Bir kimse Ebû'l-Hasan-ı Eş'ari hazretlerine gelerek ehl-i kıble olan bid'at ehlinin imanıyla ilgili olarak sordu. Ebû'l-Hasan-Eş'ari buyurdu ki: "Allah-ü Teala'ya ve Peygamber Efendimizin iman etmeye davet ettiği şeylere iman eden kimseleri, küfürden başka hiç bir günah imandan çıkarmaz. İmanlarını, ancak küfür giderir. Ehl-i kıble, günahları sebebiyle imandan çıkmayıp, dinin bütün emirleriyle mükelleftirler, yapmaları gerekir.
Ehl-i kıbleden olup, günahkar olanları da, Allah-ü Teala; "Ey iman edenler! Namaza kalktığınız zaman yüzünüzü ve ellerinizi (dirseklerinizle beraber) yıkayın, başınızı mesh edin ve ayaklarınız yıkayın. Eğer cünüp iseniz boy abdesti alın" mealindeki Maide sûresi 6. ayet-i kerimesi ile mümin diye isimlendirmiştir. Eğer akidesi (inanışı) bozuk olan Kaderiyyein dediği gibi, günahkarlar, günahları sebebiyle imandan çıkmış olsalardı, onlara abdest farz olmazdı. Allah-ü Teala'nın hitabı da bütün müminlere değil, yalnız itaat edenlere olurdu. Yine Allah-ü Teala Cuma sûresi 9. ayetinde mealen; "Ey iman edenler! Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman, Allah-ü Teala'nın zikrine (hutbe dinlemeye, namaz kılmaya), koşunuz. Alış-verişi bırakın" buyurdu. Bu hitabı yalnız itaat edenlere tahsis buyurmadı. Bu hitab aynı zamanda günahkarları da içerisine almaktadır.
Bid'atten başka herhangi bir günahı yaparak, günahkar olanlardan hiç bir kimse hakkında, Cehennimliktir diye hükmedilemez. Resulullah Efendimizin Cennet'le müjdelediklerinden başka ehl-i taattan kimse hakkında Cennetliktir denilemez.
Allah-ü Teala Kur'an-ı Kerim'de, "Muhakkak ki, Allah-ü Teala kendisine ortak koşanları bağışlamaz. Bu günahtan başkasına dilediği kimseden mağfiret buyurur (affeder)" mealindeki Nisa sûresi 6. ayet-i kerimesi ile delalet ediyor. Çünkü Allah-ü Teala kendisi haber vermedikçe, asiler hakkındaki iradesinin ne olduğunu bilmeye kimse için yol yoktur. Peygamber Efendimiz; "Ehl-i kıbleden hiç kimseyi, kendi kendinize Cennet'e yahut Cehennem'e koymayınız" buyurdu.
İnsanların amellerini yazan hafaza melekleri vardır. Allah-ü Teala bu hususa; "Halbuki üzerinde gözetleyici melekler var. (Amellerinizi yazan ve Allah katında) kerim olan katib melekler var" mealindeki İnfitar sûresi 10. ve 11. ayet-i kerimeleri ile delalet buyurdu.
Ehl-i kıbleden olup, günahkar olanları da, Allah-ü Teala; "Ey iman edenler! Namaza kalktığınız zaman yüzünüzü ve ellerinizi (dirseklerinizle beraber) yıkayın, başınızı mesh edin ve ayaklarınız yıkayın. Eğer cünüp iseniz boy abdesti alın" mealindeki Maide sûresi 6. ayet-i kerimesi ile mümin diye isimlendirmiştir. Eğer akidesi (inanışı) bozuk olan Kaderiyyein dediği gibi, günahkarlar, günahları sebebiyle imandan çıkmış olsalardı, onlara abdest farz olmazdı. Allah-ü Teala'nın hitabı da bütün müminlere değil, yalnız itaat edenlere olurdu. Yine Allah-ü Teala Cuma sûresi 9. ayetinde mealen; "Ey iman edenler! Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman, Allah-ü Teala'nın zikrine (hutbe dinlemeye, namaz kılmaya), koşunuz. Alış-verişi bırakın" buyurdu. Bu hitabı yalnız itaat edenlere tahsis buyurmadı. Bu hitab aynı zamanda günahkarları da içerisine almaktadır.
Bid'atten başka herhangi bir günahı yaparak, günahkar olanlardan hiç bir kimse hakkında, Cehennimliktir diye hükmedilemez. Resulullah Efendimizin Cennet'le müjdelediklerinden başka ehl-i taattan kimse hakkında Cennetliktir denilemez.
Allah-ü Teala Kur'an-ı Kerim'de, "Muhakkak ki, Allah-ü Teala kendisine ortak koşanları bağışlamaz. Bu günahtan başkasına dilediği kimseden mağfiret buyurur (affeder)" mealindeki Nisa sûresi 6. ayet-i kerimesi ile delalet ediyor. Çünkü Allah-ü Teala kendisi haber vermedikçe, asiler hakkındaki iradesinin ne olduğunu bilmeye kimse için yol yoktur. Peygamber Efendimiz; "Ehl-i kıbleden hiç kimseyi, kendi kendinize Cennet'e yahut Cehennem'e koymayınız" buyurdu.
İnsanların amellerini yazan hafaza melekleri vardır. Allah-ü Teala bu hususa; "Halbuki üzerinde gözetleyici melekler var. (Amellerinizi yazan ve Allah katında) kerim olan katib melekler var" mealindeki İnfitar sûresi 10. ve 11. ayet-i kerimeleri ile delalet buyurdu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.