işsizlik azalmaz! / 31.05.2025
- ‘Anayasanın hangi maddesi?’ dendiğinde İmralı’dan ses geliyor / 30.05.2025
- Siyasetin gündemi farklı, milletin gündemi farklı... / 29.05.2025
- Dedeağaç’taki NATO tatbikatı, milli güvenlik sorunu / 28.05.2025
- BOP’a göre demokrasi, ‘parçalamak’ demek / 27.05.2025
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Yüksek faizle üretim ekonomisi olmaz, işsizlik azalmaz! / 31.05.2025
- ‘Anayasanın hangi maddesi?’ dendiğinde İmralı’dan ses geliyor / 30.05.2025
- Siyasetin gündemi farklı, milletin gündemi farklı... / 29.05.2025
- Dedeağaç’taki NATO tatbikatı, milli güvenlik sorunu / 28.05.2025
- BOP’a göre demokrasi, ‘parçalamak’ demek / 27.05.2025
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025