Bir ülkede eğitimin çöküşü, o ulusun çöküşü demektir. Eğitim de canlı varlıklar gibidir. Doğar, büyür, gelişir ve zamanını tamamlar. Yerini daha güzele bırakır. Ama toplumlar, özellikle egemen sınıflar, eğitimin, çağın gereksinimlerine uygun düzenlenmesini istemezler. Çünkü onlar, kendilerinin yönlendireceği insanlardan hoşlanırlar.
Daha geçenlerde bir Prof. "Ülkenin yararı için eğitimli insanlardan çok okumamış insanlara ihtiyaç vardır," gibi bir beyanda bulundu. Düşünebiliyor musunuz bunu bir bilim adamı söylüyor. Gerisini siz düşünün.
İş aracılığı ile üretim için eğitim gelişmiş ülkelerin temel ilkesidir. Daha doğrusu bu ilkeyi benimsedikleri için gelişmişlerdir. Çünkü eğitimin bulunmadığı yerde üretim de yoktur. Tersini de söylemek mümkün. Üretimin olmadığı toplumda çağdaş eğitimden söz edilemez.
Bilimsel anlayışına uygun bir eğitim işleyişi, ülkede eşit yaşam koşullarını getirir. Bu arada herkes kendi görevini düzenli yapar. Bu insanlar, üretimlerini artırdıkları gibi fazlasını da iç veya dış piyasalara satarlar.
Geçen yazımda da belirtmiştim. Ülkemiz, birinci sınıf deprem kuşağındadır. Ama yerleşim yerlerimizin yüzde 60'ı depreme dayanaklı değildir. Bilinen bir felaket karşında insanlarımız sokaklara dökülmüyorsa eğitim biçimimizin tutarsızlığındandır. Üst düzeydeki bir yönetici depremi insanlara ders veren doğa olayıdır derse ve bu insanlar da onu tasdik edercesine başlarını evet anlamında sallarlarsa orada o ulus çökmüş demektir.
Devlet bütçesinden eğitime ayrılan para elbette ki yeterli değildir. 1999 depreminden beri kullanılamaz raporu verilen okullarımız uzun zaman geçmesine karşın depreme dayanıklı biçime getirilememiştir. Şimdi eğitim-öğretimin ortasında okulları boşaltıyor, hem öğrencileri, hem velileri, hem de öğretmenleri çıkmaza sokuyoruz.
Eğitim ulusal olmalıdır. Herhangi bir siyasi partinin arka bahçesi durumundan çıkarılmalıdır. Bu ülkenin iklimine, insan yapısına, üretim alanlarına göre yerinde ve işbaşında eğitim hızlandırılmalıdır.
Toplumun kalkınması için tarımdaki artık nüfus, sanayiye aktarılmalıdır. İleri teknolojiyi kullanan çağdaş endüstrinin gelişmesi, kalkınmanın ana gereği olduğu gerçeği uygulamaya sokulmalıdır. Çözümü ise ulusal eğitimle mümkündür.
Tarım için ülkemizin iklimi ve toprak yapısı uygundur. Modern tarım ve devlet desteği ile ülkemizin gereksinimini karşılayacağı gibi dışsatım da sağlanabilir. Eğitimde tarım politikaları düzenli verilirse eminim ki insanlarımız terk ettikleri tarlalarının başına döneceklerdir.
Eğitimsiz kentleşme uyumsuzluk yaratmıştır. Köyden kente göç eden insanların içine girdikleri ortama, uyum sağlayamamıştır. Tarımdan kopan ve endüstriye yönelen bu insanların mesleki teknik okullarda, yaparak yaşayarak eğitim almaları ile üretim sağlanabilir. Aksi halde kentlerde varoşlar oluşmakta, kahvehaneler işsiz gençlerle dolup taşmaktadır.
Eğitim, çocuklara, gençlere fırsat eşitliği yaratmalıdır. Okul çağındaki çocuklar, gençler eğitim yönünden açıkta kalmamalıdır. Fırsat eşitliğinden yararlanamayan gençler iş bulamamakta ve toplumsal huzursuzluklara neden olmaktadırlar.
Birlik beraberlik ruhu eğitimle sağlanır. İnsanları ırklarına, dinlerine, dillerine hatta mezheplerine göre ayırıcı eğitim sistemi, toplumsal ayrışmayı beraberinde getirir. Kişilikli toplum, özgür birey, seven sayan insan yaratmanın temel yolu elbette ki zamana uygun çağdaş eğitimdir.
Egemen güçler, belirli siyasi anlayışlar, oldum olası üreten, bilen, sorgulayan insan eğitimine karşı çıkmışlardır ve çıkıyorlar da.
Yazık oluyor ülkemize, insanımıza.
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023