Devletlerin en temel sorunu, bekasını teminat altına almasıdır. Bunu da beka sorununu, her şeyin önünde tutan ve ona gereken önemi veren devletler gerçekleştirebilir. Ama yine de devletler, beka sorununu tamamen bertaraf ettik diyerek, rehavete kapılmaz, her zaman tetikte ve teyakkuzda olurlar.
Ülkemizi yönetenler, Suriye'deki iç savaştan sonra, sürekli beka sorunundan söz ediyorlar. Bu, bir başka ifadeyle Suriye politikasının yanlışlığını itiraf ve teyit etmektir.
Suriye politikasında en büyük yanlış, Suriye'nin güvenliğini Türkiye'nin güvenliği ile eşanlamlı görmemek olmuştur. Hâlbuki gerçek şudur ki, güvenlikte olmak, komşunun güvenliği ile başlar. Merhum Cevdet Paşa buna dikkat çeker ve şöyle der: "Her devlet varlığını sürdürebilmek için devletler muvazenesini gözetmek zorundadır. Komşu devletlerin hem iç işlerini, hem de dış bağlılıklarını bilip davranışını ona göre ayarlamak ehem ve elzemdir." Maalesef Türkiye, Suriye politikasında Cevdet Paşa'nın dediğinin tam aksini yapmış ve bunun bedelini çok ağır ödemiş ve halen de ödemektedir.
Yöneticilerimiz, işin vahametini yeni anlamış olacaklar ki, beka sorununu sıkça dillendiriyorlar. Fakat politikalarını sorgulayacakları yerde, suçu dış güçlere yıkma yolunu tercih ediyorlar.
Dış güçler, elbette Türkiye'nin önünü kesmeye ve kalkınmasını engellemeye gayret edeceklerdir. Nitekim her dönemde bunu yaptılar, bu, yeni bir olay değil ki. Yöneticilerin görevi, onlara rağmen, devletin bekasını her türlü tehdit ve tehlikelerden korumaktır.
Esasen her devlet bekasını korumak için güçlü rakipleriyle mücadele etmek zorundadır. Güçlü rakip derken, şunu da belirtmek gerekir: Beka sorunu, en güçlü devletler için de söz konusudur.
O nedenle Türkiye'ye beka sorunu yaşatan ülkelere (ABD, AB, İsrail) karşı savunmada kalmamamız gerekir. Çünkü bu ülkelerin, Türkiye'den katbekat beka sorunu bulunmaktadır.
Örnek olarak, Trump'ın ABD Başkanı seçilmesi sonucu, gün yüzüne çıkan bazı eyaletlerin ayrılma talepleri gösterilebilir. AB'ye gelince? Onun dağılma sürecine girdiği cümlenin malumudur. İsrail ise, yıkılma ve yok olma korkusuyla yaşayan bir terör devletidir ve korkusu da nedensiz değildir.
Bilindiği üzere devletlerin misilleme hakkı vardır, yani her devlet kendisine yapılan muamelenin aynısını karşı tarafa yapma hakkına sahiptir. Ne var ki, Türkiye'yi yönetenler, bu hakkı hiç kullanmadan, durmadan millete beka sorununu anlatıyorlar.
Böyle davranmak beka sorununu çözmüyor, bilakis daha çok arttırıyor. Yapılması gereken iş, bekamıza yönelik küçük-büyük tüm saldırılara göğüs germek ve bekamıza kast eden devletlere karşı da misilleme hakkımızı, çekinmeden ve korkmadan kullanmaktır.
Hiçbir tavır ortaya koymadan, sadece söylenmek ve sızlanmak düşmanı cesaretlendirir, milletimizi de zafiyete düşürür. Yöneticilerimizin bu yanlıştan mutlaka dönmeleri, komşularımızla ilişkilerimizi bir an önce düzeltmeleri ve beka sorununu gündemden çıkarmaları gerekmektedir.
Ülkemizi yönetenler, Suriye'deki iç savaştan sonra, sürekli beka sorunundan söz ediyorlar. Bu, bir başka ifadeyle Suriye politikasının yanlışlığını itiraf ve teyit etmektir.
Suriye politikasında en büyük yanlış, Suriye'nin güvenliğini Türkiye'nin güvenliği ile eşanlamlı görmemek olmuştur. Hâlbuki gerçek şudur ki, güvenlikte olmak, komşunun güvenliği ile başlar. Merhum Cevdet Paşa buna dikkat çeker ve şöyle der: "Her devlet varlığını sürdürebilmek için devletler muvazenesini gözetmek zorundadır. Komşu devletlerin hem iç işlerini, hem de dış bağlılıklarını bilip davranışını ona göre ayarlamak ehem ve elzemdir." Maalesef Türkiye, Suriye politikasında Cevdet Paşa'nın dediğinin tam aksini yapmış ve bunun bedelini çok ağır ödemiş ve halen de ödemektedir.
Yöneticilerimiz, işin vahametini yeni anlamış olacaklar ki, beka sorununu sıkça dillendiriyorlar. Fakat politikalarını sorgulayacakları yerde, suçu dış güçlere yıkma yolunu tercih ediyorlar.
Dış güçler, elbette Türkiye'nin önünü kesmeye ve kalkınmasını engellemeye gayret edeceklerdir. Nitekim her dönemde bunu yaptılar, bu, yeni bir olay değil ki. Yöneticilerin görevi, onlara rağmen, devletin bekasını her türlü tehdit ve tehlikelerden korumaktır.
Esasen her devlet bekasını korumak için güçlü rakipleriyle mücadele etmek zorundadır. Güçlü rakip derken, şunu da belirtmek gerekir: Beka sorunu, en güçlü devletler için de söz konusudur.
O nedenle Türkiye'ye beka sorunu yaşatan ülkelere (ABD, AB, İsrail) karşı savunmada kalmamamız gerekir. Çünkü bu ülkelerin, Türkiye'den katbekat beka sorunu bulunmaktadır.
Örnek olarak, Trump'ın ABD Başkanı seçilmesi sonucu, gün yüzüne çıkan bazı eyaletlerin ayrılma talepleri gösterilebilir. AB'ye gelince? Onun dağılma sürecine girdiği cümlenin malumudur. İsrail ise, yıkılma ve yok olma korkusuyla yaşayan bir terör devletidir ve korkusu da nedensiz değildir.
Bilindiği üzere devletlerin misilleme hakkı vardır, yani her devlet kendisine yapılan muamelenin aynısını karşı tarafa yapma hakkına sahiptir. Ne var ki, Türkiye'yi yönetenler, bu hakkı hiç kullanmadan, durmadan millete beka sorununu anlatıyorlar.
Böyle davranmak beka sorununu çözmüyor, bilakis daha çok arttırıyor. Yapılması gereken iş, bekamıza yönelik küçük-büyük tüm saldırılara göğüs germek ve bekamıza kast eden devletlere karşı da misilleme hakkımızı, çekinmeden ve korkmadan kullanmaktır.
Hiçbir tavır ortaya koymadan, sadece söylenmek ve sızlanmak düşmanı cesaretlendirir, milletimizi de zafiyete düşürür. Yöneticilerimizin bu yanlıştan mutlaka dönmeleri, komşularımızla ilişkilerimizi bir an önce düzeltmeleri ve beka sorununu gündemden çıkarmaları gerekmektedir.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018