Son 20 yıllık süreçte, yabancılar hemen hemen her şeyimizi ele geçirdi, yandaşlar servetlerine servet kattı, vatandaşların yüzde 90'ı ise 20 yıl öncesine göre daha yoksul, daha borçlu, daha mutsuz ve daha endişeli… İşte 20 yılın özeti bu…
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın dediği gibi, mevcut siyasilere 20 yıl önce oy vererek bugüne kadar geçen 20 yılımızı kaybettik, bundan sonra tercihlerimizi doğru yaparak bir 20 yıl daha kaybetmeyelim.
Vatandaşların ekonomiye dair olumsuz bakışları yapılan araştırmalara da ciddi manada yansıyor. Global Ipsos tarafından yürütülen son araştırmalarda şu çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı:
* Türkiye'de halkın sadece yüzde 14'ü "Ülkenizde ekonominin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusuna "iyi" yanıtını verdi. İki yanıt seçenekli bu soruda yüzde 86 ekonominin durumunun kötü olduğunu belirtti.
* Bu, Türkiye için araştırmanın yapılmaya başlandığı 2012 yılından beri ortaya çıkan en düşük skor…
* Türk halkının ekonomiye güveni, araştırmanın kapsadığı 27 ülkenin tamamından daha düşük ve her ay geriliyor. Tüketici güveni en dipteki ülkelerde Polonya'da yüzde 38.5, Arjantin'de yüzde 36.3, Macaristan'da yüzde 34.7 ve açık ara sonuncu Türkiye'de yüzde 27.
* Türkiye'de Temmuz itibarıyla neredeyse iki kişiden biri fakirlik endişesi yaşıyor. Fakirlik ve sosyal eşitsizlik konusunda Türkiye'de son 1 ayda endişe düzeyi 7 puan ile rekor seviyede arttı. Yüzde 46'lık skorla Türkiye, 27 ülke arasında sosyal eşitsizlik ve fakirlik endişesinin en yoğun olduğu ülke olarak dikkat çekti. Global ortalamada fakirlik endişesi yüzde 33.
Ipsos'un araştırmasını özetle ifade etmek gerekirse; Türk vatandaşlarının yüzde 86'sı "ekonomi kötü" diyor, araştırmanın yapıldığı 27 ülke içinde tüketici güveninin en düşük olduğu ülke Türkiye, fakirlik endişesi en fazla olan ülke yine Türkiye… Ipsos'un sonuçları, 20 yıllık AKP iktidarı dönemi için en başta yaptığım tespiti doğruluyor.
Halbuki, bir ülkenin siyasetine talip olanlar, o ülke insanlarının sorunlarını çözmeye talip olmuşlardır. Eğer bunu başarırlarsa, daha fazla hizmet etmeleri için vazife tekrar onlara verilir; şayet başarısız olurlarsa, milli irade, bu çözümsüz siyasete demokrasinin gereği sandıkta "dur" der.
3 Kasım 2022 tarihinde aldığı yüksek oyla iktidar koltuğuna oturan AKP hükümeti, bir sonraki genel seçime kadar geçen süreçte esasen bu 20 yıllık olumsuz sürecin özetini ortaya koymuştu.
Özelleştirmeler tam gaz devam etmişti, madenlerimiz yabancılara açılmıştı, borçlanmanın faziletleri anlatılıyordu, yandaşlar köşe başlarını tutmuştu, vatandaşların satın alma güçleri günden güne erimişti, AB müktesebatı gereği tarıma ve hayvancılığa destek verilmeyeceği açıkça söyleniyordu.
Ama milletimiz uyanmadı ve sadece bir sonraki seçimde değil, günümüze kadar olan her genel ve yerel seçimde "bi daha, bi daha" diye tempo tutarak, bu yanlış politikaların günümüze kadar devam etmesine fırsat verdi.
Elde fırsat varken bunu hakkıyla değerlendirmeyenlerin yarın bu fırsat da elinden alınır gerçeğinden hep uzak hareket etti, milletimiz…
Bugün kendisine "Ekonomi nasıl?" diye soranlara vatandaşlarımızın yüzde 86'sı "kötü" diyor. Esasen bu cevap, ekonomiyi bu noktaya taşıyan siyaset anlayışına da "kötü" demektir. Hatta vatandaşların 20 yıldır yaptıkları tercihlerin kötü olduğunun da en bariz göstergesidir.
Yani bugün kendi seçtiklerimizin ve kendi tercihlerimizin acı faturasını ödüyoruz.
Bugün şikayet ettiğimiz, kötü dediğimiz eseri 20 yıldır kendi elimizle oluşturduğumuzu artık fark edebiliyor muyuz? Fark edip, tercihlerimizi olması gerektiği şekilde düzeltmezsek, bugün "kötü" dediğimiz ekonomi, yarın "daha kötü" olacak. Bugün en azından "ekonomi nasıl?" diye soranlar var, yarın size bu soruların dahi sorulmayacağı bir döneme doğru gidiyorsunuz.
20 yılımızı kaybettik, acaba bundan sonra ülke ve millet olarak bir yanlış yaptığımızda kaybedebileceğimiz bir 20 yılımız daha olacak mı?
Cebinde kalan son parayı harcarken nasıl kılı kırk yararak hesap kitap yapıyorsan, vereceğin son oy için de aynı muhasebeyi yapmalısın.
Muhasebe için sana biraz yardımcı olayım.
Ekonomik sorunlarımız düzelmeden ne vatandaş olarak, ne millet olarak, ne de devlet olarak diğer sorunlarımız asla çözülemez. Partiler içinde sadece BTP'nin, Prof. Dr. Haydar Baş'a ait Milli Ekonomi Modeli gibi, iktidar ve muhalefet diğer bütün partilerden farklı bir modeli var. BTP dışında hangi parti iktidar olursa olsun, sonuç AKP'nin ortaya koyduğundan farklı olmayacaktır.
O halde, BTP'ye ve genç lideri Hüseyin Baş'a fırsat vermediğimiz müddetçe bugünkü kötü tablo asla değişmeyecektir.
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025
- 1 Mayıs: İşçi de mağdur, işsiz de… / 30.04.2025
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025
- Conkbayır'ında "Haka Dansı", anma etkinliği mi, tehdit mi? / 27.04.2025
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025