Cumhurbaşkanı Erdoğan Çarşamba günü 128 milyar dolarla ilgili muhalefeti bilanço okumamakla suçladı, dövizin 2019 ve 2020'de yaşanan ekonomik sıkıntılarla ilgili olarak kullanıldığını ifade etti. Bu dönemde döviz talebinin arttığını, bu talebi karşılamak için kullanıldığını, dört kalem üzerine açıklamalarda bulundu.
Son iki yılda 30 milyar dolar cari açık finansmanına, 31 milyar dolar yabancı sermayenin çıkışına, 50 milyar dolar reel sektörün ihtiyaçlarına, 54 milyar dolar da vatandaşın döviz talebine olmak üzere toplamda 165 milyar dolar rezerv kullanıldığını söyledi.
Cari açık ekonominin onarılmaz yarası olarak varlığını sürdürmektedir. 20 yıldır uygulanan Kemal Derviş reçetesi Türkiye için devasa döviz kaybına sebep olmuştur.
"Yabancı sermaye Türkiye'yi neden terk ediyor?" sorgulanması gereken bir konudur. İktidarın yanlış uygulamaları bunda etkili oluyor.
Reel sektörün döviz talebi, tasarrufların yetersizliği, sıkı para politikası, parasızlık, faizlerin yüksekliği, ara malı ithalatı, döviz girdisi ile çıktısının örtüşmemesi sorunlarına çare üretilmemiştir.
Vatandaşın döviz talebi tamamen Türk Lirasındaki güvensizlikten kaynaklanmaktadır.
İktidarın 20 yıldır yaptığı yanlışları yok sayarak muhalefete sitem ve hakaret edip sorunları halının altına süpürerek çözeceğini düşünmesi akıl dışıdır.
AKP'nin 20 yıllık iktidarında 1 trilyon 116 milyar dolarlık dış ticaret açığı verilmiştir. Döviz kaybına sebep olmuştur. Bu, Merkez Bankası'nın resmi rakamlarıdır.
187 milyar dolar kamu olmak üzere özel sektörle birlikte toplam 680 milyar dolar dış borç faiz gideri zararı yazmıştır.
Sadece bu iki kalem yaklaşık 2 trilyon dolarlık döviz ihtiyacı oluşturmuştur ekstradan.
Döviz krizi olmaması ihtimal dışıdır.
Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli'nde dış ticarette dengeyi esas almıştır. İktidar, dış ticarette dengeyi hedeflemiş olsaydı Türkiye yaklaşık 1.5 trilyon dolar dış ticaret açığı vermezdi.
Türkiye'yi borç çukuruna düşüren iktidarın hatalı uygulamalarıdır. 20 yıldır uygulanan yanlış politikalar yerli yabancı yatırımcılar ve tasarruf sahiplerini endişeye sevk etmiş ve dövize hücum vuku bulmuştur.
Bozulan tabloyu düzeltmek için 60 milyar TL sosyal koruma programında halka verildiğini, reel sektöre 311 milyar kredi sağlandığını, bu dönemde Merkez Bankası'nın 98 milyar TL kâr ettiğini söyleyerek tabloyu tamir etmeye çalışması, cevap değil dikkatleri başka yöne dağıtma gayretidir.
Faizleri yüzde 6-7 bandına baskılayarak, kamu ve özel bankaları icbar ederek inşaat sektöründe batık müteahhitleri kurtarmaya çalışmıştır. Konut satışlarından elde edilen paralarlar döviz alınmıştır.
Bu dönemde, Merkez Bankası'nın kamu bankaları üzerinden sattığı dolar kurunun ortalaması 6.3 olduğu görülmektedir.
6.3 liradan satılan 128 milyar doların bugün 8.2 liradan yerine konma ihtimal dahi mümkün gözükmemektedir. Yaklaşık 2 TL zararla 256 milyar TL kamu zararı ortadadır en azından.
Kaybeden kamu, kazananlar kimlerdir?
Sorular cevap bulmamıştır.
Yüce Türk milleti Prof. Dr. Haydar Baş'ı ve onun Milli Ekonomi Modeli'ni tercih etmeyerek, AKP'nin Derviş politikalarına itibar ederek kendi felaketini hazırlamıştır.
20 yıldır bütün uyarılarımıza rağmen yanlıştan dönülmemiştir. Küresel gücün menfaatine uygun ekonomik programların Türkiye'yi bu noktaya getireceği baştan belliydi.
Bizi kahreden şudur ki bütün uyarılarımıza rağmen yanlışta ısrar, yeni yanlışların ve yeni hataların oluşmasına sebep oluyor. Sonuçta hataların faturası milletimizin sırtına ciro ediliyor.
Neoliberal kapitalist ekonomi modelini uygulayan bütün ülkeler için kurtuluş reçetesi olan Milli Ekonomi Modeli uygulanmadıkça küresel sömürü son bulmayacaktır.
- Bu kaçıncı operasyon? / 25.12.2021
- 2020’de yüzde 1.8 büyürken, meğer küçülmüşüz! / 05.05.2021
- Mesele sadece 128 milyar dolar mı? / 23.04.2021
- Ak Parti’nin 18 yıllık enkazı / 08.01.2021
- Dolar kazanç aparatı olunca... / 25.11.2020
- Büyüdük ama negatif / 05.09.2020
- İSO 2019 raporu / 16.07.2020
- Fason tartı aleti / 29.06.2020
- Tefeciye yılda 4 milyon konut / 13.04.2020