Fuzuli, geçmişte toplum arasında sıkça işe yaramayan, değersiz, boş şey veya şeyler anlamında kullanılan bir kelime idi.
Ama birde aşıkların Fuzuli'si vardı. Ehl-i Beyt aşığı Fuzuli. Asıl adı Mehmet b. Süleyman. Oğuzların Bayat aşiretinderdir. Kerbela, Necef ve Kerkür diyarında dünyaya geldiğine dair rivayetler var. Kısaca Ehl-i Beyt'in çile ile yürüdüğü topraklarda dünyaya gelmiştir.
Fuzuli adını kullanmasının sebebi ise çok ilginç!
Boş, işe yaramayan anlamında Fuzuli adını kullanmış ki, başkaları kendisinin kavramlarını kullanmasın, şiirleri başkalarıyla karıştırılmasın, eğer başkaları güzel bir şey yazarda bu kendine mal edilir veya kendi yazdığı güzel bir şiir başkalarına mal edilmesin.
Başkalarının yazdığı kötü bir şiir kendine kendi yazdığı kötü bir şiirde başkalarına mal edilmesin ve hiç kimse haksız övünç ya da haksız yerilmesin; herkes hak ettiği yerlerde olsun diye bu değersiz anlama gelen adı kullanmıştır.
Kaynaklarda Fuzuli, Divan edebiyatında ilah-i aşkı en fazla işleyen şairdir. Bu durum ondaki ideal aşkı gösterir. Fuzuli derdi, ıstırabı seven bir kişidir. Nitekim şu beyiti bunu açıkça gösterir.
"Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib Kılma derman kim helakim zehri dermanındadır."
Fuzuli'nin eserlerinde şöyle bir hikaye anlatılır;
İmam Hasan ve Hüseyin (a.s) babaları İmam Ali'yi defnedip geri dönerlerken bir fakire rast geldiler ki, hazin bir sesle ağlayıp duruyordu. Halini sorunca adam,
"Ey azizler, bir garip göçmenim. Minnetim çok, arkadaşım yoldaşım yok", diye cevap verdi.
Bu vakte kadar arkadaşının kim olduğunu sorunca adam;
"Bir yıl kadar var ki, her gün bu şehirden bir kimse bana doğru gelir, benimle dostluk eder, bütün ihtiyaçlarımı verir, giderdi. İsmini sorduğumda bana, merhametinin Hakkın rızası için olduğunu, ün için olmadığını söylerdi" dedi.
Hz. Hasan ve Hüseyin sordular: "Şekli, hali nasıl bir kimseydi?"
Fakir adam cevap verdi; "Ben bir gözsüzüm fakat şu kadar biliyorum ki, iki gündür bana mübarek ayağıyla gelmiyor. Halimden şefkatli bakışlarını eksik etti."
Tekrar sordular; "Tavrının nişanesi neydi?"
Fakir cevap verdi; "İşi, gücü Allah'ın mübarek ismini diline tespih eylemekti. Şu gerçek ki, onun tespih ve tehlil sesine gökteki meleklerden cevap işittim. Her saat benimle konuşmaktan sevinç duyardı."
İmam Hasan ve Hüseyin bu sözlerden çok müteessir oldular. Ağladılar.
"Ey derviş! Bu nişaneler Ebu Talib oğlu Ali'ye ait nişanelerdir. Bahtsızın biri onu şehit etti ve şimdi biz, onun mezarından geliyoruz."
Derviş bu haberden ıstırap duyarak ağlamaya, hıçkırmaya başladı.
"Ey şehzadeler! Sevgili ananız ve makamı yüce babanız hakkı için beni, o şehriyarın mezarı üzere götürmeye yardım edin."
Bir elinden İmam Hasan ve bir elinden İmam Hüseyin tuttular. Dervişi, İmam Ali'nin mübarek mezarı başına götürdüler. Ama adam kabrin üzerine düştü;
"İlahi, bu mübarek mezarın sahibi için beni arkadaşsız koyma. O derdimi ortadan kaldıranın yanına beni gönder" diye dua etti. Yakarışı Allah tarafından kabul olundu?
Fuzuli'nin, aşk ile yanan dizelerinden günümüz Türkçesiyle birkaç örnek aktarayım;
"Dostum senin yüzünden herkes bana düşman olursa bu dert değil
Zira bana dost olarak yalnız sen yetersin
Canım ve tenim var oldukça benden dert ve aşk yarası eksik olmaz.
Canım çıksa tenim toprak olsa daha iyi. Çünkü bana ne can ne de ten gerekir
Ayrılık belasını çekmeden kavuşmanın değerini bilmedim.
Çok karanlık bir işi bana ayrılık karanlığı aydınlattı.
Ey Fuzuli! Canım çıksa aşk yolundan çıkmam.
Mezarımı aşıkların gelip geçtiği yol üzerine yapın."
Ama birde aşıkların Fuzuli'si vardı. Ehl-i Beyt aşığı Fuzuli. Asıl adı Mehmet b. Süleyman. Oğuzların Bayat aşiretinderdir. Kerbela, Necef ve Kerkür diyarında dünyaya geldiğine dair rivayetler var. Kısaca Ehl-i Beyt'in çile ile yürüdüğü topraklarda dünyaya gelmiştir.
Fuzuli adını kullanmasının sebebi ise çok ilginç!
Boş, işe yaramayan anlamında Fuzuli adını kullanmış ki, başkaları kendisinin kavramlarını kullanmasın, şiirleri başkalarıyla karıştırılmasın, eğer başkaları güzel bir şey yazarda bu kendine mal edilir veya kendi yazdığı güzel bir şiir başkalarına mal edilmesin.
Başkalarının yazdığı kötü bir şiir kendine kendi yazdığı kötü bir şiirde başkalarına mal edilmesin ve hiç kimse haksız övünç ya da haksız yerilmesin; herkes hak ettiği yerlerde olsun diye bu değersiz anlama gelen adı kullanmıştır.
Kaynaklarda Fuzuli, Divan edebiyatında ilah-i aşkı en fazla işleyen şairdir. Bu durum ondaki ideal aşkı gösterir. Fuzuli derdi, ıstırabı seven bir kişidir. Nitekim şu beyiti bunu açıkça gösterir.
"Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib Kılma derman kim helakim zehri dermanındadır."
Fuzuli'nin eserlerinde şöyle bir hikaye anlatılır;
İmam Hasan ve Hüseyin (a.s) babaları İmam Ali'yi defnedip geri dönerlerken bir fakire rast geldiler ki, hazin bir sesle ağlayıp duruyordu. Halini sorunca adam,
"Ey azizler, bir garip göçmenim. Minnetim çok, arkadaşım yoldaşım yok", diye cevap verdi.
Bu vakte kadar arkadaşının kim olduğunu sorunca adam;
"Bir yıl kadar var ki, her gün bu şehirden bir kimse bana doğru gelir, benimle dostluk eder, bütün ihtiyaçlarımı verir, giderdi. İsmini sorduğumda bana, merhametinin Hakkın rızası için olduğunu, ün için olmadığını söylerdi" dedi.
Hz. Hasan ve Hüseyin sordular: "Şekli, hali nasıl bir kimseydi?"
Fakir adam cevap verdi; "Ben bir gözsüzüm fakat şu kadar biliyorum ki, iki gündür bana mübarek ayağıyla gelmiyor. Halimden şefkatli bakışlarını eksik etti."
Tekrar sordular; "Tavrının nişanesi neydi?"
Fakir cevap verdi; "İşi, gücü Allah'ın mübarek ismini diline tespih eylemekti. Şu gerçek ki, onun tespih ve tehlil sesine gökteki meleklerden cevap işittim. Her saat benimle konuşmaktan sevinç duyardı."
İmam Hasan ve Hüseyin bu sözlerden çok müteessir oldular. Ağladılar.
"Ey derviş! Bu nişaneler Ebu Talib oğlu Ali'ye ait nişanelerdir. Bahtsızın biri onu şehit etti ve şimdi biz, onun mezarından geliyoruz."
Derviş bu haberden ıstırap duyarak ağlamaya, hıçkırmaya başladı.
"Ey şehzadeler! Sevgili ananız ve makamı yüce babanız hakkı için beni, o şehriyarın mezarı üzere götürmeye yardım edin."
Bir elinden İmam Hasan ve bir elinden İmam Hüseyin tuttular. Dervişi, İmam Ali'nin mübarek mezarı başına götürdüler. Ama adam kabrin üzerine düştü;
"İlahi, bu mübarek mezarın sahibi için beni arkadaşsız koyma. O derdimi ortadan kaldıranın yanına beni gönder" diye dua etti. Yakarışı Allah tarafından kabul olundu?
Fuzuli'nin, aşk ile yanan dizelerinden günümüz Türkçesiyle birkaç örnek aktarayım;
"Dostum senin yüzünden herkes bana düşman olursa bu dert değil
Zira bana dost olarak yalnız sen yetersin
Canım ve tenim var oldukça benden dert ve aşk yarası eksik olmaz.
Canım çıksa tenim toprak olsa daha iyi. Çünkü bana ne can ne de ten gerekir
Ayrılık belasını çekmeden kavuşmanın değerini bilmedim.
Çok karanlık bir işi bana ayrılık karanlığı aydınlattı.
Ey Fuzuli! Canım çıksa aşk yolundan çıkmam.
Mezarımı aşıkların gelip geçtiği yol üzerine yapın."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025
- AKP iktidarı da kaybettiğinin farkında / 08.05.2025
- İç cephe ve terörsüz Türkiye aldatmacası / 06.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025
- AKP iktidarı da kaybettiğinin farkında / 08.05.2025
- İç cephe ve terörsüz Türkiye aldatmacası / 06.05.2025