Dünya yeniden şekilleniyor

Tarihte, en kanlı, en uzun ve en büyük savaşlar, Avrupa kıtasında, Avrupalılar arasında  yapılmıştır. Avrupalılar,  'dünya savaşı' ve 'yüzyıl savaşları'  kavramlarının doğmasına neden olmuş insanlardır. Savaşlardan bıkan ve yorulan Avrupalılar, nihayetinde birbirinin şerrinden emin olmak için, bir birlik kurmaya karar verdiler ve  AB'nin temeli attılar. Tarihte eşi ve emsali görülmemiş bir birlik kurma iddiasıyla yola çıkan AB'ciler, şimdi  duvara dayanmış durumdalar. Ne ileri gidebiliyor, ne de geri dönebiliyorlar. İki arada, bir derede kaldılar. AB'nin birlik konusunda attığı en önemli adım para birliğidir. İngiltere'nin eski başbakanlarından John Major, para birliği hakkında şu tespitte bulunmuştur: "Ortak para Avro, Avrupa politikalarının bir parçasıdır. Federal Avrupa Devleti'ni arka kapıdan girerek kurmanın bir yoludur".Peki, böyle bir birleşmeyi AB ülkelerinin hepsi istiyor mu? Hayır, istemeyenlerin başında da İngiltere bulunmaktadır. İngiltere, AB üyesi olmasına rağmen, para birliğine girmemiştir. İngiltere gibi, AB üyesi olan Danimarka ve İsveç de para birliğinin dışında kalmıştır. Ükemizde,  Avrupa'da ortaya çıkan her oluşuma, büyük bir aşkla ve şevkle  balıklama atlayanlar  çoktur. Para birliğinde de öyle oldu. Bazı yetkililer, AB'ye üye olmadan gümrük birliğine girdiğimiz gibi, para birliğine de girmemiz gerektiğini ileri sürdüler. BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş ise, "para birliğinin ekonomik gerçeklerle çeliştiğini ve üye ülkelerin ekonomisine zarar vereceğini" gerekçeleriyle ispat etti.Aradan çok zaman geçmeden, para birliğine üye ülkelerde feryatlar yükselmeye başladı. Birçok ülkede politikacılar, milli para birimine dönülmesinden yana tavır sergiliyorlar. Halk ise, dünden razı. Para birliğinin en büyük ülkesinden birisi olan Fransa'da bile halk, Paris sokaklarında "Avro'ya hayır" gösterileri yapıyor. "Milli paramız Frank'a geri dönülmesini istiyoruz" sloganları atıyor. Sembolik madeni bir Frank'ı tabut gibi omuzlayan ve ellerinde Fransız bayrağı taşıyan göstericiler, "17 Şubat tarihinin Fransız milleti için talihsiz ve kara bir gün olduğunu" söylediler. Çünkü, Fransa'nın milli parası Frank, o gün tarihe gömülmüştür.  Avrupa Para Birliği Daire Başkanlığı yapan İngiliz ekonomist Bernard Connolly 'Avrupa'nın Çürümüş Yüreği' adlı  kitabında, para birliği konusunda şunları yazdı: "Benim ana tezim şudur: 'Avrupa  para birliği, yetersiz olmanın ötesinde, anti-demokratiktir'. Yalnız servetimizi değil, özgürlüklerimizi ve son aşamada barışı da tehdit etmektedir. Bu senaryonun haydutları, bürokratlar ve kendilerini dev aynasında gören politikacılardır".   (Bkz. Yılmaz Dikbaş, Avrupa Birliği-Tabuta Çakılan Son Çivi, s. 243-244).  Connolly, kitabınının basımından beş yıl sonra da şöyle konuşuyordu: "Avrupa para birliğini (yani Avro'yu) ortaya çıkaranların asıl amacı, Avrupa'da bir finansal bunalım yaratmaktır. Böyle bir bunalım karşısında seçeneksiz kalacak küçük ülkeler, önlerine koyulacak anlaşmaları çaresiz imzalayarak Fransa ve Almanya'nın birer sömürgelerine dönüşeceklerdir" (A.g.e., s. 244). Aslında, böyle bir finansal bunalımdan Fransa ve Almanya da kârlı çıkamayacaktır. Dahası, bu bunalım, beraberinde siyasi bunalımı ve değişimi de getirecektir.  Zira, Joschka Fischer'in dediği gibi,  "Avro, sadece ekonomik bir konu değildir. Derinliği büyük bir politik girişimdir. Avro, onun ödeneceğini garanti eden egemen gücün sembolüdür" (A.g.e., s. 245). Evet, paranın arkasında en büyük güç, egemen olan siyasi güçtür. Fakat AB, henüz tam egemen ve siyasi güce dönüşmediğine göre, Avro'nun o yönü eksiktirGörülen o ki, AB,  üyeleri için de umut olmaktan çoktan çıktı. Hal böyle iken, Türk milletinin önüne yine bir ideal konulması, büyük bir şaşkınlık örneğidir. Halbuki dünya, yeniden şekilleniyor. Suni ve zorlama oluşumlar çatır çatır yıkılıyor. Bu da, Türk milletine, yeni fırsat ve imkânlar sunuyor. Ama, ne yazık ki, bunları değerlendirecek iktidarlara henüz kavuşamadık. Suları yokuş yukarı akıtmaya çalışan AKP iktidarıyla boyuna zaman kaybediyoruz.