Her devlet, ihtiyaç ve şartlara göre, idari yapısında bazı değişimler yapar. Ancak bunları olduğundan çok abartmak, bir devleti yeniden inşa etmek gibi göstermek çok yanlıştır. Ne yazık ki, AKP hükümeti, bu yanlışı fazlasıyla işlemekte, yeni bir Türkiye inşa ettiklerini sık sık ifade etmektedir. O zaman hükümete sormak gerekir: "Eski Türkiye ne oldu?"Yeni Türkiye ile kast edilen yol, köprü ve okul yapmaksa, o da bir abartıdır. Ama o abartının büyük bir zararı olmaz. Görülün o ki, hükümet, yeni Türkiye kavramı ile devletin idari yapısını değiştirmeyi kast etmektedir. Elbette, onda da gerekiyorsa, değişim yapılabilir. Fakat bu değişimler, devletin kuruluş temellerini bozmadan gerçekleştirilmelidir. Maalesef, AKP hükümeti bunun aksini yaptığı için ateşle oynamaktadır.Aslında 'yeni Türkiye' söylemi, geçmişi inkâr etmeyi marifet sayan bir zihniyetin tezahürüdür. Hâlbuki devletler, ne kadar geçmişi inkâr ettiklerini söyleseler de, gerçekte bunu yapamazlar. Çünkü devletlerde süreklilik esastır. Bir başka deyişle, devlet adamları, mazi, hal ve istikbali bir bütün olarak görür ve değerlendirirler. Bu konuda Türkiye'nin tutumunu, Ali Fuat Başgil şöyle izah eder: "Bugün Türkiye'de ölmek istemeyen bir mazi ile hayata doğmak için çırpınan bir istikbal mücadele halindedir. Milletin selâmeti bu mücadeleye seyirci kalmakta değil, çarpışan kuvvetleri barıştırmaktır." Tabii ki, bunu yapma görevi, sorumluluk sahibi olanlara, yani en başta hükümete düşmektedir.Ülkemizde değişimler, milletimizde daima bir tedirginlik, şüphe ve endişe doğurmuştur. Bunun sebebi, değişimlerin halka danışılmadan, halka rağmen yapılmasıdır. Meselâ Tanzimat Fermanı'nın ilânı böyle olmuştur. Reşit Paşa, Tanzimat Fermanı'nı İngiliz elçisiyle birlikte hazırlamış ve tepeden inmeci bir anlayışla yürürlüğe koymuştur. Daha açık bir ifadeyle, ülkemizde gerçekleştirilen büyük değişimlerin hepsi, yabancıların destek ve teşvikiyle olmuştur. Bu gerçeği, Keçecizade Fuat Paşa'nın Fransız elçisine söylediği şu sözler, çok güzel ortaya koymaktadır: "Bize suflörlük ediniz, fakat sahneyi ve rollerin icrasını bize bırakınız." Ne acıdır ki, aynı zihniyet, tüm değişimlerde görülmektedir. Bundan dolayı milletimiz, mazi ile irtibatı olmayan, köklerimizden kopuk değişimlere, her zaman mesafeli durmuş, diğer türlü değişimleri ise sürekli desteklemiştir. AKP hükümetinin 'yeni Türkiye' söylemi, bugüne kadar yaşadığımız yabancı kaynaklı değişimleri çağrıştırmaktadır. Yeni Türkiye'de yeni olan ve değiştirilen nedir, milletimiz bundan habersizdir. Hükümet, bazı icraatlarda bulunuyor, haliyle o icraatları eleştirenler oluyor. Eleştirilere tahammül edemeyen hükümet, "Bunlar yeni Türkiye'yi anlamıyorlar" diyerek feryadı basıyor. Evet, yeni Türkiye nedir, ne değildir, gerçekten anlamıyoruz. Anlamıyoruz, çünkü anlatan yok. Milletimiz, bunu kendine açık açık anlatacak bir merci arıyor, ama bulamıyor. Ne ilginçtir ki, yeni Türkiye'nin kodlarını, terör örgütünün açıklamalarından öğrenmekteyiz. Bu da, haklı olarak milletimizin endişe ve korkusu kat kat artırmaktadır. Millet, nasıl endişe etmesin, korkuya kapılmasın, hükümet, yeni Türkiye söyleminin içini terör örgütüyle müzakere ederek, doldurmaya çalışıyor. Söz konusu müzakereyi ve yapılan değişimleri, yabancıların desteklemesi ise, Tanzimat Fermanı'nı hatırlatmaktadır. Bir zamanlar, "eskiyi unuttuk, yeni yol tuttuk" nakaratıyla, yürüyenler, sonunda çıkmaz sokaklarda yollarını kaybetmişlerdir. Milletçe aynı akıbeti, bir daha yaşamak istemediğimiz için hükümeti uyarıyoruz: Türkiye'yi eski ve yeni diye ayırmaya kalkmayınız. Yapacağınız yenilikleri, eski ile köprü kurarak, geleceği kucaklayarak ve milletle müzakere ederek yapınız. Doğru olan budur.