İnsanlar gibi toplumlar da hastalanabilir. Toplumsal hastalıkların yayılma hızı çok yüksektir. Çok kısı zamanda ülkeden ülkeye, kıtadan kıtaya sıçrar. 1968 yılında Fransa'da patlak veren öğrenci olaylarının bir anda bütün dünyaya yayılması örnek gösterilebilir.
Öğrencilerin sokaklara dökülmelerine, gösteri yapmalarına vesile olan fikir Marksizm idi. Bütün sosyal olayların sebebini ekonomiye dayandıran Marksizm, sistem olarak çöktü. Fakat fikir olarak hâlâ yaşıyor. Başka bir deyişle, Marksizminin yerini bugün ekonomizm aldı. Ekonomiyi bir inanç haline getiren, putlaştıran ekonomizmin, Marksizmden farkı nedir? Biri sosyal olayları, diğeri de bizzat insanın kendisini ekonomiye bağlıyor. Halbuki insanı ekonomiye değil, ekonomiyi insana bağlamak gerekir.
Ekonomiye böylesine değer verenler, ekonomik sorunlarını çözebilmişler mi? Ne gezer, tam aksine, ekonomik sorunları daha da büyütmüşler, içinden çıkılmaz hale sokmuşlar. Aslında herşeye önemi kadar değer vermek lazımdır. Birşeye öneminden daha çok değer vererek, başka birşeye öneminden daha az değer vermek demektir.
Ekonominin merkezine ve hedefine insanı koymayan sistemlerin adı, ne olursa olsun o sistemler zulüm sistemleridir. Çünkü o sistemlerde insanın değeri parayla ölçülmektedir. Daha doğrusu insan, metalaştırılıyor. İnsan metalaştırılınca, para için her yol mübah olur. Para için insanlar savaşır, para için insanlar savaştırılır. Böyle olmasaydı, Yahudi Soros, birçok yetkili ve etkili Türk insanının karşısında, "sizin en iyi ihraç ürününüz askerinizdir" diyebilir miydi?
Soros bu sözü söyledi de cevabını aldı mı? Hayır almadı. Keşke birisi çıkıp da ağzının payını verseydi. "Bizim askerimiz satılık değildir" diyebilseydi. Soros'un böyle düşünmesi normaldir. Çünkü Amerikan askeri paralı askerdir. Ama biz de askerlik kutsaldır, vatan borcudur. Onun içindir ki Atatürk, "Maksadı ne olursa olsun, vatan tehlikeye girmedikçe savaş, cinayettir." demiştir. Bazıları Türk ordusunu böyle bir cinayete sürüklemek için habire yırtınıyorlar. Niye? Çünkü ekonomizme inanmışlar, menfaat sağlayacaklar. Beklentileri bu.
Gerçi Soros'u bu şekilde konuşmaya iten acı olaylar olmamış, şanlı tarihimize kara lekeler düşmemiş değil. Belki de Soros bunlardan Amerikan muhiplerinin yaptıkları yayınlardan cesaret almıştır. Şanlı tarihimize düşen kara lekelerden biri, Amerikan yardımı için Kore'ye asker göndermemizdir. Maalesef, Amerikan yardımı için Anadolu gençlerini dünyanın bir ucuna savaşa gönderdik. Kore'ye asker göndermenin yanlış olduğunu söyleyenlere karşı, DP milletvekillerinden Agah Erozan'ın şu sözleri ekonomizmin ibret belgesi olarak saklanabilir: "Asker yerine mercimek, bulgur gönderseydik diyenler, bilmiyorlar mı, asker yerine erzak gönderdiğimizde, dolar yerine de sadece teşekkür gelecekti." Ne gariptir ki aynı mantık, aynı anlayış, bugünde geçerli. Hemde ziyadesiyle geçerli.
Ne kadar acı olsada söylemek zorundayız. Evet, dolar karşılığı askerimizi Kore'ye gönderdik. Gönderdik de ne oldu? Sahi çok dolar aldık mı? Ne kadar dolar aldığımızı, 1953'de Dışişleri Bakanı olan Dulles'in şu sözlerinden anlayabiliriz. Dulles Diyor ki: "Nato'ya en ucuz askeri Türkiye sağladı. Bir Türk askeri bize 23 sente mal oldu." Babayiğit Anadolu çocuklarının değeri, ABD'ye göre 23 sent. Daha çok olsa ne yazar? Türk milletinin inancına göre, insanın değeri parayla ölçülmez ki?
Ne yazık ki ekonomizm hastalığı Türkiye'yi idare edenlere de bulaşmış. Bundan dolayı herşeyi parayla ölçmeye kalkıyorlar. Bu hastalığa yakalanmış olanları bir an önce görevden uzaklaştırmak gerekir. Aksi halde Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış gibi, ABD askerinin ölmemesi için Türk askerini heba etmeyi göze alır duruma düşeriz.
Öğrencilerin sokaklara dökülmelerine, gösteri yapmalarına vesile olan fikir Marksizm idi. Bütün sosyal olayların sebebini ekonomiye dayandıran Marksizm, sistem olarak çöktü. Fakat fikir olarak hâlâ yaşıyor. Başka bir deyişle, Marksizminin yerini bugün ekonomizm aldı. Ekonomiyi bir inanç haline getiren, putlaştıran ekonomizmin, Marksizmden farkı nedir? Biri sosyal olayları, diğeri de bizzat insanın kendisini ekonomiye bağlıyor. Halbuki insanı ekonomiye değil, ekonomiyi insana bağlamak gerekir.
Ekonomiye böylesine değer verenler, ekonomik sorunlarını çözebilmişler mi? Ne gezer, tam aksine, ekonomik sorunları daha da büyütmüşler, içinden çıkılmaz hale sokmuşlar. Aslında herşeye önemi kadar değer vermek lazımdır. Birşeye öneminden daha çok değer vererek, başka birşeye öneminden daha az değer vermek demektir.
Ekonominin merkezine ve hedefine insanı koymayan sistemlerin adı, ne olursa olsun o sistemler zulüm sistemleridir. Çünkü o sistemlerde insanın değeri parayla ölçülmektedir. Daha doğrusu insan, metalaştırılıyor. İnsan metalaştırılınca, para için her yol mübah olur. Para için insanlar savaşır, para için insanlar savaştırılır. Böyle olmasaydı, Yahudi Soros, birçok yetkili ve etkili Türk insanının karşısında, "sizin en iyi ihraç ürününüz askerinizdir" diyebilir miydi?
Soros bu sözü söyledi de cevabını aldı mı? Hayır almadı. Keşke birisi çıkıp da ağzının payını verseydi. "Bizim askerimiz satılık değildir" diyebilseydi. Soros'un böyle düşünmesi normaldir. Çünkü Amerikan askeri paralı askerdir. Ama biz de askerlik kutsaldır, vatan borcudur. Onun içindir ki Atatürk, "Maksadı ne olursa olsun, vatan tehlikeye girmedikçe savaş, cinayettir." demiştir. Bazıları Türk ordusunu böyle bir cinayete sürüklemek için habire yırtınıyorlar. Niye? Çünkü ekonomizme inanmışlar, menfaat sağlayacaklar. Beklentileri bu.
Gerçi Soros'u bu şekilde konuşmaya iten acı olaylar olmamış, şanlı tarihimize kara lekeler düşmemiş değil. Belki de Soros bunlardan Amerikan muhiplerinin yaptıkları yayınlardan cesaret almıştır. Şanlı tarihimize düşen kara lekelerden biri, Amerikan yardımı için Kore'ye asker göndermemizdir. Maalesef, Amerikan yardımı için Anadolu gençlerini dünyanın bir ucuna savaşa gönderdik. Kore'ye asker göndermenin yanlış olduğunu söyleyenlere karşı, DP milletvekillerinden Agah Erozan'ın şu sözleri ekonomizmin ibret belgesi olarak saklanabilir: "Asker yerine mercimek, bulgur gönderseydik diyenler, bilmiyorlar mı, asker yerine erzak gönderdiğimizde, dolar yerine de sadece teşekkür gelecekti." Ne gariptir ki aynı mantık, aynı anlayış, bugünde geçerli. Hemde ziyadesiyle geçerli.
Ne kadar acı olsada söylemek zorundayız. Evet, dolar karşılığı askerimizi Kore'ye gönderdik. Gönderdik de ne oldu? Sahi çok dolar aldık mı? Ne kadar dolar aldığımızı, 1953'de Dışişleri Bakanı olan Dulles'in şu sözlerinden anlayabiliriz. Dulles Diyor ki: "Nato'ya en ucuz askeri Türkiye sağladı. Bir Türk askeri bize 23 sente mal oldu." Babayiğit Anadolu çocuklarının değeri, ABD'ye göre 23 sent. Daha çok olsa ne yazar? Türk milletinin inancına göre, insanın değeri parayla ölçülmez ki?
Ne yazık ki ekonomizm hastalığı Türkiye'yi idare edenlere de bulaşmış. Bundan dolayı herşeyi parayla ölçmeye kalkıyorlar. Bu hastalığa yakalanmış olanları bir an önce görevden uzaklaştırmak gerekir. Aksi halde Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış gibi, ABD askerinin ölmemesi için Türk askerini heba etmeyi göze alır duruma düşeriz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018