Türkiye'nin gündemini meşgul eden ve hala meşgul etmeye devam etmekte olan Gezi olaylarını birçok farklı noktadan ele almak ve değerlendirmek mümkündür.Türkiye'ye ekonomik yönden maliyetini hesaplayarak kaybettiklerimizden başlayabiliriz. Demokratikleşme noktasından bakarak halkın istek ve arzularını demokratik yolla elde etmek için atılmış önemli bir adım noktasından da başlayabiliriz. Ama ben noktalardan değil de daha farklı bir noktadan bu olaya bakmak istiyorum.Gezi olaylarında mağdur edilen, hakarete uğradığını, tokatlandığını ve üzerine idrar akıtıldığını iddia eden kadından yola çıkacak olursak; gerçekten böyle bir olayla karşı karşıya kalınmışsa ve bu anlatılanlar doğru ise yapanların insan olarak değerlendirilmesi abesle iştigal olacaktır. Bu anlatılanlar öyle değil de, birilerini kurtarmak, birilerinin siyasi elini güçlendirmek, birilerine yaranmak ya da zerre dünya menfaati elde etmek için bunlar uydurulduysa yazıklar olsun demekle yetiniyorum.Böyle bir durum olmadığı halde olmuş gibi anlatıldıysa unutulmasın ki, Yüce Allah (c.c.) O hanım efendiye takdir etmediği bir olayı kendisine takdir edilmiş gibi göstererek Allah'a (c.c.) iftira atmış oldu. Hiçbir şey ve özellikle dünyalık için iftira atılmaz. Allah(cc) bunun karşılığını dünyada da ahirette de, eninde sonunda mutlaka gösterecektir. Sayın Başbakana gelince; nüfusu 77 milyona dayanmış bir milleti yöneten, onun yemesinden, içmesinden, giyinmesinden sorumlu olan, onun kaderi ile oynayan bir isimden bahsediyoruz. Bu kişi her ağzına geleni konuşamaz, her gelen haberi incelemeden, didik didik yapmadan, kesin doğruluğuna kanaat getirmeden, doğruluğunu zan ile değil kesin bir hükümle anlamadan ve kavramadan ona haber değeri vererek hareket edemez.Başbakan zanna dayanarak elde ettiği bir bilgiyi alarak ekranlarda, kürsülerde ve meydanlarda konuşarak; gezi olaylarında sanki Müslüman bir kadının başörtüsüne saldırılmış, başörtülü olmasından dolayı o kadın hakarete uğramış, taciz edilmiş gibi gösteriyor. Hâlbuki gezi olaylarında farklı anlayış ve inanışlara, farklı etnik kökene mensup insanların var olduğunu herkes biliyor. Durum bu iken acaba Başbakanımız ne diye bu meseleyi bir başörtülünün mağduriyetine bağlıyor ve olaya bu yönden bakılmasını sağlayarak işin özünden uzaklaşmasına sebep oluyor.Eğer Başbakan hala başörtüsünü kullanarak insanları istismar ediyorsa, tamamına yakını Müslüman olan insanlar arasında başörtülü ve başörtüsüz diye insanları ayırıyorsa bundan da siyası rant elde etmek istiyorsa bilsin ki, bu dünya için değmez. Ayrıca bu kapı istismar kapısı değil Allah'ın (c.c.) kapısıdır.Başbakan'ın elindeki bilgi zan değil de kesin bir bilgi ise bunu ortaya koymalı; herkes bundan kendine düşen payı almalı ve millet de bu kadar fitne ve fesat varken bir yenisi ile uğraşmamalıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hasan Aydın / diğer yazıları
- Gazi Mustafa Kemal farkı / 10.10.2023
- Sadece namaz Cennet’e götürür mü? / 06.10.2023
- Ücreti alınanın ecri olur mu? / 30.09.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ ırkçılık mı? / 28.09.2023
- Peygamberimiz kavmini Allah'a şikâyet etti mi? / 22.09.2023
- Cami yaptırmak israf olur mu? / 18.09.2023
- Şikâyet yerine şükretmek / 15.09.2023
- Çoğunluk hak değildir / 11.09.2023
- İslâm'ın ilk emri oku! / 07.09.2023
- Cahillerden olma! / 04.09.2023
- Sadece namaz Cennet’e götürür mü? / 06.10.2023
- Ücreti alınanın ecri olur mu? / 30.09.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ ırkçılık mı? / 28.09.2023
- Peygamberimiz kavmini Allah'a şikâyet etti mi? / 22.09.2023
- Cami yaptırmak israf olur mu? / 18.09.2023
- Şikâyet yerine şükretmek / 15.09.2023
- Çoğunluk hak değildir / 11.09.2023
- İslâm'ın ilk emri oku! / 07.09.2023
- Cahillerden olma! / 04.09.2023