Korona salgını öncesi de Türkiye ekonomisinde dikiş bir türlü tutmuyordu, Korona bunun tuzu biberi oldu.
Bu yılın ilk 5 ayındaki bütçe açığının, hedeflerin çok üstüne çıkarak, yeni rekorlar kırarak 90 milyar TL'nin üstüne çıkması Hükümetin krizi yönetmede sağlıklı bir kaynağının olmadığını açıkça gösteriyor.
Dilerseniz, bugünkü yazımızda güncel bir takım verilerle ekonomideki gidişatı gözler önüne sermeye çalışalım.
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi kısa adıyla UYAP'ın verilerine göre, icra dosyası sayısı 26 milyon 154 bine ulaştı.
Verilere göre, 2018 yılından 21 milyon 659 icra dosyası devretti; 2019 yılında da 9 milyon 826 bin yeni dosya eklendi ve toplam 31 milyon 485 bin dosyaya yükseldi.
Mahkemelerde geçen yıl 5 milyon 215 bin dosya işlemden kaldırıldı, 2 milyon 626 bin dosya ise sonuçlandırıldı.
Dolayısıyla 2019'dan 2020'ye devreden icra dosyası sayısı 23 milyon 644 bin oldu.
Yılbaşından 19 Haziran'a kadar yeni açılan icra dosyası sayısı ise 2 milyon 510 bin olarak gerçekleşti. Böylece 19 Haziran itibarıyla toplam icra dosyası sayısı 26 milyon 154 bine yükselmiş oldu.
TÜİK verilerine göre 19,5 milyon hanenin olduğu Türkiye'de, 26 milyon icra dosyasının bulunması, vatandaşın büyük bir icra kıskacı altında olduğunu göstermektedir.
Koronavirüs sebebiyle 21 Mart'ta icra davalarına mola verilmişti, geçtiğimiz hafta itibarıyla adliyelerin yeniden açılmasıyla kuyruklar oluştu.
Vatandaş şimdi ne yapacağını kara kara düşünüyor.
İş-Kur'un verilerine göre, işsizlik başvuruları 2 kat arttı. Nisan 2019'da işsizlik maaşına başvuranların sayısı 142 bin 190 kişi iken, bu yılın Nisan ayında 308 bin 968 kişiye yükseldi.
Bildiğiniz gibi, işsizlik maaşına, çalışıp da işini kaybedenler müracaat edebiliyor.
Siyasilerimizin salgın döneminde işten çıkarmaları engellemek için aldığı önlemlerin bir işe yaramadığı görüldü.
Türkiye'deki işsiz sayısı ise katlanarak büyümeye devam ediyor.
Uluslar arası Çalışma Örgütü'nün (ILO) de benimsediği "geniş tanımlı işsizlik" verileri ülkemizdeki işsizlik tablosunu gözler önüne seriyor.
ILO'nun onayladığı bu yöntemi uygulayan DİSK-AR bir çalışma yaptı.
Buna göre, ülkemizde geniş tanımlı işsizlik oranı Mart 2020'de yüzde 39,4 oldu; işsiz sayısı ise 13,3 milyon kişiyi aştı.
Kadın işsizler 5,2 milyon kişi, erkek işsizler ise 8,1 milyon kişi oldu.
Geniş tanımlı işsizliğin artışının en önemli nedeninin ümidini yitiren işsizler ile iş aramayıp çalışmaya hazır olanların sayısında salgın döneminde meydana gelen artış olduğu ifade edildi. Mart 2020'de ümitsiz işsizlerin sayısı 1 milyon 174 bine, iş aramayıp çalışmaya hazır olan kadınların sayısı ise 1 milyon 528 bine yükseldi.
Peki, finans sektörünün durumu nasıl? Bu konuda da kredi derecelendirme kuruluşu S&P Global Ratings'in raporuna bakalım.
Reuters haber ajansının haberine göre, S&P, Türkiye bankacılık sektöründeki sorunlu kredilerin önümüzdeki seneye kadar yüzde 20 seviyesini aşacağını açıkladı.
Açıklamada, "Eylül 2019'da yüzde 10 düzeyinde olan sorunlu kredilerin yüzde 20 seviyesini aşmasını bekliyoruz" ifadesi yer aldı.
Sebep olarak ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomik daralma ve liradaki değer kaybı gösterildi. S&P, Türkiye'deki bankaların, diğer gelişmekte olan ülkelere kıyasla yüksek şirket borçları gibi baskı yaratan unsurlar ile karşı karşıya olduğunu belirtti.
Açıklamada, "Kredi Garanti Fonu (KGF) ve son dönemde kamu bankaları üzerinden hızla kredi verilmesine ek olarak dövizle borçlanma oranının çok yüksek olması gibi spesifik nedenler riskleri artırıyor" denildi.
Kuruluş, Türkiye'nin bankacılık sektörünün Azerbaycan, Mısır, Kazakistan, Yunanistan, Bangladeş ve Arjantin ile aynı grupta değerlendirdiğini belirtti.
Bütçe açığındaki astronomik artışlar devletin borç batağında olduğunu, hükümetin çaresizliğini; icra dosyalarındaki artışlar vatandaşın çıkmazda olduğunu; sorunlu kredilerdeki artışlar ise finans sektörünün büyük risklerle karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Ekonominin durumunu anlatmak için başka veriye ihtiyaç var mı, her şey ortada…
Deve kuşu gibi başımızı kuma gömüp, "her şey çok güzel gidiyor, sorun yok" diyerek bu sorunları çözebilir miyiz; yoksa gerçeklerle bir an önce yüzleşip kalıcı bir çözüm arayışında mı olmalıyız?
Eğer önyargıları ve bağnazlığı bir kenara koyup, gerçekten çözüm arayacaksak, çok fazla aramamıza gerek yok; değil Türkiye'de dünyada bir çözüm var, o da merhum Prof. Dr Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'dir. BRICS devletleri bunun küresel örneğidir.
Bu sebeple Rus Profesör Victor Minin, Prof. Dr. Baş'a,"Hocam, sizin çok yorulmanıza gerek yok, insanlığın ihtiyaç duyduğu tek çözüm sizde, dünya eninde sonunda sizin ayağınıza gelecektir" demiştir. Dünya O'nun ayağına geldi; ama O defalarca demir çarıklarını giyerek Türk milletinin ayağına gitmesine rağmen, Türk milleti bu eşsiz çözüm insanına hep sırt döndü.
Millet olarak Prof. Dr. Baş fırsatını kaçırdık; ama O'nun Modelini, fikirlerini, çözümlerini yaşatacak olan özenle eğittiği Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) kadrosu ve Genel Başkanı Hüseyin Baş içimizde... Bu sefer fırsatı asla kaçırmayalım.
Ayıkalım ve şu yaşadığımız ve yaşayacağımız badirelerden artık kurtulalım.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024