Bir toplumun temeli aile, ailenin özü de çocuklardır. Geçtiğimiz hafta 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlandı(mı?). Buruk, sönük, cılız... Halbuki Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu bayramı o kadar önemsiyordu ki...
Vatanını kurtararak, örfünü, adetini, dinini, diyanetini, tarihin derinliklerinden gelen gelenek ve göreneklerini özgürce yaşamaya devam etmesini istediği yüce Türk milletinin geleceğiydi çocuklar.
Fakat on yıllardan beri devam eden savaşlardan dolayı on binlerce çocuk öksüz ve yetim kaldı. Açlıktan, yokluktan, çaresizlikten en çok etkilenen maalesef çocuklardı. Kentlerde, kasaba ve köylerde muhacirlik esnasında bildiğimiz duyduğumuz sayısız örneği vardır. Atatürk bunlara çok ama çok üzüntüyle şahit oldu.
Bizzat anneannemden dinledim. Küçük bir kız çocuğu iken muhacir çıktıklarında o kadar bitkin düşmüşler ki, büyükler arkalarından çocuklarını unuttular. Harşit çayını geçerken dönmüş bakmış, küçük oğlan kardeşi derenin karşısında kalmış ağlıyor. Dönüp o küçük kız, kendinden de küçük kardeşini kucağına alıp, dereyi geçerek yola devam etmişler.
Binlerce bu ve benzeri sahneler yaşayan bir milletin kurtarıcısı olan Atamız, öksüz ve yetim çocuklar için gerek savaş anında ve gerek sonrasında çeşitli cemiyetler oluşturulmasına öncelik vererek, milletimizin geleceği çocuklarımızı koruma altına almıştır. 1921'de daha sonra yine Atatürk tarafından adı Çocuk Esirgeme Kurumuna çevrilen Himaye-i Eftal cemiyetinin bizzat kurucusu oldu.
Atatürk özelde öksüz ve yetimleri ve tüm çocuklarımızı sevindirmek, korumak, öz güvenlerinin geliştirilmesi için 23 Nisan 1921'den itibaren, milli bayram, çocuk günü, çocuk haftası, ulusal egemenlik bayramı ve çocuk bayramı olarak kutlanan dünyada ilk ve tek bayramı çocuklara armağan etti. Çünkü öksüz, yetim çocuklar sevinsinler diye çok arzu etti. Bu sebeple birçok kız ve erkek çocukları evlatlık edindi veya himayesine aldı. Herkese örnek olarak o yıllarda bunu teşvik etti.
Atatürk, inanmış bir mü'min Türk büyüğü olarak, Allah'ın emrinin 'öksüzü, yetimi incitme, kimsesiz çocukların haklarına tecavüz etme, onları perişan bir halde bırakma!" olduğunu çok iyi biliyor.
Peygamberimizin buyruğu: "Kalbinin ferahlamasını, muhtaç olduğun şeyin gerçekleşmesini arzu edersen, yetime, öksüze merhamet et. Onun başını okşa. Arkasını sıvazla, yemeğinden yetime, öksüze yedir. Sahip olduğun nimetlerden onları faydalandır. Böyle yaparsan kalbin yumuşar, kasvet gider. Yumuşaklık ve ferahlık meydana gelir. İstediğini elde eder, amacına ulaşırsın."
"Yetimi, öksüzü himayesine alarak onun mallarını ve terbiyesini koruyan cennette benimle beraberdir."
Bu ve benzeri Peygamberimizin kutlu sözlerini iliklerine kadar yaşayan bir Türk büyüğüdür Atatürk.
Atatürk'ün unutturulmaya çalışılan bu yüce yönünü Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın milletimize armağan ettiği HOŞ GELDİN ATATÜRK adlı, tekrar tekrar okunması gereken eserden öğrendik.
Bu vesile ile vatanımızın bağımsızlığı için şehit olanların, öksüz ve yetim çocuklarına, devletimizi ve cumhuriyetimizi emanet eden ve onlara bayram armağan eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü rahmetle anıyorum. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı tekrar kutlu olsun.
- Eğitim ve adalet / 29.11.2023
- BOP mu, Atatürk’ün Ortadoğu projesi mi? / 21.11.2023
- Kaybolan değerlerimiz / 15.11.2023
- Gençliğe hitabenin ışığında 10 Kasım / 13.11.2023
- 10 Kasım’da okuduğum Hutbe / 12.11.2023
- Gençliğe hitabenin ışığında 10 Kasım / 10.11.2023
- Anayasal düzen / 08.11.2023
- Cumhuriyetimizin 100. yılı / 01.11.2023
- Onsuz onunla olmak / 14.04.2023