Döviz bir yükseliyor, bir düşüyor. Kıpır kıpır. Dalgalı kur, doğal olarak dalgalanacak.
Döviz yükseliyor milletin canını gırtlağına dayıyor. İstediğini alınca iniyor. Yeni bir taviz için beklemeye başlıyor.
Türkiye'den istediğini almak için birilerinin kullanabileceği en uygun kur rejimi. "Dalgalı Kur" adı üstünde dalganın boyu belirsiz. İstediği kadar yükselebilir, istediği kadar düşebilir.
Kim önerdi bu kur rejimini?
IMF istedi, yerli işbirlikçileri de uygun gördü. Dalgalı kuru tercih ettiler. Zira istedikleri gibi kur ile oynayabilsinler, yatırıp kaldırabilsinler.
Global sermaye bankacılık sektörünün yarısını ele geçirmiştir. Kendi paralarıyla, halkın yatırdığı paraları üretimi kredilendirmede üretimden kazanmada değerlendirmediler. Yön değiştirdiler. Topladıkları tüm bu paralarla önce dövize hücum ettiler. İstedikleri yere çıkardılar. Devleti faizleri yükseltmeye zorladılar. Faizleri yükselttirdiler. Devletin ödediği manyak faizlere yöneldiler. Kısaca faiz oranlarını yükseltmek için dövizi manivela olarak kullandılar.
Yerliler yüksek faiz için, yabancılar hem faiz hem de taviz için dövize yüklendiler.
Yönetim onlara karşı bir irade ortaya koyup oyunu bozmadı. Bütün isteklerine "evet" dedi. Nasıl olsa giden kendi cebinden gitmiyordu devletin cebinden gidiyordu. Onlar da bu durumdan faydalanma ve ceplerini doldurmayı tercih ettiler.
Döviz, faiz derken süreç devam ediyor. Çalışmadan üretmeden ballı kazanç dönemi sürüyor.
Sistem nasıl işliyor ?
Merkez Bankası, döviz ekranına alıcılar, satıcılar fiyatlarını ve miktarlarını yazsın diyor. Miktarlar ve fiyatlar yazılıyor. Alan alıyor, satan satıyor.
Yine Merkez Bankası ihale ekranına ilan geçiyor. 'Faize vereceğiniz paranızın miktarını ve istediğiniz faiz oranını yazınız' diyor. Bankalar verecekleri para miktarlarını ve istedikleri faiz oranlarını yazıyor. Merkez Bankası teklifleri kabul ediyor, paraları topluyor.
Serbest piyasa kuralları işliyor.
Fakat !
Merkez Bankası, bu yüksek faizleri neden kabul ediyor ?
"Emisyonu sabit tutmak". Evet bu nedenle bütün teklifleri kabul edip paranın piyasaya kaçmasını engelliyor.
Emisyonu sabit tutmak uğruna manyak faizleri Merkez Bankası ödüyor. Böylece faizler düşmüyor. Aylık enflasyon % 1.5 seviyesinde olmasına rağmen faizler % 77 seviyesinde uçuyor.
Merkez Bankası, emisyonu sabit tutmaya çalışırken para babaları yüksek faiz peşinde koşuyor.
Faiz oranlarında düşüş olmaya görsün, en basit siyasi problem kriz havasına sokuluyor. Döviz tırmandırılıyor, faiz yükselttiriliyor. Bu kumpastan müthiş kazançlar elde edilmiştir. Tanıdığım birisi 1994'te 50 bin dolarını bu yoldan 450 bin dolara çıkardığını itiraf etti.
Para yanlış yerde toplanmıştır ve devletin başına bela olmuştur.
Sanayi ve üretimde kazanç sağlaması gereken para faizdedir. Bu kötü gidişi durduracak, faizleri düşürecek, paraya; 'devlet sırtında faiz'den vazgeçmesini, sanayi ile üretimden kazanması gerektiğini hatırlatacak ve yönlendirecek insiyatif sahibi bir lidere ihtiyaç var.
İşte o lider mitingten mitinge, meydandan meydana koşan, üretelim zenginleşelim kâinat devleti olalım diyen Prof. Dr. Haydar Baş beydir.
Döviz yükseliyor milletin canını gırtlağına dayıyor. İstediğini alınca iniyor. Yeni bir taviz için beklemeye başlıyor.
Türkiye'den istediğini almak için birilerinin kullanabileceği en uygun kur rejimi. "Dalgalı Kur" adı üstünde dalganın boyu belirsiz. İstediği kadar yükselebilir, istediği kadar düşebilir.
Kim önerdi bu kur rejimini?
IMF istedi, yerli işbirlikçileri de uygun gördü. Dalgalı kuru tercih ettiler. Zira istedikleri gibi kur ile oynayabilsinler, yatırıp kaldırabilsinler.
Global sermaye bankacılık sektörünün yarısını ele geçirmiştir. Kendi paralarıyla, halkın yatırdığı paraları üretimi kredilendirmede üretimden kazanmada değerlendirmediler. Yön değiştirdiler. Topladıkları tüm bu paralarla önce dövize hücum ettiler. İstedikleri yere çıkardılar. Devleti faizleri yükseltmeye zorladılar. Faizleri yükselttirdiler. Devletin ödediği manyak faizlere yöneldiler. Kısaca faiz oranlarını yükseltmek için dövizi manivela olarak kullandılar.
Yerliler yüksek faiz için, yabancılar hem faiz hem de taviz için dövize yüklendiler.
Yönetim onlara karşı bir irade ortaya koyup oyunu bozmadı. Bütün isteklerine "evet" dedi. Nasıl olsa giden kendi cebinden gitmiyordu devletin cebinden gidiyordu. Onlar da bu durumdan faydalanma ve ceplerini doldurmayı tercih ettiler.
Döviz, faiz derken süreç devam ediyor. Çalışmadan üretmeden ballı kazanç dönemi sürüyor.
Sistem nasıl işliyor ?
Merkez Bankası, döviz ekranına alıcılar, satıcılar fiyatlarını ve miktarlarını yazsın diyor. Miktarlar ve fiyatlar yazılıyor. Alan alıyor, satan satıyor.
Yine Merkez Bankası ihale ekranına ilan geçiyor. 'Faize vereceğiniz paranızın miktarını ve istediğiniz faiz oranını yazınız' diyor. Bankalar verecekleri para miktarlarını ve istedikleri faiz oranlarını yazıyor. Merkez Bankası teklifleri kabul ediyor, paraları topluyor.
Serbest piyasa kuralları işliyor.
Fakat !
Merkez Bankası, bu yüksek faizleri neden kabul ediyor ?
"Emisyonu sabit tutmak". Evet bu nedenle bütün teklifleri kabul edip paranın piyasaya kaçmasını engelliyor.
Emisyonu sabit tutmak uğruna manyak faizleri Merkez Bankası ödüyor. Böylece faizler düşmüyor. Aylık enflasyon % 1.5 seviyesinde olmasına rağmen faizler % 77 seviyesinde uçuyor.
Merkez Bankası, emisyonu sabit tutmaya çalışırken para babaları yüksek faiz peşinde koşuyor.
Faiz oranlarında düşüş olmaya görsün, en basit siyasi problem kriz havasına sokuluyor. Döviz tırmandırılıyor, faiz yükselttiriliyor. Bu kumpastan müthiş kazançlar elde edilmiştir. Tanıdığım birisi 1994'te 50 bin dolarını bu yoldan 450 bin dolara çıkardığını itiraf etti.
Para yanlış yerde toplanmıştır ve devletin başına bela olmuştur.
Sanayi ve üretimde kazanç sağlaması gereken para faizdedir. Bu kötü gidişi durduracak, faizleri düşürecek, paraya; 'devlet sırtında faiz'den vazgeçmesini, sanayi ile üretimden kazanması gerektiğini hatırlatacak ve yönlendirecek insiyatif sahibi bir lidere ihtiyaç var.
İşte o lider mitingten mitinge, meydandan meydana koşan, üretelim zenginleşelim kâinat devleti olalım diyen Prof. Dr. Haydar Baş beydir.
Mahmut Erdem / diğer yazıları
- Fakirleşerek büyüme / 18.06.2022
- Bu kaçıncı operasyon? / 25.12.2021
- 2020’de yüzde 1.8 büyürken, meğer küçülmüşüz! / 05.05.2021
- Mesele sadece 128 milyar dolar mı? / 23.04.2021
- Ak Parti’nin 18 yıllık enkazı / 08.01.2021
- Dolar kazanç aparatı olunca... / 25.11.2020
- Büyüdük ama negatif / 05.09.2020
- İSO 2019 raporu / 16.07.2020
- Fason tartı aleti / 29.06.2020
- Tefeciye yılda 4 milyon konut / 13.04.2020
- Bu kaçıncı operasyon? / 25.12.2021
- 2020’de yüzde 1.8 büyürken, meğer küçülmüşüz! / 05.05.2021
- Mesele sadece 128 milyar dolar mı? / 23.04.2021
- Ak Parti’nin 18 yıllık enkazı / 08.01.2021
- Dolar kazanç aparatı olunca... / 25.11.2020
- Büyüdük ama negatif / 05.09.2020
- İSO 2019 raporu / 16.07.2020
- Fason tartı aleti / 29.06.2020
- Tefeciye yılda 4 milyon konut / 13.04.2020