Herkesin ağzında pelesenk olan "devleti küçültelim" terimini bir türlü anlayamadık. Bu terimle acaba ne anlatılmak istenmektedir? Devleti küçültmekten maksat, onu etkin hale getirmek, hantallıktan kurtarmak, verimliliği artırmak ise, buna kimsenin bir diyeceği olamaz. Ama bu, "devleti küçültelim" terimi ile anlatılmaz ki? Bazıları develti küçültelim derken, kamu sektörünü azaltmayı kastettiklerini söylüyor ve örnek olarak da ABD ve Avrupa ülkelerini gösteriyorlar. Halbuki istatistikler, bu sözeri yalanlıyor. Çünkü ABD'de kamu sektörünün payı yüzde 53, Avrupa ülkelerinde ortalama yüzde 48'dir. Türkiye'de ise bu rakam, yüzde 23'lere düştü. Öyleyse, devleti küçültelim diyenler, ne anlatmak istediklerini açık olarak söylemelidirler.
Mecelle'de bir hüküm vardır: "İtibar maksatlara ve manalaradır, sözlere ve şekillere değildir". Bu hükümden hareket ederek, söze ve şekle takılmamaya çalıştık. Nihayet Prof. Dr. Haydar Baş, her zaman olduğu gibi, imdadımıza yetişti. Devleti küçültelim teriminde maksat, mana, söz ve şeklin ayrı olmadığını ortaya koydu ve devleti küçültelim diyenlere şöyle seslendi: "Türk milleti çok büyük bir millettir. Bu büyük millete küçültülmüş bir devlet değil, dünya hatta kainat kadar büyüklükte devlet lâzım. Peki neden küçük devlet olsun isteniyor? Büyük devlete gelip kafalarını çarparlarda ondan. Devlet küçülecek ki, kendisine yol bulsun". Tam isabet, işte buna derler.
Devleti küçültelim tezini savunanların hepsi, acaba bu tezi IMF ve Dünya Bankası'nın gündeme getirdiğini biliyor mu? Hiç zannetmiyorum. Çünkü bazıları bunu bilmeden, düşünmeden, son zamanların modası olduğu için savunuyor. Büyük devleti istemeyen millet değil, IMF ve Dünya Bankası'dır. Onlara göre, "en iyi devlet, özerk kurumlara emanet edilen küçük devlettir." Çünkü küçük devlet çok rahat aşıp, özerk kurumlarla iş bağlıyorlar. Prof. Dr. Haydar Baş'ın deyimiyle "Kendilerine yol buluyorlar". Bir de özerk kurumların başındakiler onların parasız askeri ise, o zaman bu örgütlerin değem keyfine. Uzun yıllardır, bu örgütlerin yandaşları şu tezi savunuyorlardı: "21. yüzyılda devletten öte yönetim anlayışı hakim olacaktır." Meğer bu, devleti özerk kurumlara emanet etmek imiş. Biz bunu şimdi anlıyoruz. Peter F. Drucker, bu tezi savunanları şöyle uyarıyor ve çok fazla da ileri gitmemelerini istiyor. Diyor ki: "Devlet silinip gidecek değildir, bu yolda pek fazla belirti yoktur". Öyleyse, ne demeli? "Devlet olsun ama, çok küçük olsun". Yani sömürücülerin ayağına dolaşmasın. Maalesef Türkiye de, bu yöne doğru sürükleniyor.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın sert ve kararlı çıkışından sonra, bazı yazarlar, kısık da olsa, seslerini çıkarmaya başladılar. Devleti küçültelim terimini sorgulamaya ve yargılamaya yelteniyorlar. Bu küçük davranış bile, bizleri sevindiriyor, ümitlendiriyor. Dileriz, bunların sayısı çoğalır ve bu yanlış anlayışın önüne geçilir.
Şu bir gerçek ki, küçük devlet milletin değil, sömürücülerin işine yarar. Daha doğrusu millete değil, sömürücülere hizmet eder. Bunun örnekleri çoktur. Bu gerçekler ışığında tekrar soralım: "Devleti küçültelim mi?" Cevap, hayır, küçültmek şöyle dursun, tersine daha çok büyütelim. Büyütelim ki, aç insanı doyuralım, çıplak kalanı giydirelim. Büyütelim ki, dosta güven, düşmana korku salalım. Aksi halde zilletten kurtulamayız. Büyük milletin büyük, küçük milletin de küçük devleti olur. Türk milletine yakışan büyük devlettir, Türk milleti böyle gelmiştir, böyle gitmelidir. Atalarımız, "devlet başa, kuzgun leşe" demişlerdir. Büyük devlet başta olmazsa, kuzgunların başımıza çullanacağını unutmayalım.
Mecelle'de bir hüküm vardır: "İtibar maksatlara ve manalaradır, sözlere ve şekillere değildir". Bu hükümden hareket ederek, söze ve şekle takılmamaya çalıştık. Nihayet Prof. Dr. Haydar Baş, her zaman olduğu gibi, imdadımıza yetişti. Devleti küçültelim teriminde maksat, mana, söz ve şeklin ayrı olmadığını ortaya koydu ve devleti küçültelim diyenlere şöyle seslendi: "Türk milleti çok büyük bir millettir. Bu büyük millete küçültülmüş bir devlet değil, dünya hatta kainat kadar büyüklükte devlet lâzım. Peki neden küçük devlet olsun isteniyor? Büyük devlete gelip kafalarını çarparlarda ondan. Devlet küçülecek ki, kendisine yol bulsun". Tam isabet, işte buna derler.
Devleti küçültelim tezini savunanların hepsi, acaba bu tezi IMF ve Dünya Bankası'nın gündeme getirdiğini biliyor mu? Hiç zannetmiyorum. Çünkü bazıları bunu bilmeden, düşünmeden, son zamanların modası olduğu için savunuyor. Büyük devleti istemeyen millet değil, IMF ve Dünya Bankası'dır. Onlara göre, "en iyi devlet, özerk kurumlara emanet edilen küçük devlettir." Çünkü küçük devlet çok rahat aşıp, özerk kurumlarla iş bağlıyorlar. Prof. Dr. Haydar Baş'ın deyimiyle "Kendilerine yol buluyorlar". Bir de özerk kurumların başındakiler onların parasız askeri ise, o zaman bu örgütlerin değem keyfine. Uzun yıllardır, bu örgütlerin yandaşları şu tezi savunuyorlardı: "21. yüzyılda devletten öte yönetim anlayışı hakim olacaktır." Meğer bu, devleti özerk kurumlara emanet etmek imiş. Biz bunu şimdi anlıyoruz. Peter F. Drucker, bu tezi savunanları şöyle uyarıyor ve çok fazla da ileri gitmemelerini istiyor. Diyor ki: "Devlet silinip gidecek değildir, bu yolda pek fazla belirti yoktur". Öyleyse, ne demeli? "Devlet olsun ama, çok küçük olsun". Yani sömürücülerin ayağına dolaşmasın. Maalesef Türkiye de, bu yöne doğru sürükleniyor.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın sert ve kararlı çıkışından sonra, bazı yazarlar, kısık da olsa, seslerini çıkarmaya başladılar. Devleti küçültelim terimini sorgulamaya ve yargılamaya yelteniyorlar. Bu küçük davranış bile, bizleri sevindiriyor, ümitlendiriyor. Dileriz, bunların sayısı çoğalır ve bu yanlış anlayışın önüne geçilir.
Şu bir gerçek ki, küçük devlet milletin değil, sömürücülerin işine yarar. Daha doğrusu millete değil, sömürücülere hizmet eder. Bunun örnekleri çoktur. Bu gerçekler ışığında tekrar soralım: "Devleti küçültelim mi?" Cevap, hayır, küçültmek şöyle dursun, tersine daha çok büyütelim. Büyütelim ki, aç insanı doyuralım, çıplak kalanı giydirelim. Büyütelim ki, dosta güven, düşmana korku salalım. Aksi halde zilletten kurtulamayız. Büyük milletin büyük, küçük milletin de küçük devleti olur. Türk milletine yakışan büyük devlettir, Türk milleti böyle gelmiştir, böyle gitmelidir. Atalarımız, "devlet başa, kuzgun leşe" demişlerdir. Büyük devlet başta olmazsa, kuzgunların başımıza çullanacağını unutmayalım.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018