Bugün küresel kuruluşlar dünya çapında büyük bir gıda krizinden bahsediyorlar.
Bu durum, Birleşmiş Milletler (BM) raporuna da yansımıştı.
BM Gıda ve Tarım Örgütü'nün Dünya'da Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu raporunda, 2019 yılında 690 milyon insanın açlıkla mücadele ettiği, 2020 yılında ise buna 130 milyondan fazla insanın daha ekleneceği belirtildi.
Raporda ayrıca, "Yüksek maliyetler ve düşük satın alma gücü, milyarlarca insanın sağlıklı bir şekilde beslenemeyeceği anlamına geliyor" deniliyor.
Bu durum, tarımda bağımlı olan ülkeler için büyük bir tehlike iken, madalyonun diğer yüzünde tarım potansiyeli olan ülkeler için de esasen büyük bir fırsattır.
Bu fırsatı; Rusya gibi ülkeler ciddi manada değerlendirirken, dünyada en verimli arazilere sahip, tarım potansiyeli her açıdan yüksek olan ülkemiz, maalesef yanlış tarım politikaları sebebiyle değerlendirememektedir.
Ülkemiz, bırakın bu fırsatı değerlendirmeyi, rahatlıkla yetiştirebileceği en temel tarım ürünlerinde bile ithalatçı konuma düşmüştür ve bu gidişle gıda krizinden en fazla etkilenen ülkelerden birisi olacaktır.
Tarım politikalarındaki yanlışlıklar; çiftçinin sahipsiz kalmasına, tarlasını, köyünü terk etmesine neden olmaktadır. 2002 yılında 41 milyon 196 bin hektar olan tarım arazilerimiz, 2019'da 3 milyon 484 bin hektar (35 milyon dönüm) azalarak 37 milyon 712 bin hektara düşmüştür. Ve bu erime artarak devam etmektedir.
Tarım üretiminde en önemli problemlerden birisi finanstır. Çiftçiler, üretim için kendilerine ait bir finansları olmadıkları için doğal olarak bankaların kapısına gitmektedirler. Daha işin başında faiz gibi büyük bir maliyetle karşılaşan çiftçi, genellikle ürününü kar edecek şekilde satamamaktadır ve aldığı bu kredi borçlarını da zamanında ödeyememektedir.
Ödeyebildiği takdirde faiz yükü sırtına binen çiftçi, ödeyemediği takdirde icra ve haciz yoluyla sahip olduğu her şeyi de kaybetmektedir.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, ülkemizde tarım ve balıkçılık sektöründe kullandırılan kredi 2019 yılında 106 milyar 307 milyon liraydı.
Bu yıl Eylül ayına kadar bu borç miktarı yüzde 15,6 oranında artmıştır. Yani tarım köylüsünün bankalara borcu Eylül 2020 itibarıyla yaklaşık 123 milyar liradır.
Bu borcun 89 milyar 11 milyon lirası kamu bankalarına, 22 milyar 240 milyon lirası yabancı bankalara, 11 milyar 690 milyon lirası ise yerli özel bankalaradır.
Tarım üretimi için 123 milyar lira borç oldukça fazladır.
Çiftçi zaten kazanamıyor ki, bu kadar devasa bir borcu kapayabilsin. Bu mümkün değil.
Borcunu ödeyemediği için de çiftçilerimizin takibe düşen kredi miktarı yani batak borcu 5 milyar 288 milyon liraya yükselmiştir. Ve bu miktar her geçen gün artmaktadır. Tarımda takibe düşen kredi tutarlarında 2015-2020 Haziran tarihleri arasında iki kat artış olmuştur.
Tarımda bir diğer önemli sorun ise maliyetlerin yüksekliğidir.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı ve üreticilerin maliyet artışını gösteren ÜFE Kasım ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 20,76 artmıştır.
Çiftçilerin üretim maliyetleri bazı kalemlerde bu orandan çok daha fazla hatta yüzde 100'ler seviyesinde artmıştır. Tarım maliyetleri hem ithalattan dolayı, hem de dolar kurundan dolayı katmerli bir şekilde artmaktadır.
Ve maalesef çiftçilerimiz bu maliyet artışından daha fazla kar elde edemediği için zarar görmektedir. Siyasilerimiz tarafından açıklanan ürün alım fiyatları ve miktarları çiftçilerimizi asla tatmin etmemektedir. Taban fiyat olarak açıklanan ürün fiyatları pratikte, sahada tavan fiyat olmaktadır ve çiftçilerimiz o rakamlara bile ulaşamamaktadır.
Çiftçilerimize vurulan en büyük darbelerden birisi hükümetin ithalat politikasıdır.
Çiftçilerimiz sanki suçluymuş gibi, ithalatla cezalandırılmaktadır. Geçtiğimiz gün Resmi Gazete'de yayımlanan bir kararla 2 aydır ithalatında gümrük vergisi sıfırlanan buğday, arpa ve mısır için bu kararın geçerlilik süresi 30 Nisan 2021'e kadar uzatılmıştır. Bunlar Türkiye'de yetiştirilen ürünlerdir, gümrüklerin sıfırlanması sadece çiftçiye bir ayar vermek anlamına gelmiyor, Türkiye'nin milli tarımı baltalanıyor, geleceğimize büyük darbe vuruluyor.
Dün tahıl ürünlerinde ihracatçı iken ve bu şekilde ciddi paralar kazanıyorken, bugün milyarlarca dolar harcayarak ithal ediyoruz ve hatta ithalat rekorları kırıyoruz.
Rus tarım ürünleri denetim ajansı Rosselhoznadzor'un verilerine göre, Rusya 2020-2021 tarım yılında (1 Temmuz 2020-30 Haziran 2021) 132 ülkeye ihracat yaptı ve Aralık ayı itibarıyla en fazla ihracat yaptığı ülke de 5,3 milyon tonla Türkiye oldu.
Ondan sonra diyoruz ki, Ekim ayı itibarıyla 12 aylık cari açık neden 33 milyar 795 milyon dolar oldu? Neden olmasın, tahılı bile rekor kırarak ithal ettikten sonra ne bekliyoruz?
Çiftçilerimize bu darbeler yetmiyormuş, bu yıl kuraklıktan da çekiyor. Vergi toplamada asla geri durmayan siyasilerimiz, iş çiftçinin dertlerini çözmeye gelince aynı gayretleri göremiyoruz. Çiftçilerimiz sahipsiz, borç batağında, ne yapacağını bilemiyor ve dört bir yandan darbe yiyor.
Ama bu zifiri karanlık tabloda elbette ki çiftçilerimizin de payı var.
Çünkü onlar bütün bu sorunları rahatlıkla çözebilecek dünyada tek modelin, Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ı duymazdan geldiler, kıymetini bilemediler.
Sayın Baş, "Çiftçilerimize daha tohumu tarlaya ekmeden yüzde 50 avans vereceğim, ürün alım garantisi vereceğim, bir kuruş almadan çiftçinin kendisini, toprağını ve ürününü doğal afetlere karşı sigortalayacağım, ürün fiyatlarını çiftçilerin kurduğu kooperatifler belirleyecek" demişti, bunun formülünü ortaya koymuştu ve "Çiftçi bizim dönemimizde gerçekten milletin efendisi olacak" demişti.
Bu fırsatı kaçırdık ama O'nun yetiştirdiği BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş fırsatını kaçırmayalım. Bu fırsatları kaçırdığımızda, ya da görmezden geldiğimizde yaşadığımız zifiri karanlık tablo ortada, artık doğru tercihimizle bu tablodan kurtulalım.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024