Bir güç ülkemizi bataklığın içine doğru süratle itiyor. AKP hükümetinin Ortadoğu hakkındaki söylemlerini hepimizi biliyoruz. Bölgede barış ve kardeşlik diyerek, ağabeyliğe soyunan iktidar bölgemizdeki devletlerle hasım noktasına geldi.
ABD’yi arkasına aldığı zannına kapılan iktidar, aslında ABD’nin arkasına saklandı. Artık sağından soluna bütün vatanperver kişiler Sayın Başbakan’ın ve şürekâsının milli iradenin dışında hareket ettiği konusunda hemfikirler.
Gelinen noktada İran’la, Irak’la, Rusya ile düşman olduk, Azerbaycan’ı küstürdük, Suriye ile de savaşa ramak kaldı. Eller tetikte ha şimdi ha biraz sonra silahlar patlayacak endişesini yaşıyoruz.
Bütün bu devletler çok rahat anlaşabileceğimiz karakterde ve karşılıklı yarar ilişkileri yürütebileceğimiz ülkeler.
Peki, ne oldu da biz bu ülkelere düşman olduk?
Tek cevap, ABD böyle istedi diyedir.
Uğruna cümle âlemle kavga ettiğimiz ABD ise, her fırsatta bizi bölgemizde ve dünyada yalnızlaştırmak istiyor. Son Suriye hadisesinde bile bir taraftan bize Suriye’ye gir derken, diğer taraftan kendisi uçağımızın Suriye hava sahasını ihlal ettiğini söylüyor. Yani Suriye’nin saldırısında haklı olduğunu ifade ediyor. Yani hem nalına vuruyor hem mıhına.
Uludere’deki sivil kayıplarda istihbaratın kimin tarafından verildiği kamuoyunda uzun süre tartışıldı. Hükümet ser verdi sır vermedi. Yine açıklama ABD’den geldi. Gelen istihbaratın kaynağı ABD. Kendisi eş başkanlık yaptığı ABD ile milletin de arasını bulmak için risk alıyor ama ABD’nin hesabı farklı. ABD Türkiye’nin yalnızlaşmasını istiyor. Devletin imaj kaybetmesini, milletin moralinin bozulmasını istiyor.
ABD’nin taktiği hep böyle olmuştur. Zamanında Saddam’a yaptıklarını hatırlayın. Hem Irak’ı Kuveyt’e girmesi için teşvik etmiş, arkasından niye girdin diye hesap sormuştur. Saddam’ın acı akıbeti unutulmaması gereken bir ibrettir.
Acaba hükümet sınıra kurduğu konteyner kentlerin terör kampı haline geldiğini, Suriye’nin bilmediğini mi zannediyor. Suriye’deki muhaliflere destek vererek Suriye’nin iç işlerine karışmış olmuyor mu?
Aynı tabloyu bir de empati yaparak değerlendirelim. Kandil’deki kampta odaklanan teröristler ve komşu ülkenin bu teröristlere sağlanan lojistiği düşünelim. Bunu egemen bir ülkenin kabul etmesi mümkün müdür?
Hadi diyelim, Suriye’de insanlar zulme uğruyor, katliam gerçekleştiriliyor bunun için taraf olundu. Peki, katliamın daniskası Irak’ta devam etmiyor mu? Niçin ABD iradesi altındaki Irak’a bir söz söylenmiyor?
‘Anana bak gör halini’ sözü önemli bir tespit cümlesidir. ABD güdümündeki ve AKP hükümetinin de fiili destek verdiği Arap Baharı’nın yaşandığı Arap ülkeleri bugün daha mı müreffeh daha mı bağımsızlar?
Hâşâ, sümme hâşâ.
Bu örnekleri arttırmak mümkün.
Güneş balçıkla sıvanmaz. Büyük fotoğrafa baktığımız zaman görülen şudur: milletimize karşı ciddi bir yanlış yapılmaktadır. Milletimiz Türk’üyle Kürt’üyle; Alevi’siyle, Sünni’siyle; sağcısıyla solcusuyla büyük bir tehdit ve tehlike ile karşı karşıyadır.
Başta Sayın Başbakan olmak üzere siyasi iktidar acilen ikaz edilmelidir, dünya ve ahirette hesabını veremeyecekleri yanlışlarına müsaade edilmemelidir.
ABD’yi arkasına aldığı zannına kapılan iktidar, aslında ABD’nin arkasına saklandı. Artık sağından soluna bütün vatanperver kişiler Sayın Başbakan’ın ve şürekâsının milli iradenin dışında hareket ettiği konusunda hemfikirler.
Gelinen noktada İran’la, Irak’la, Rusya ile düşman olduk, Azerbaycan’ı küstürdük, Suriye ile de savaşa ramak kaldı. Eller tetikte ha şimdi ha biraz sonra silahlar patlayacak endişesini yaşıyoruz.
Bütün bu devletler çok rahat anlaşabileceğimiz karakterde ve karşılıklı yarar ilişkileri yürütebileceğimiz ülkeler.
Peki, ne oldu da biz bu ülkelere düşman olduk?
Tek cevap, ABD böyle istedi diyedir.
Uğruna cümle âlemle kavga ettiğimiz ABD ise, her fırsatta bizi bölgemizde ve dünyada yalnızlaştırmak istiyor. Son Suriye hadisesinde bile bir taraftan bize Suriye’ye gir derken, diğer taraftan kendisi uçağımızın Suriye hava sahasını ihlal ettiğini söylüyor. Yani Suriye’nin saldırısında haklı olduğunu ifade ediyor. Yani hem nalına vuruyor hem mıhına.
Uludere’deki sivil kayıplarda istihbaratın kimin tarafından verildiği kamuoyunda uzun süre tartışıldı. Hükümet ser verdi sır vermedi. Yine açıklama ABD’den geldi. Gelen istihbaratın kaynağı ABD. Kendisi eş başkanlık yaptığı ABD ile milletin de arasını bulmak için risk alıyor ama ABD’nin hesabı farklı. ABD Türkiye’nin yalnızlaşmasını istiyor. Devletin imaj kaybetmesini, milletin moralinin bozulmasını istiyor.
ABD’nin taktiği hep böyle olmuştur. Zamanında Saddam’a yaptıklarını hatırlayın. Hem Irak’ı Kuveyt’e girmesi için teşvik etmiş, arkasından niye girdin diye hesap sormuştur. Saddam’ın acı akıbeti unutulmaması gereken bir ibrettir.
Acaba hükümet sınıra kurduğu konteyner kentlerin terör kampı haline geldiğini, Suriye’nin bilmediğini mi zannediyor. Suriye’deki muhaliflere destek vererek Suriye’nin iç işlerine karışmış olmuyor mu?
Aynı tabloyu bir de empati yaparak değerlendirelim. Kandil’deki kampta odaklanan teröristler ve komşu ülkenin bu teröristlere sağlanan lojistiği düşünelim. Bunu egemen bir ülkenin kabul etmesi mümkün müdür?
Hadi diyelim, Suriye’de insanlar zulme uğruyor, katliam gerçekleştiriliyor bunun için taraf olundu. Peki, katliamın daniskası Irak’ta devam etmiyor mu? Niçin ABD iradesi altındaki Irak’a bir söz söylenmiyor?
‘Anana bak gör halini’ sözü önemli bir tespit cümlesidir. ABD güdümündeki ve AKP hükümetinin de fiili destek verdiği Arap Baharı’nın yaşandığı Arap ülkeleri bugün daha mı müreffeh daha mı bağımsızlar?
Hâşâ, sümme hâşâ.
Bu örnekleri arttırmak mümkün.
Güneş balçıkla sıvanmaz. Büyük fotoğrafa baktığımız zaman görülen şudur: milletimize karşı ciddi bir yanlış yapılmaktadır. Milletimiz Türk’üyle Kürt’üyle; Alevi’siyle, Sünni’siyle; sağcısıyla solcusuyla büyük bir tehdit ve tehlike ile karşı karşıyadır.
Başta Sayın Başbakan olmak üzere siyasi iktidar acilen ikaz edilmelidir, dünya ve ahirette hesabını veremeyecekleri yanlışlarına müsaade edilmemelidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- İsrail-Türkiye savaşına doğru mu? / 20.07.2025
- Ahrazlık töreye sığar mı? / 19.07.2025
- Milletin adı belli: Türk milleti / 17.07.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş: Milletin adamı, insanlığın kazanımı / 16.07.2025
- Barış mı, pazarlık mı? / 14.07.2025
- Cumhurbaşkanına hakaret, anayasanın temel niteliklerine saldırı ve terörsüz Türkiye / 13.07.2025
- Abdullah Öcalan’ın videolu açıklaması: Barış mı, pazarlık mı? / 12.07.2025
- Emekliler baş tacıdır, hakkı teslim edilmeli! / 06.07.2025
- Kerbelâ ruhu bizi diriltecek olandır / 05.07.2025
- Kemer sıkılıyor, emekli boğuluyor / 28.06.2025
- Ahrazlık töreye sığar mı? / 19.07.2025
- Milletin adı belli: Türk milleti / 17.07.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş: Milletin adamı, insanlığın kazanımı / 16.07.2025
- Barış mı, pazarlık mı? / 14.07.2025
- Cumhurbaşkanına hakaret, anayasanın temel niteliklerine saldırı ve terörsüz Türkiye / 13.07.2025
- Abdullah Öcalan’ın videolu açıklaması: Barış mı, pazarlık mı? / 12.07.2025
- Emekliler baş tacıdır, hakkı teslim edilmeli! / 06.07.2025
- Kerbelâ ruhu bizi diriltecek olandır / 05.07.2025
- Kemer sıkılıyor, emekli boğuluyor / 28.06.2025