Erdoğan bedel istiyor. Birilerine verdikleri sözü yerine getirmelerini hatırlatıyor. Doğruda yapıyor. Adam olan lafını bilmeli. Ne konuştuğuna dikkat etmeli. Yapamayacağı sözü vermemeli. Eğer tutamayacağı bir söz veya iddiada bulunduysa bu sözün ve iddianın bedelini de yerine getirmeli.
Sayın Erdoğan, Tekirdağ’da partililere hitap ediyor ve diyor ki; “Biz ne dedik? 6 sıfırı kaldıracağız, dedik. Ne dediler? “Yapamazsınız”. Hatta “Taksim Meydanı’na çıkar eşek gibi anırırım” diyenler oldu. Hatta köşe yazarlarından bu şekilde diyenler oldu. Şu anda utanmadan, sıkılmadan hala bu iktidara saldırıyor. Önce sen çık, Taksim Meydanı’nda bir anır bakalım, görelim.”
Evet, Sayın Başbakan’ın üslubu bu! Bak, yapamaz dedin, yaptım. Adamsan anıracaksın, diyor.
Ben de Sayın Erdoğan’ın düşünce serbestliğinden ilham alarak bir iki soru sormak istiyorum;
Seçimler öncesi, PKK ile pazarlık yaptığınız iddia ediliyordu ve siz büyük bir cesaretle bu iddiaların yalan olduğunu, iddia sahiplerinin (iddiaları MHP gündem etmişti) iddialarını ispatlamaları gerektiğini, aksi halde şerefsizlik ettiklerini vs. iddia ettiniz. Birilerini zan altında bıraktınız. Halk size inandı. Bu iddiaları atanlara “şerefsiz” dedi. Artı oylarını getirip, size verdi.
Şimdi geldiğimiz noktada ise bizzat kendiniz; “İmralı’ya da gönderen benim, Oslo’ya da gönderen benim” diyorsunuz. Başka bir sözünüzde de; “Devlet adamı dediğin gelecek seçimleri değil, gelecek nesilleri düşünür” diyordunuz.
Soru 1: Seçim öncesi, hem de ağır ithamlarla yalanladığınız iddiaları, seçimden epey sonra kendi ağzınızdan itiraf etmeniz, gelecek nesiller için miydi? Yoksa önünüzdeki seçimler için mi?
Soru 2: Yarın bir gün, sizin Tekirdağ’dan yaptığınız çağrı gibi birisi, mesela MHP Genel Başkanı veya sözcüsü kalkıp derse ki; Ey Erdoğan iddialar ispatlandı, gereğini yerine getir. Ne dersiniz?
Soru 3: Sayın Erdoğan! BOP eş başkanlığı konusunda da ve daha birçok mevzuda da “şeref ve namus” kelimeleri gibi insanların, özellikle insanımızın hassas olduğu kavramlar üzerinden neden siyaset yapma gereği duyuyorsunuz?
Artı Bakanlarınızda aynı üslubu sergiliyor. Mesela Sayın Arınç; “Biz PKK ile pazarlık yapacak kadar namussuz değiliz” diyordu. İnsanımızda, sizlerin bu kararlı duruşunuza inanıyordu. Ama daha sonra bizzat kendiniz, eş başkanda benim, PKK’ya da ben gönderdim vs. açıklamalar yapıyorsunuz. İktidarda kalmak bu kadar önemli mi?
Soru 4: Sayın Savcılar! PKK, Oslo, MİT üçgeninde birçok iddialar ortaya atıldı. Hatta PKK başı; özerklik talebinin hükümetten geldiğini açıkladı. Şimdi birkaç gündür yazılanlardan çıkardığım sonuçlara binaen; Başbakanın, MİT’i böyle bir görevle görevlendirme yetkisi var mıdır? MİT sorumluluk alanının dışına çıkmış mıdır? Eğer çıkmışsa bu suç değil midir? Özellikle coğrafyamızda yaşanan olaylar ortadayken Sayın Başbakan’ın 40 bin kişinin katline, yüzlerce milyar dolar zarar etmemize sebep olan PKK terör örgütüne temsilci göndermesi, bu terör örgütünü meşrulaştırmaz mı? Artı özerklik tavizi, ülkemizin birliğini tehlikeye atmaz mı? Bundan sonra oluşabilecek gayri meşru yapılanmalar, siyasi iktidarın bu tavizkar siyasetine binaen, hedeflerini önce kan akıt, korkut, yıldır ve istediğini al mantığına göre yaparlarsa, bunun müsebbibi kim olacak?
Şamar oğlanı
Alınmaya, darılmaya gerek yok! Artık şu gerçektir ki, CHP siyaseten AKP’nin şamar oğlanı olmuştur. Defalarca yazdık, çizdik, gördük ki, CHP, AKP’nin değirmenine su taşıyor.
Neden?
Bir kere kendi içinde demokrasiyi, huzuru sağlayamamış bir parti. Türkiye ve dünya gündemine yönelik akılcı tespit ve çözümlerden uzak bir parti. Artı belli bir modeli, ekseni, fikri, zikri bile yok. En acısı ve rakiplerinin en çok kullandıkları yönü ise milletin kültür ve medeniyetine aykırı söz ve davranışlara girişmeleri, girişenleri sahiplenmeleridir.
Örnek çok. Son bir aya bakın! Türkiye savaş eşiğinde, CHP ise AKP’nin oltaya taktığı; Millet Kur’an öğrensin mi, öğrenmesin mi? Yemine balıklama atlıyor.
Ne oldu? Milli Eğitim konusundaki bu yasa çıkmadan evvel CHP, Erdoğan ve kurmayları tarafından halkın önünde şamarlandı. Sonra Meclis’te şamarlandı. Kanun çıktıktan sonrada şamarlandı. Yarın seçim yaklaştığında dinciler ne diyecek; Ey vatandaş! Bakın bu CHP yavrularımızın Kur’an öğrenmesine, Peygamberlerini tanımasına karşı durdu… Gerisini anlayın, gelsin taze taze oylar…
AKP’ye referandumda rakip oldu. Neye “hayır” dediğini bilmeden “hayır” dedi. AKP referandumu kazandı. Dalga geçtikçe geçti. Aradan da 2 yıl geçti. Bu süreçte; Ey AKP! Halka verdiğin sözleri yerine getir, niye verdiğin sözleri tutmuyorsun? Yoksa halkımı kandırdın vb. konuları sorgulaması gerekirken, halka AKP’yi şikayet etmesi gerekirken, tuttu 12 Eylül’e müdahil oldu.
Neden? 12 Eylül’de CHP’de mağdurmuş. Kim mağdur etmiş? Asker. Ey CHP! Neden 28 Şubatçıların avukatlığına soyunuyorsun o zaman? 28 Şubat darbe değil miydi?
Böyle muhalefete ne derler? Erdoğan; can kurban, diyor. Ben, yazık, şamar oğlanına çevirdiniz Atatürk’ün partisini, diyorum.
Sayın Erdoğan, Tekirdağ’da partililere hitap ediyor ve diyor ki; “Biz ne dedik? 6 sıfırı kaldıracağız, dedik. Ne dediler? “Yapamazsınız”. Hatta “Taksim Meydanı’na çıkar eşek gibi anırırım” diyenler oldu. Hatta köşe yazarlarından bu şekilde diyenler oldu. Şu anda utanmadan, sıkılmadan hala bu iktidara saldırıyor. Önce sen çık, Taksim Meydanı’nda bir anır bakalım, görelim.”
Evet, Sayın Başbakan’ın üslubu bu! Bak, yapamaz dedin, yaptım. Adamsan anıracaksın, diyor.
Ben de Sayın Erdoğan’ın düşünce serbestliğinden ilham alarak bir iki soru sormak istiyorum;
Seçimler öncesi, PKK ile pazarlık yaptığınız iddia ediliyordu ve siz büyük bir cesaretle bu iddiaların yalan olduğunu, iddia sahiplerinin (iddiaları MHP gündem etmişti) iddialarını ispatlamaları gerektiğini, aksi halde şerefsizlik ettiklerini vs. iddia ettiniz. Birilerini zan altında bıraktınız. Halk size inandı. Bu iddiaları atanlara “şerefsiz” dedi. Artı oylarını getirip, size verdi.
Şimdi geldiğimiz noktada ise bizzat kendiniz; “İmralı’ya da gönderen benim, Oslo’ya da gönderen benim” diyorsunuz. Başka bir sözünüzde de; “Devlet adamı dediğin gelecek seçimleri değil, gelecek nesilleri düşünür” diyordunuz.
Soru 1: Seçim öncesi, hem de ağır ithamlarla yalanladığınız iddiaları, seçimden epey sonra kendi ağzınızdan itiraf etmeniz, gelecek nesiller için miydi? Yoksa önünüzdeki seçimler için mi?
Soru 2: Yarın bir gün, sizin Tekirdağ’dan yaptığınız çağrı gibi birisi, mesela MHP Genel Başkanı veya sözcüsü kalkıp derse ki; Ey Erdoğan iddialar ispatlandı, gereğini yerine getir. Ne dersiniz?
Soru 3: Sayın Erdoğan! BOP eş başkanlığı konusunda da ve daha birçok mevzuda da “şeref ve namus” kelimeleri gibi insanların, özellikle insanımızın hassas olduğu kavramlar üzerinden neden siyaset yapma gereği duyuyorsunuz?
Artı Bakanlarınızda aynı üslubu sergiliyor. Mesela Sayın Arınç; “Biz PKK ile pazarlık yapacak kadar namussuz değiliz” diyordu. İnsanımızda, sizlerin bu kararlı duruşunuza inanıyordu. Ama daha sonra bizzat kendiniz, eş başkanda benim, PKK’ya da ben gönderdim vs. açıklamalar yapıyorsunuz. İktidarda kalmak bu kadar önemli mi?
Soru 4: Sayın Savcılar! PKK, Oslo, MİT üçgeninde birçok iddialar ortaya atıldı. Hatta PKK başı; özerklik talebinin hükümetten geldiğini açıkladı. Şimdi birkaç gündür yazılanlardan çıkardığım sonuçlara binaen; Başbakanın, MİT’i böyle bir görevle görevlendirme yetkisi var mıdır? MİT sorumluluk alanının dışına çıkmış mıdır? Eğer çıkmışsa bu suç değil midir? Özellikle coğrafyamızda yaşanan olaylar ortadayken Sayın Başbakan’ın 40 bin kişinin katline, yüzlerce milyar dolar zarar etmemize sebep olan PKK terör örgütüne temsilci göndermesi, bu terör örgütünü meşrulaştırmaz mı? Artı özerklik tavizi, ülkemizin birliğini tehlikeye atmaz mı? Bundan sonra oluşabilecek gayri meşru yapılanmalar, siyasi iktidarın bu tavizkar siyasetine binaen, hedeflerini önce kan akıt, korkut, yıldır ve istediğini al mantığına göre yaparlarsa, bunun müsebbibi kim olacak?
Şamar oğlanı
Alınmaya, darılmaya gerek yok! Artık şu gerçektir ki, CHP siyaseten AKP’nin şamar oğlanı olmuştur. Defalarca yazdık, çizdik, gördük ki, CHP, AKP’nin değirmenine su taşıyor.
Neden?
Bir kere kendi içinde demokrasiyi, huzuru sağlayamamış bir parti. Türkiye ve dünya gündemine yönelik akılcı tespit ve çözümlerden uzak bir parti. Artı belli bir modeli, ekseni, fikri, zikri bile yok. En acısı ve rakiplerinin en çok kullandıkları yönü ise milletin kültür ve medeniyetine aykırı söz ve davranışlara girişmeleri, girişenleri sahiplenmeleridir.
Örnek çok. Son bir aya bakın! Türkiye savaş eşiğinde, CHP ise AKP’nin oltaya taktığı; Millet Kur’an öğrensin mi, öğrenmesin mi? Yemine balıklama atlıyor.
Ne oldu? Milli Eğitim konusundaki bu yasa çıkmadan evvel CHP, Erdoğan ve kurmayları tarafından halkın önünde şamarlandı. Sonra Meclis’te şamarlandı. Kanun çıktıktan sonrada şamarlandı. Yarın seçim yaklaştığında dinciler ne diyecek; Ey vatandaş! Bakın bu CHP yavrularımızın Kur’an öğrenmesine, Peygamberlerini tanımasına karşı durdu… Gerisini anlayın, gelsin taze taze oylar…
AKP’ye referandumda rakip oldu. Neye “hayır” dediğini bilmeden “hayır” dedi. AKP referandumu kazandı. Dalga geçtikçe geçti. Aradan da 2 yıl geçti. Bu süreçte; Ey AKP! Halka verdiğin sözleri yerine getir, niye verdiğin sözleri tutmuyorsun? Yoksa halkımı kandırdın vb. konuları sorgulaması gerekirken, halka AKP’yi şikayet etmesi gerekirken, tuttu 12 Eylül’e müdahil oldu.
Neden? 12 Eylül’de CHP’de mağdurmuş. Kim mağdur etmiş? Asker. Ey CHP! Neden 28 Şubatçıların avukatlığına soyunuyorsun o zaman? 28 Şubat darbe değil miydi?
Böyle muhalefete ne derler? Erdoğan; can kurban, diyor. Ben, yazık, şamar oğlanına çevirdiniz Atatürk’ün partisini, diyorum.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Küfrün karşısında bir tek İmam Hüseyin kalmıştı / 05.07.2025
- ‘Bana Hüseyin’den haber ver’ / 04.07.2025
- Milletin sorunlarını artık kale bile almıyorlar / 02.07.2025
- Ortadoğu'da ikinci dizayn dönemi / 30.06.2025
- Fitneye karşı Hüseyin olmak / 29.06.2025
- Sözde ‘Terörsüz Türkiye’ye’ feda edilen değerlerimiz / 28.06.2025
- NATO toplantısı öncesi ve sonrası / 27.06.2025
- İsrail, ABD-İran savaşından 15 ders / 26.06.2025
- Türkiye, BOP’un neresinde? / 24.06.2025
- TBMM’deki rezalet BOP’un parçasıdır / 23.06.2025
- ‘Bana Hüseyin’den haber ver’ / 04.07.2025
- Milletin sorunlarını artık kale bile almıyorlar / 02.07.2025
- Ortadoğu'da ikinci dizayn dönemi / 30.06.2025
- Fitneye karşı Hüseyin olmak / 29.06.2025
- Sözde ‘Terörsüz Türkiye’ye’ feda edilen değerlerimiz / 28.06.2025
- NATO toplantısı öncesi ve sonrası / 27.06.2025
- İsrail, ABD-İran savaşından 15 ders / 26.06.2025
- Türkiye, BOP’un neresinde? / 24.06.2025
- TBMM’deki rezalet BOP’un parçasıdır / 23.06.2025