Soğuk Savaş’ın bitişinden sonra, kurgulanan dünya düzeninin değiştiği konusunda herkes hemfikirdir. Deniliyor ki: “Tarih içerisinde küçük bir parantez olan Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle, dünya tekrar II. Dünya Savaşı öncesine döndü. Bu değişimi idrak edemeyen ve dış politikasını buna göre yeniden düzenleyemeyen ülkeler, yanlış istikamete doğru yol alırlar.” Hemen ifade edelim ki, sözü edilen ülkelerden biri, belki de birincisi Türkiye’dir. Çünkü Türkiye, değişen ve gelişen bunca olaylara rağmen, hâlâ ABD ve AB’ye bağlı bir dış politika izlemektedir.
Türkiye’nin bu yanlış politikası hakkında Rusya’nın ünlü jeopolitik uzmanlarından Avrasya Hareketi lideri Aleksandr Dugin şunları söyler: “Suriye, yeni bir dünya savaşının çıkmasına sebep olabilir. Zira bu ülkede Batı ile Avrasyacı devletler karşı karşıya gelmiş durumda ve kimse geri adım atmak niyetinde değil. Türkiye’nin bu sorunda terörizmi destekleyen Batı’dan yana politika izlemesine çok üzülüyorum. Hâlbuki Türkiye’nin bu meselede Rusya, İran, Çin gibi Avrasyacı ülkelerin tarafında yer alması veya en azından tarafsız kalması daha akıllı olurdu. Maalesef Türkiye Batı çıkarlarını tercih etmekle tarihindeki en büyük hatayı yapıyor.”
Türkiye’yi idare edenler, “Sovyetler Birliği dağıldı, ABD tek süper güç kaldı” propagandasından kurtulup sağına ve soluna bakıp, sağlıklı bir değerlendirme yapamıyor. İnsan hiç olsun, Soğuk Savaş döneminin dünyayı sömürenlerin bir projesi olduğunu söyleyenlere kulak verir. Dahası, niçin “Sovyetler Birliği küçük bir parantezdir” deniliyor, bunu düşünür. Düşününce varılacak sonuç şudur: Rus milleti milliyetçi ve ideal sahibi bir milletti. Sovyetler Birliği bu ideali yok etmişti.
İsterseniz biraz daha düşünelim ve irdeleyelim. Sovyetler Birliği, ABD, İngiltere ve Rusya arasında yapılan Yalta Anlaşmasıyla kurulmadı mı? Anlaşmalar barış için yapıldığı halde, bu anlaşmadan sonra taraflar neden birbirine düşman oldular? Faik Kurtulan, “Paranın Baronları” adlı kitabında söz konusu anlaşmayı şöyle anlatır: “Yalta, Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin güney sahilinde, Karadeniz kıyısında yer alan 170.000 nüfuslu sahil kasabasıdır. II. Dünya Savaşı’ndan galip çıkan devletler 11 Şubat 1945’te Sovyet yöneticilerinin yazlıklarının bulunduğu bu Türk şehrinde toplanarak, bağlı bulundukları küresel bankerlerin istekleri doğrultusunda dünyayı ülke ülke pay etmişler ve bir yandan da oynadıkları dünya tiyatrosundaki rolleri gereği Soğuk Savaş dönemini başlatmışlardı. Artık Soğuk Savaş dönemi boyunca sık sık gerginlikler yaşanacak, ancak bir daha hiç yüz yüze savaş çıkarılmayacaktı.” (s.305)
Birçok sosyal ve siyasal bilimcinin ortak görüşü şudur: “Komünizm, Rus milliyetçiliğini ve idealini yok ettiğini için Gorbaçov, Sovyetler Birliği’ni dağıtarak, bu oyuna son vermiştir.” Sovyetler Birliği’ni dağıtan Gorbaçov’u hiçbir Rus’un hainlikle suçlamaması, herkesin yine ona saygı duyması, görüşlerine itibar etmesi, Rusya’yı yeniden Rus idealini döndüren Putin’in el üstünde tutulması, söylenenlerin doğruluğunu teyit etmiyor mu? Rus Dışişleri Bakanlığı Diplomasi Akademisi Başkanı Prof. İgor Panarin, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, ABD’nin bu küresel oyunu tek başına sürdüremeyeceği ve hatta varlığını koruyamayacağı görüşündedir. Diyor ki: “Ekonomik kriz Amerika’yı bölecek… Dünya üzerinde ağırlığı kalmayan Amerika Birleşik Devletleri kendi sınırları içinde de otoriteyi kaybedecek, 10 yıl içinde bölünecek ve yerine 6 bağımsız devlet kurulacaktır.” Brzezinski de, “Stratejik Bakış: Küresel Gücün Krizi” adlı kitabında, ABD’nin zayıfladığını söylüyor ve Rusya’ya bağımsız bir politika yerine, ABD ve Türkiye ile birlikte olmasını öneriyor. Dünyada meydana gelen bütün bu değişim ve gelişmeler birlikte değerlendirildiğinde, ‘Milli Ekonomi Modeli’nin yeri, önemi ve Rusya’nın ona sarılmasının nedenleri kolayca anlaşılmaz mı?
Türkiye’nin bu yanlış politikası hakkında Rusya’nın ünlü jeopolitik uzmanlarından Avrasya Hareketi lideri Aleksandr Dugin şunları söyler: “Suriye, yeni bir dünya savaşının çıkmasına sebep olabilir. Zira bu ülkede Batı ile Avrasyacı devletler karşı karşıya gelmiş durumda ve kimse geri adım atmak niyetinde değil. Türkiye’nin bu sorunda terörizmi destekleyen Batı’dan yana politika izlemesine çok üzülüyorum. Hâlbuki Türkiye’nin bu meselede Rusya, İran, Çin gibi Avrasyacı ülkelerin tarafında yer alması veya en azından tarafsız kalması daha akıllı olurdu. Maalesef Türkiye Batı çıkarlarını tercih etmekle tarihindeki en büyük hatayı yapıyor.”
Türkiye’yi idare edenler, “Sovyetler Birliği dağıldı, ABD tek süper güç kaldı” propagandasından kurtulup sağına ve soluna bakıp, sağlıklı bir değerlendirme yapamıyor. İnsan hiç olsun, Soğuk Savaş döneminin dünyayı sömürenlerin bir projesi olduğunu söyleyenlere kulak verir. Dahası, niçin “Sovyetler Birliği küçük bir parantezdir” deniliyor, bunu düşünür. Düşününce varılacak sonuç şudur: Rus milleti milliyetçi ve ideal sahibi bir milletti. Sovyetler Birliği bu ideali yok etmişti.
İsterseniz biraz daha düşünelim ve irdeleyelim. Sovyetler Birliği, ABD, İngiltere ve Rusya arasında yapılan Yalta Anlaşmasıyla kurulmadı mı? Anlaşmalar barış için yapıldığı halde, bu anlaşmadan sonra taraflar neden birbirine düşman oldular? Faik Kurtulan, “Paranın Baronları” adlı kitabında söz konusu anlaşmayı şöyle anlatır: “Yalta, Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin güney sahilinde, Karadeniz kıyısında yer alan 170.000 nüfuslu sahil kasabasıdır. II. Dünya Savaşı’ndan galip çıkan devletler 11 Şubat 1945’te Sovyet yöneticilerinin yazlıklarının bulunduğu bu Türk şehrinde toplanarak, bağlı bulundukları küresel bankerlerin istekleri doğrultusunda dünyayı ülke ülke pay etmişler ve bir yandan da oynadıkları dünya tiyatrosundaki rolleri gereği Soğuk Savaş dönemini başlatmışlardı. Artık Soğuk Savaş dönemi boyunca sık sık gerginlikler yaşanacak, ancak bir daha hiç yüz yüze savaş çıkarılmayacaktı.” (s.305)
Birçok sosyal ve siyasal bilimcinin ortak görüşü şudur: “Komünizm, Rus milliyetçiliğini ve idealini yok ettiğini için Gorbaçov, Sovyetler Birliği’ni dağıtarak, bu oyuna son vermiştir.” Sovyetler Birliği’ni dağıtan Gorbaçov’u hiçbir Rus’un hainlikle suçlamaması, herkesin yine ona saygı duyması, görüşlerine itibar etmesi, Rusya’yı yeniden Rus idealini döndüren Putin’in el üstünde tutulması, söylenenlerin doğruluğunu teyit etmiyor mu? Rus Dışişleri Bakanlığı Diplomasi Akademisi Başkanı Prof. İgor Panarin, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, ABD’nin bu küresel oyunu tek başına sürdüremeyeceği ve hatta varlığını koruyamayacağı görüşündedir. Diyor ki: “Ekonomik kriz Amerika’yı bölecek… Dünya üzerinde ağırlığı kalmayan Amerika Birleşik Devletleri kendi sınırları içinde de otoriteyi kaybedecek, 10 yıl içinde bölünecek ve yerine 6 bağımsız devlet kurulacaktır.” Brzezinski de, “Stratejik Bakış: Küresel Gücün Krizi” adlı kitabında, ABD’nin zayıfladığını söylüyor ve Rusya’ya bağımsız bir politika yerine, ABD ve Türkiye ile birlikte olmasını öneriyor. Dünyada meydana gelen bütün bu değişim ve gelişmeler birlikte değerlendirildiğinde, ‘Milli Ekonomi Modeli’nin yeri, önemi ve Rusya’nın ona sarılmasının nedenleri kolayca anlaşılmaz mı?
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018