Nesimi Hazretleri… 14. yüzyılda yaşamış, derin bir tasavvufî anlayışa sahip, Ehlibeyt yolunun önemli isimlerinden biri… Adı, çoğunlukla insanın içsel yolculuğu ve Allah'a yaklaşma arzusuyla anılır. Ancak Nesimi'nin derinlikli düşüncesinde, bir başka önemli tema da var ki, o da Ehlibeyt sevgisi… Ve işte bu sevgi, onun hayatında ve eserlerinde öylesine merkezi bir yere sahiptir ki, bu sevgi sadece dini bir bağlılık değil, aynı zamanda bir insanlık idealidir. Bu satırlarda, Nesimi Hazretleri'nin şiirlerine ve öğretilerine göz atarak, Ehlibeyt'e olan sevgisinin izini süreceğiz.
Nesimi, Ehlibeyt'i bir soy, bir aile olarak değil, Allah'ın yüce elçilerinin en saf temsilcileri olarak görmüş ve onları yalnızca tarihsel bir bağlamda değil, manevi bir rehber olarak kabul etmiştir. Özellikle Hz. Ali, Nesimi'nin düşünce dünyasında merkezi bir figürdür. Onun için Ali, sadece bir İslam önderi değil, aynı zamanda Vahdet'in yani Allah'ın birliğini en yüksek seviyede temsil eden bir şahsiyettir. Nesimi'nin şiirlerinde, İmam Ali'nin yüceliği ve öğretilerine duyduğu sevgi o kadar derindir ki, onu sadece bir insan olarak değil, bir manevi önder ve ışık kaynağı olarak kabul eder.
İmam Ali'ye aşk, her şeyin başlangıcıdır
Nesimi'nin dilinde İmam Ali'yi anmak, sadece bir tarihi figürün adını telaffuz etmekten çok daha fazlasıdır. Hz. Ali, onun için gerçeğe ulaşmanın, hakikati görmenin yoludur. Nesimi, "Ali der, her türlü sefaya veda et, gerçek aşka bir adım at, sen de Ali ol!" diyerek, hem sevginin hem de hakikatin yüceliğini birleştirir. Ali'ye duyduğu sevgi, bir nevi Allah'a duyduğu derin bir sevgiyi simgeler. Ali'nin yoluna adanmak, insanın kendi içsel mücadelesine başlamak demektir. Ve işte bu, Nesimi'nin tasavvufî anlayışının temel taşlarından biridir.
Kerbela ve Hüseyin'in yüce duruşu
Kerbela, Nesimi için bir travma değil, bir hakikatin savunusu ve gerçek aşkın simgesidir. Hüseyin'in şehadeti, sadece bir olay değil, aynı zamanda insana gerçek anlamda neyin peşinden gitmesi gerektiğini hatırlatan bir derstir. Nesimi, Hüseyin'in Kerbela'da yaşadığı o kutsal direnişi dile getirirken, ona olan aşkının her geçen gün derinleştiğini söyler: "Kerbela'da Hüseyin'in kanı döküldü, ona olan aşkım her zerremde büyüdü." Bu satırda, Hüseyin'in mücadelesi, yalnızca bir siyasi direnişin ötesinde, insanlık için verilen bir hakikat savaşının simgesidir.
Fatıma anne ve İmam Hasan-Hüseyin'in aydınlık yolu
Nesimi'nin şiirlerinde, Hz.Fatıma'ya duyduğu sevgi de bir başka önemli temadır. Hz. Fatıma, sadece Hz. Ali'nin eşi değil, aynı zamanda Nesimi için manevi bir kutup yıldızıdır. Ona olan sevgi, bir anne sevgisi değil, bir rehberin ve yol göstericinin sevgisidir. "Fatıma anadır, her zerresi nurdur, ona aşkla bağlı olmak her kulun ödülüdür" diyerek, Hz. Fatıma'nın manevi gücünü ve ışığını yüceltir.
Ve İmam Hasan ile Hüseyin… Nesimi, bu iki ismi de birer güneş gibi görür. Onların varlığı, onun manevi yolculuğunda birer pusuladır. "Hasan ve Hüseyin, gönlümde birer güneş, ışıksız kalmam, onlar hep gönlümde mezeş." Hasan ve Hüseyin, Nesimi için yalnızca tarihin kahramanları değil, aynı zamanda insanın doğru yolu bulabilmesi için izlenmesi gereken en yüksek ahlaki ideallerdir.
Ehlibeyt sevgisi: Sadece bir bağlılık değil, bir yol
Nesimi'nin şiirlerinde ve öğretilerinde, Ehlibeyt sevgisi sadece bireysel bir bağlılık değil, insanın manevi yolculuğunda bulması gereken en yüksek idealdir. Nesimi, Ehlibeyt 'in öğretilerini, insanın nefsini aşması ve Allah'a yakınlaşması için bir rehber olarak kabul eder. "Her kim Ali'yi severse, bilesin ki o, gerçek aşkı bulmuş, sırrı çözmüştür o." Bu dizelerde, Ali sevgisi sadece bir iman meselesi değil, aynı zamanda insanın kendi içsel sırrını çözme çabasıdır. Unutulmamalıdır ki İnsanlar iki yoldan hakka vasıl olur, birincisi Nübüvvet, ikincisi Velayet. Nübüvvet kapısı Resulullah ile kapandı. Ama Resulullah'ın vasisi olan İmam Ali ile velayet kapısı kıyamete kadar açık kalacak ve devam edecek. Bu yolda Ehlibeytin tasarrufunda. Nesimi Hazretlerinin derisi yüzülerek, şehit olana kadar ki gayesi, mücadelesi bu hakikati insanlara anlatmaktı. Gel gör ki Resulullah Hz. Hüseynin Efendimizin nasıl vefat edeceği haberini Hz. Cebrail'den alınca ağlıyor. Sonrası Ehlibeyt sevdalıları, bu aşk ocağının müdavimleri ehlibeyte gözyaşı dökmeyi fiili bir sünnet olarak kabul etmişlerdir. Dökülen gözyaşları ile Resulullah'ın, Fatıma Anamızın, İmama Alinin acılarına ortak olunmaya çalışılmıştır. Nesimi Hazretleri bırakın ağlamayı bu yola canını vermiş. Aşka bakar mısınız?
İnsanı insan yapacak tek yol var! O da Ehlibeytin yoludur. Bu gerçek anlaşılmadan ne insan anlaşılır ne de İslam. İslam dünyanın dört bir yanına yayılmışsa bu Ehlibeyte gönül vermiş aşk ehli sayesindedir. Bu günde yarında, dün olduğu gibi kurtuluşumuz Ehlibeyt gemisine binmek ile mümkün. Bu gemiye binmek bir tercih değil, Müslümanlar için bir zorunluluktur.
Sonuç olarak, Nesimi Hazretleri'nin Ehlibeyte olan sevgisi, onun sadece bir dini bağlılık meselesi değil, bir insanlık öğretisi ve manevi bir yolculuğun simgesidir. Nesimi, Ehlibeyti bir rehber olarak kabul etmiş, onların yolunu takip etmenin, insanı Allah'a daha yakın kılacağına inanmıştır. Bu derin sevgi ve bağlılık, Nesimi'nin şiirlerinde ve düşüncelerinde her zaman en yüksek ideali, en saf aşkı temsil etmiştir. Bu öğretiler, bugün de insanlığa ilham vermeye devam etmektedir. Bir medeniyet inşa edilecekse ipuçlarını Nesimi Hazretlerinin insan anlayışında ki fikirleri bize yol gösterici olacaktır. Çünkü önce insan inşa edilmelidir.
Allah (cc) , Ramazan ayı hürmetine, Ehlibeytin ve Nesimi hazretlerinin şefaatlerine bizleri nail eylesin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ergül Güner / diğer yazıları
- Volkan Konak / 08.04.2025
- Mustafa Kemal Atatürk bir Osmanlı paşasıydı / 01.04.2025
- Bayram, şeker ve ruhsuzluk / 29.03.2025
- Akıl mı aşk mı? İnsanı insan yapan nedir? / 25.03.2025
- Akıl ve inanç: Haritasız yolculuk olur mu? / 22.03.2025
- Ehlibeyt ve Ramazan: Oruç, sadece bir açlık mıdır? / 21.03.2025
- Boğaz kanla dolu, ama geçilmez! / 18.03.2025
- Unutulan hakikat, kaybolan insanlık / 16.03.2025
- İnsanın, insan-ı kâmil olduğu ay: Ramazan / 14.03.2025
- İstiklal’in sesi: Bir milletin ruhuna kazınan marş / 12.03.2025
- Mustafa Kemal Atatürk bir Osmanlı paşasıydı / 01.04.2025
- Bayram, şeker ve ruhsuzluk / 29.03.2025
- Akıl mı aşk mı? İnsanı insan yapan nedir? / 25.03.2025
- Akıl ve inanç: Haritasız yolculuk olur mu? / 22.03.2025
- Ehlibeyt ve Ramazan: Oruç, sadece bir açlık mıdır? / 21.03.2025
- Boğaz kanla dolu, ama geçilmez! / 18.03.2025
- Unutulan hakikat, kaybolan insanlık / 16.03.2025
- İnsanın, insan-ı kâmil olduğu ay: Ramazan / 14.03.2025
- İstiklal’in sesi: Bir milletin ruhuna kazınan marş / 12.03.2025