Çıkarılan tahdit yasalarıyla tarımda en iddialı olduğumuz ürünler artık eskisi gibi ekilip biçilmiyor. Ürünleriyle tanınan, isimlerini ürünlerinden almış yörelerde bile topraklar boş durumda. En basitinden geçen hafta Akçaabat’ta idim. Halkının tamamına yakını daha düne kadar tütün ekilen Akçaabat’ta şu an bu işle iştigal eden bir aile bile yok sevgili okurlar.
Açık anlatımıyla her şey, IMF ve Dünya Bankası güdümlü tarım politikalarını kayıtsız şartsız uygulamamızla başladı. Bu teslimiyetçi tutum tarımda üretimin gerilemesine, arazilerin boş kalmasına yol açtı.
Acaba 2000 yılından bu yana tarım üretiminde gerilemeye neden olan, IMF ve Dünya Bankası güdümlü politikalar nelerdir?
1999 yılında “Krizden kurtulmak için döviz bulma paniği içinde” IMF ile imzaladığımız stand-by anlaşmasıyla bakınız IMF bize neler dikte etti: (Bunlar rivayet değil. IMF anlaşmasında madde madde yazılı)
* Çiftçi ürün bazında desteklenmeyecek. Arazisini ekip biçsin biçmesin, çiftçiye sahip olduğu araziye dönüm başına her yıl (bütçeden) Doğrudan Gelir Desteği ödemesi yapılacak.
* Çiftçiye ucuz kredi verilmeyecek. Kredi desteği yapılmayacak.
* Gübrede ve diğer girdilerde destekler azaltılarak sabit tutulacak.
* Tarımdaki diğer tüm destek politikalarına son verilecek.
* Buğdaya en fazla dünya fiyatının yüzde 20 üzerinde fiyat verilebilecek.
* Desteklenecek ürünlere ödemeler tek seferde değil, yılda 2 taksitte yapılacak.
* Şeker fabrikaları ve Tekel özelleştirilecek. Şeker kanunu, alkollü içkiler kanunu, tütün kanunu çıkarılarak pancar, tütün, üzüm üretimi azaltılacak.
IMF’nin dikte ettiği bu politikaların hemen ardından, 2002 yılında Dünya Bankası ile “ARIP Tarımsal Destekleme ve Tarım Reformu Uygulama Projesi” adında bir anlaşma imzaladık.
Toplam 600 milyon dolarlık kredi karşılığı Dünya Bankası da bize şunları dikte etti:
* Tarımda destekleme politikasına son verilecek.
* Tarım kredilerine ve girdilere verilen sübvansiyonlar kaldırılacak.
* IMF’nin istediği şekilde arazi büyüklüğüne dayalı Doğrudan Gelir Desteği (arazide tarım yapılsın yapılmasın) uygulanacak.
* Destekleme alım fiyatları enflasyonun altında belirlenecek. Desteklenen ürün sayısı ve ürün miktarı azaltılacak.
* Tarım satış kooperatifleri kaderlerine terk edilecek. Yaşayamayan kapanacak.
* Tarım sektörüne destek veren devlet kurumları (Et Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, Devlet Üretme Çiftlikleri, Türkiye Zirai Donatım Kurumu, Orman Ürünleri Sanayi Kurumu, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı çiftlikler ve işletmeler) kapatılacak. Varlıkları özel sektöre satılacak.
Yani anlayacağınız sevgili okurlar alınan üç kuruşluk borç karşılığında tarımımızın köküne kibrit suyu döktük ve dökmeye devam ediyoruz. Bu tutum ve davranış aklı başında bir kişinin yapacağı bir iş olmasa gerek. Elin gâvurunun vereceği üç kuruşluk borca bizim ihtiyacımız yok ve dahi olamaz da.
İşte Çözüm: “Tarım sektörü en az ithalatla en fazla ihracat yapılabilecek bir sektördür. Başka bir ifade ile devlet¬lere en fazla SENYORAJ geliri elde etme hakkı veren sektörlerin başında tarım sektörü gelmektedir. “Prof. Dr. HAYDAR Baş Bey’in yıllardan beri anlattığı ‘toprağa atılan bir koçan mısır örneği’ni hiç mi dinlemedik Allah aşkına?
Ne zaman akıllanacağız ey millet!
Açık anlatımıyla her şey, IMF ve Dünya Bankası güdümlü tarım politikalarını kayıtsız şartsız uygulamamızla başladı. Bu teslimiyetçi tutum tarımda üretimin gerilemesine, arazilerin boş kalmasına yol açtı.
Acaba 2000 yılından bu yana tarım üretiminde gerilemeye neden olan, IMF ve Dünya Bankası güdümlü politikalar nelerdir?
1999 yılında “Krizden kurtulmak için döviz bulma paniği içinde” IMF ile imzaladığımız stand-by anlaşmasıyla bakınız IMF bize neler dikte etti: (Bunlar rivayet değil. IMF anlaşmasında madde madde yazılı)
* Çiftçi ürün bazında desteklenmeyecek. Arazisini ekip biçsin biçmesin, çiftçiye sahip olduğu araziye dönüm başına her yıl (bütçeden) Doğrudan Gelir Desteği ödemesi yapılacak.
* Çiftçiye ucuz kredi verilmeyecek. Kredi desteği yapılmayacak.
* Gübrede ve diğer girdilerde destekler azaltılarak sabit tutulacak.
* Tarımdaki diğer tüm destek politikalarına son verilecek.
* Buğdaya en fazla dünya fiyatının yüzde 20 üzerinde fiyat verilebilecek.
* Desteklenecek ürünlere ödemeler tek seferde değil, yılda 2 taksitte yapılacak.
* Şeker fabrikaları ve Tekel özelleştirilecek. Şeker kanunu, alkollü içkiler kanunu, tütün kanunu çıkarılarak pancar, tütün, üzüm üretimi azaltılacak.
IMF’nin dikte ettiği bu politikaların hemen ardından, 2002 yılında Dünya Bankası ile “ARIP Tarımsal Destekleme ve Tarım Reformu Uygulama Projesi” adında bir anlaşma imzaladık.
Toplam 600 milyon dolarlık kredi karşılığı Dünya Bankası da bize şunları dikte etti:
* Tarımda destekleme politikasına son verilecek.
* Tarım kredilerine ve girdilere verilen sübvansiyonlar kaldırılacak.
* IMF’nin istediği şekilde arazi büyüklüğüne dayalı Doğrudan Gelir Desteği (arazide tarım yapılsın yapılmasın) uygulanacak.
* Destekleme alım fiyatları enflasyonun altında belirlenecek. Desteklenen ürün sayısı ve ürün miktarı azaltılacak.
* Tarım satış kooperatifleri kaderlerine terk edilecek. Yaşayamayan kapanacak.
* Tarım sektörüne destek veren devlet kurumları (Et Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, Devlet Üretme Çiftlikleri, Türkiye Zirai Donatım Kurumu, Orman Ürünleri Sanayi Kurumu, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı çiftlikler ve işletmeler) kapatılacak. Varlıkları özel sektöre satılacak.
Yani anlayacağınız sevgili okurlar alınan üç kuruşluk borç karşılığında tarımımızın köküne kibrit suyu döktük ve dökmeye devam ediyoruz. Bu tutum ve davranış aklı başında bir kişinin yapacağı bir iş olmasa gerek. Elin gâvurunun vereceği üç kuruşluk borca bizim ihtiyacımız yok ve dahi olamaz da.
İşte Çözüm: “Tarım sektörü en az ithalatla en fazla ihracat yapılabilecek bir sektördür. Başka bir ifade ile devlet¬lere en fazla SENYORAJ geliri elde etme hakkı veren sektörlerin başında tarım sektörü gelmektedir. “Prof. Dr. HAYDAR Baş Bey’in yıllardan beri anlattığı ‘toprağa atılan bir koçan mısır örneği’ni hiç mi dinlemedik Allah aşkına?
Ne zaman akıllanacağız ey millet!
Adem Birinci / diğer yazıları
- Ali'nin Hendek’teki darbesi / 28.11.2023
- Kisa hadisi ve Ehl-i Aba / 25.11.2023
- Huzur hakkı ve çoklu maaş / 17.11.2023
- Zilzal Suresi / 26.10.2023
- Bu ülke insanı intihar edemez / 24.10.2023
- Taif ya da zulüm ve merhamet / 06.10.2023
- Boykot / 04.10.2023
- Hz. Fatıma anamızın nuru / 27.09.2023
- Âlemler nura gark oldu Muhammed doğduğu gece / 26.09.2023
- Ebu Leheb (Ateşin Babası) / 04.09.2023
- Kisa hadisi ve Ehl-i Aba / 25.11.2023
- Huzur hakkı ve çoklu maaş / 17.11.2023
- Zilzal Suresi / 26.10.2023
- Bu ülke insanı intihar edemez / 24.10.2023
- Taif ya da zulüm ve merhamet / 06.10.2023
- Boykot / 04.10.2023
- Hz. Fatıma anamızın nuru / 27.09.2023
- Âlemler nura gark oldu Muhammed doğduğu gece / 26.09.2023
- Ebu Leheb (Ateşin Babası) / 04.09.2023