Tunus’u hatırlayanınız var mı? Yok. Hâlbuki daha birkaç yıl öncesine kadar “demokrasinin askeri olan siyasilerimiz ve onların sözcüsü medyamız” her gün Tunus haberleri yaparlardı. Tunus başkanını özel hayatı bile evlerimize konuk olmuştu. Hanımının fotoğraflarına bakıp, yorumlar yapılırdı. Çocukları, ne kadar ton altını olduğunu filan medyadan ve siyasetçilerimizden dinlemiştik. Sonuç; Binali gitti, Tunus unutuldu. Sahi Tunus’ta ne oldu? Şimdi ne oluyor?
Sonra Mısır haberleri gündemin başına geçti. İlkönce Müslümanlarla, Hıristiyanlar arasındaki çatışma, kundaklama haberleri ile gözümüzü Mısır’a çevirdik. Sonra “demokrasi” Mısır’a el attı. Bu işi ben hallederim, dedi. O kalabalıkların doldurduğu meydanın adını hatırlayan var mı? Tahrir meydanıydı yanılmıyorsam!
Yüz binler günlerce bu meydanda gösteri yaptı. Niçin? yüzde 85’le seçtikleri Hüsnü Mübarek gitsin, demokrasi gelsin, diye. O zamanlar şu soruyu sormuştum; Kazlıçeşme Meydanında yüz biler değil iki milyon kişi toplansa Türkiye’ye demokrasi gelir mi diye?
Türkiye’yi bilmem ama Mısır’a demokrasi “postalları” ile geldi. Bizim Başbakan da gitti; Laik olun, adam olun, dedi, geldi. Yaşlı Mübarek kafesle mahkeme salonlarında yargılandı.
Sonra hükümetler kuruldu. Ama asker kabul etmedi. Sonra bir başka hükümet. Onda da bazı isimler sakıncalı görüldü asker tarafından. Hemen değiştirildi ve demokrasi Mısır’ı öyle bir dizayn etti ki, yeni kurulan hükümetin önemli bir bakanı yaptığı açıklamada; İsrail ile sert rüzgarların bile yıkamayacağı iyi ilişkiler kuracaklarını, açıkladı. İşte aranan da bu idi. Demek ki, demokrasi Mısır’a yerleşmiş.
Libya’yı sormayın zaten! Fransa, “frensiz” olarak “Haçlı seferlerini” başlattığını duyurdu. Erdoğan çıktı; Ne işi var NOTO’nun Libya’da. Böyle saçmalık olur mu? dedi. Alkışladınız, alkışladınız, alkışladınız. Siz alkışlarken AKP, CHP, MHP NATO üssünü getirdi İzmir’e kurdu. Önce Türk gemileri yola çıktı. Sonra kanunu, Meclis’ten çıktı. Başbakan da ekranlara çıktı. “Libya’yı Libyalılara teslim etmek için Libya’ya gidiyormuşlar. Kaddafi Rus muydu?
Binlerce ton bomba yağdı Müslümanların üzerine. Sözde demokrasi için ayaklananların başka ülkelerde yetiştirilip, silahlandırıldıkları belirlendi. Ama Türkiye, kendi gazisine tahsis edemediği uçak ve ambulansları Libya’dan gelen ayaklanmacılara tahsis etti.
Demokrasi, bir başka adıyla “haçlı zihniyeti” Libya’da da kazandı. Hem de Türkiye’nin olağanüstü gayretiyle. Demokrasi Kaddafi’yi yakaladı. Can verene kadar işkence etti. Can verdikten sonrada işkencesine devam etti. Sonra Fransa, Libya petrolünün yüzde 30 küsuruna el koydu. Kalanını ABD ve İngiltere paylaştı. Bize ise haçlı yanında Müslüman katleden devlet unvanı (!) kaldı. Libya’nın devlet başkanı kim oldu, demokrasi halkı en azından Kaddafi kadar mutlu edebildi mi? Bu soruların cevabını kimse söylemedi, yazmadı. Libya da unutuldu.
Şimdi Suriye’ye yöneldi demokrasi. Yine aynı taktik. Yine aynı oyun ve yine Türkiye başrolde. Ama bu sefer yemedi.
Kendi halkına karşı devşirilen, silahlandırılan teröristler, bunlara katılan mal ve makam sevdasındaki bazı devlet yetkilileri ve askerler hüsrana uğradı. Çünkü Esad’ın arkasında halk ve vatanını koruyan asker vardı. Artı Rusya, Çin ve İran oynanan oyunun farkındaydılar ve Suriye safında duruş gösterdiler. Oyunu fark edemeyen sadece Erdoğan ve hükümeti oldu.
Esad vatandaşlarını katlediyor, Esad şöyle yapıyor, böyle ediyor vs. diyen, hanımı ülkeden kaçtı haberleri yapan medya bile artık gerçekleri saklayamıyor. Camileri yıkan, insanları yüksek binalardan aşağı atan isyancıları göstermek durumunda kalıyor. Yandaş medya bile “Erdoğan ve hükümetinin ABD ve İsrail çıkarlarına hizmet ettiği” başlıklarını atmaya başladı. Sonuçta demokrasi! Suriye’de ya kaybedecek, ya da üçüncü dünya savaşına sebep olacak. Haliyle bunun bedelini birileri ödeyecek.
Sen! ABD, AB ve İsrail yanında bu bedeli ödemeye razı mısın?
Sonra Mısır haberleri gündemin başına geçti. İlkönce Müslümanlarla, Hıristiyanlar arasındaki çatışma, kundaklama haberleri ile gözümüzü Mısır’a çevirdik. Sonra “demokrasi” Mısır’a el attı. Bu işi ben hallederim, dedi. O kalabalıkların doldurduğu meydanın adını hatırlayan var mı? Tahrir meydanıydı yanılmıyorsam!
Yüz binler günlerce bu meydanda gösteri yaptı. Niçin? yüzde 85’le seçtikleri Hüsnü Mübarek gitsin, demokrasi gelsin, diye. O zamanlar şu soruyu sormuştum; Kazlıçeşme Meydanında yüz biler değil iki milyon kişi toplansa Türkiye’ye demokrasi gelir mi diye?
Türkiye’yi bilmem ama Mısır’a demokrasi “postalları” ile geldi. Bizim Başbakan da gitti; Laik olun, adam olun, dedi, geldi. Yaşlı Mübarek kafesle mahkeme salonlarında yargılandı.
Sonra hükümetler kuruldu. Ama asker kabul etmedi. Sonra bir başka hükümet. Onda da bazı isimler sakıncalı görüldü asker tarafından. Hemen değiştirildi ve demokrasi Mısır’ı öyle bir dizayn etti ki, yeni kurulan hükümetin önemli bir bakanı yaptığı açıklamada; İsrail ile sert rüzgarların bile yıkamayacağı iyi ilişkiler kuracaklarını, açıkladı. İşte aranan da bu idi. Demek ki, demokrasi Mısır’a yerleşmiş.
Libya’yı sormayın zaten! Fransa, “frensiz” olarak “Haçlı seferlerini” başlattığını duyurdu. Erdoğan çıktı; Ne işi var NOTO’nun Libya’da. Böyle saçmalık olur mu? dedi. Alkışladınız, alkışladınız, alkışladınız. Siz alkışlarken AKP, CHP, MHP NATO üssünü getirdi İzmir’e kurdu. Önce Türk gemileri yola çıktı. Sonra kanunu, Meclis’ten çıktı. Başbakan da ekranlara çıktı. “Libya’yı Libyalılara teslim etmek için Libya’ya gidiyormuşlar. Kaddafi Rus muydu?
Binlerce ton bomba yağdı Müslümanların üzerine. Sözde demokrasi için ayaklananların başka ülkelerde yetiştirilip, silahlandırıldıkları belirlendi. Ama Türkiye, kendi gazisine tahsis edemediği uçak ve ambulansları Libya’dan gelen ayaklanmacılara tahsis etti.
Demokrasi, bir başka adıyla “haçlı zihniyeti” Libya’da da kazandı. Hem de Türkiye’nin olağanüstü gayretiyle. Demokrasi Kaddafi’yi yakaladı. Can verene kadar işkence etti. Can verdikten sonrada işkencesine devam etti. Sonra Fransa, Libya petrolünün yüzde 30 küsuruna el koydu. Kalanını ABD ve İngiltere paylaştı. Bize ise haçlı yanında Müslüman katleden devlet unvanı (!) kaldı. Libya’nın devlet başkanı kim oldu, demokrasi halkı en azından Kaddafi kadar mutlu edebildi mi? Bu soruların cevabını kimse söylemedi, yazmadı. Libya da unutuldu.
Şimdi Suriye’ye yöneldi demokrasi. Yine aynı taktik. Yine aynı oyun ve yine Türkiye başrolde. Ama bu sefer yemedi.
Kendi halkına karşı devşirilen, silahlandırılan teröristler, bunlara katılan mal ve makam sevdasındaki bazı devlet yetkilileri ve askerler hüsrana uğradı. Çünkü Esad’ın arkasında halk ve vatanını koruyan asker vardı. Artı Rusya, Çin ve İran oynanan oyunun farkındaydılar ve Suriye safında duruş gösterdiler. Oyunu fark edemeyen sadece Erdoğan ve hükümeti oldu.
Esad vatandaşlarını katlediyor, Esad şöyle yapıyor, böyle ediyor vs. diyen, hanımı ülkeden kaçtı haberleri yapan medya bile artık gerçekleri saklayamıyor. Camileri yıkan, insanları yüksek binalardan aşağı atan isyancıları göstermek durumunda kalıyor. Yandaş medya bile “Erdoğan ve hükümetinin ABD ve İsrail çıkarlarına hizmet ettiği” başlıklarını atmaya başladı. Sonuçta demokrasi! Suriye’de ya kaybedecek, ya da üçüncü dünya savaşına sebep olacak. Haliyle bunun bedelini birileri ödeyecek.
Sen! ABD, AB ve İsrail yanında bu bedeli ödemeye razı mısın?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Provokatör olmuşum! / 19.07.2025
- Ümmetçilik laf ile işi değil gönül işidir / 18.07.2025
- Suriye’ye barış, huzur yağıyor! / 17.07.2025
- TBMM, Sarayın iradesini mi temsil ediyor / 16.07.2025
- FETÖ yoktur, ABD’nin derin devleti vardır -2- / 15.07.2025
- FETÖ yoktur, ABD’nin derin devleti vardır -1- / 14.07.2025
- Diyanet’in 15 Temmuz hutbesi / 13.07.2025
- PKK, ‘ak’landı / 12.07.2025
- Küfrün karşısında bir tek İmam Hüseyin kalmıştı / 05.07.2025
- ‘Bana Hüseyin’den haber ver’ / 04.07.2025
- Ümmetçilik laf ile işi değil gönül işidir / 18.07.2025
- Suriye’ye barış, huzur yağıyor! / 17.07.2025
- TBMM, Sarayın iradesini mi temsil ediyor / 16.07.2025
- FETÖ yoktur, ABD’nin derin devleti vardır -2- / 15.07.2025
- FETÖ yoktur, ABD’nin derin devleti vardır -1- / 14.07.2025
- Diyanet’in 15 Temmuz hutbesi / 13.07.2025
- PKK, ‘ak’landı / 12.07.2025
- Küfrün karşısında bir tek İmam Hüseyin kalmıştı / 05.07.2025
- ‘Bana Hüseyin’den haber ver’ / 04.07.2025