Evet, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan 2019 yılında canlı yayında bir kıssa anlattı. Salon alkıştan yıkıldı adeta. Yandaş medya muhtelif tarihlerde bu kıssa üzerinden milletimize, 'iktidara sahip çıkma' mesajı verdiler.
Peki, o kıssadan ders çıkaran yok muydu? Önce kıssayı Sayın Erdoğan'ın cümleleriyle bir kez daha hatırlayalım:
"Hülagü Han, Moğol İmparatorluğu'nun kurucusu Cengiz Han'ın torunu, İlhanlı Devleti'nin kurucusudur.
Hülagü, 1258 tarihinde Bağdat'a sefer yapar. Abbasi Halifesi Mutasım'ı keçeye sarıp Moğol atlarının ayakları altında ezdirerek öldürtür.
Şehirde katliamlara başlar ve şehri yağmalatır.
Hülagü Han kadın, yaşlı, çocuk, hamile demeden bazı kaynaklara göre 200 bin, bazı kaynaklara göre de 400 bin kişiyi katleder.
Cami, hastane, saray ne varsa hepsini yok eder.
Kütüphaneleri ve tarihi eserleri yakar, yıkar. Milyonlarca dini ve ilmi eserin büyük bir kısmını Dicle Nehri'ne attırır.
Hülagü Han bir gün, şehrin dışına kurduğu karargâhında, o beldenin en büyük âlimi ile görüşmek istediğini bildirir.
Bu haber, âlimler arasında korku ve endişeye sebep olur. Kimse, Hülagü tarafından öldürülmek korkusuyla bu davete icabet etmek istemez.
Bu haber, zamanın genç âlimlerinden Kadıhan'a da ulaşır. Kadıhan, ufak tefek tıfıl bir gençtir. Daha sakalı bile çıkmamıştır.
Böylesine bir daveti kabul ettiğini söyleyerek Hülagü ile görüşmeye gidebileceğini bunun için kendisine bir deve, bir keçi, bir de bir horoz verilmesini ister.
Böyle bir fedainin ortaya çıkması ulema sınıfını rahatlatır. Çünkü bir kurban bulunmuştur. Hülagü'nün şerrinden korkan ulema sınıfı bu isteği hemen karşılar.
Kadıhan, hayvanlarla birlikte çadıra varır. Hayvanları çadırın dışında bırakarak içeriye girer ve kendini tanıtır. Kendisiyle görüşmek üzere geldiğini söyler.
Hülagü, genci tepeden tırnağa süzer ve beklediği tipte biri olmadığını görerek, 'bana göndermek için bula bula seni mi buldular? Gönderecek başka birini bulamadılar mı? diye sorar.
Kadıhan gayet sakin bir şekilde 'görüşmek için iri yarı, boylu boslu birini istiyorsan, bir deve getirdim. Sakallı, yaşlı birisi ile görüşmek istiyorsan, bir keçi getirdim. Eğer gür sesli birisiyle görüşmek istiyorsan horoz getirdim. Üçünü de çadırın önüne bıraktım. Onlarla görüşebilirsin' der.
Hülagü, karşısındakinin sıradan biri olmadığını anlar ve 'şöyle otur bakalım' diyerek kendisine yer gösterir ve ilk sorusunu sorar.
'Söyle bakalım, beni buraya getiren sebep nedir' diye sorar.
Kadıhan gayet sakin bir şekilde; 'Seni buraya bizim amellerimiz getirdi. Allah'ın bize verdiği nimetlerin kıymetini bilemedik. Esas gayemizi unutup makam, mevki, mal mülk peşine düştük. Zevk ve sefaya daldık. Cenab-ı Hak da bize verdiği nimetleri almak üzere seni gönderdi' der.
Hülagü, ikinci sorusunu sorar: 'Peki, beni buradan kim gönderebilir?'
Cevap çok manidardır.
'O da bize bağlı. Benliğimize dönüp ne kadar kısa zamanda toparlanıp, bize verilen nimetin kıymetini bilir, zevk ve sefadan, israftan, zulümden, birbirimizle uğraşmaktan vazgeçersek işte o zaman sen buralarda duramazsın.'
Hisse boyutuna geçelim
O Hülagu bugün ABD'dir, AB'dir, NATO'dur, İsrail'dir.
Bu Hülagu'lar, Büyük Ortadoğu Projesi adı altında, dinler arası diyalog adı altında, medeniyetler ittifakı adı altında, Arap Baharı, demokrasi adı altında bu coğrafyaya geldi.
Afganistan, Irak, Yemen, Suriye, Libya, Filistin ve diğer İslam coğrafyasında 6 milyondan fazla Müslüman'ı katlettiler. Yüz binlerce Müslüman kadının ırzına geçtiler.
Yeraltı, yerüstü zenginliklerimizi yağmaladılar. Camilerimizi, türbelerimizi yerle bir ettiler, etmeye de devam ediyorlar.
Peki, günümüz Hülagu'ları ABD, AB, NATO'yu buraya getiren sebep nedir?
Kadıhan'ın 'Seni buraya bizim amellerimiz getirdi. Allah'ın bize verdiği nimetlerin kıymetini bilemedik. Esas gayemizi unutup makam, mevki, mal mülk peşine düştük. Zevk ve sefaya daldık. Cenab-ı Hak da, bize verdiği nimetleri almak üzere seni gönderdi' cevabı bugünde geçerli.
Ve de bir şekilde İslam ülkelerinin başına geçip, serbest piyasa, kapitalizme evet, diyen, günümüz Hulagu'larına yaranmak için onların plan ve projelerine ortak olan, onlarla dost olmayı onur kabul eden, bir dediklerini iki etmeyen, onlarla dost, müttefik, ortaklık ilan eden ve Müslümanlara kılış kaldıran kişileri başımıza geçirmemizdir.
Peki, Hülagu'ları buradan kim gönderecek?
Ne zaman ki, Peygamberimizin o iki emanetine (Kuran ve Ehl-i Beyt) sarılırsak, bütün Müslümanlar 'Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt' paydasında kardeşliğimizi yeniden ilan edersek, milli paralarımızı devreye koyup, bütün zenginliklerimiz üzerinde kendi hakimiyetimizi ilan edersek o Hülagu'lar kaybedecektir.
Merhum Prof. Dr. Haydar Baş, Ehl-i Beyt Külliyatı ile Hoş Geldin Atatürk eseri ile ve Milli Ekonomi Modeli ile Türk ve İslam dünyasının ve de ezilen bütün halkların günümüz Hulagu'larından, zalimlerinden nasıl kurtulacağımızın reçetesini, planını yazmıştır.
Günümüz Hülagu'larının karşında 'ABD'ye kadim dost', AB'ye, 'nihai hedef' diyenler yoktur.
30 yaşında zeka ve cesareti taklit edilemeyen, 'ne AB, ne ABD. Yaşasın tam bağımsız Türkiye' diyen BTP lideri Hüseyin Baş vardır.
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024