Batılılar düşmansız yaşayamazlar. Düşmanları yoksa, ne ederler, ne eylerler, mutlaka bir düşman üretirler. Yani her dönemde bir öcü ile milletleri korkuturlar. Başka türlü içlerinde birlik sağlamaları mümkün değildir. Batılıları 'savaş tüccarları' olarak niteleyen Malezya eski başbakanı Mahathir Muhammed şöyle der:
"Batılılar savaşmalılar. Savaşmak için ise kendilerine düşman üretmeleri gerekiyor. Şimdi kendi aralarında iyi kötü bir barış sağlamaya başladıklarına göre, Batılı olmayan insanlara yönelmelerinin zamanı geldi".
Batılıların soğuk savaş döneminde ürettikleri düşman komünizm idi. Batılı önderler, komünizmi düşman göstererek, dünyayı aldatıyorlardı. Aslında komünizm hiçbir zaman Batılıların gerçek düşmanı olmamıştı, gerçek düşman İslam'dı. Komünizmin en şaşaalı yıllarında Fransa Dışişleri Bakanlığı'nda hazırlanan raporda bakınız hangi ifadeler yer alıyordu:
"Batı dünyası için komünizm olsa olsa bir askeri tehdit olabilir. Batı dünyası için asıl düşman İslam'dır. Çünkü İslam, Batılı değerlerin hepsini silip süpürüyor". Neymiş Batılı değerler? Sömürü, zulüm, işkence, kan ve gözyaşı değil mi? Batılılar, işgal ettikleri ülkelere bunlardan başka ne verdiler?
Komünizm düşmanlığı, bir başka deyişle Kömünizm ve kapitalizm çatışması, kâr getirmeyince ortadan kaldırıldı. Fakat komünizme karşı kurulan NATO feshedilmedi, ona yeni bir düşman bulundu. Daha doğrusu, eski düşmana, gerçek düşmana, yani İslam'a yeni hücum başlatıldı. İskoçya'nın Turnberry kasabasında 1990 yılında yapılan NATO zirvesinde ev sahibi İngiltere'nin eski başbakanı Margaret Thatcher, NATO'nun yeni düşmanını resmen ilan eti.
Yeni düşman İslam!
Yeni düşman İslam ama, İslam diyerek hücum etmek Müslümanların uyanmasına vesile olur diye çeşitli kavramlar üretildi ve bu kavramlar üzerinde hücum başlatıldı. Üretilen kavramların en çok kullanılanı "Terörist İslam" oldu. Terörizm denilince İslam, terörist denilince Müslüman akla gelecek şekilde yayınlar yapıldı, beyinler yıkandı.
İşte böyle bir ortamda NATO Zirvesi İstanbul'da toplandı. NATO Zirvesi'nin Türkiye'ye yansıyan bir çok pratik sonucu olacaktır. Bunları önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz. Ama bazılarını bugünden görmek mümkün. Mesela, NATO'nun gerekliliğini, aldığı kararların doğruluğunu ispatlamak için hizbullah tipi terör eylemleri başlatılabilir. Tehdit algılamasının değişmesi ve bu algılamaya karşı ordunun yeniden yapılandırılması gündeme gelebilir. Nitekim Pentagon'da General Schoomarker başkanlığında bu konuda çalışmalar yapılıyor. General Schoomarker toplantıların amacını şöyle açıklıyor:
"Dünyada sürekli yer değiştiren ve terör merkezli hale gelen tehdit profili ve artan istikrarsızlık bölgeler bazlı değişim nedeniyle ABD ordusu yeni bir düzenlemeye gitmek zorundadır. Bu şarttır, çünkü bu değişime sessiz kalmak doğrudan ülkemizin gelecekteki politikalarına olumsuz etkide bulunacaktır".
General Schoomarker, yeni ordunun özelliklerini şöyle ifade ediyor: "Her türlü savaşı icra kabiliyetini kaybetmeyen ama isyan bastırma, istikrarsızlık bölgelerde veya dış ülkelerde seri olarak geniş çaplı nokta operasyonları yapabilme, psikolojik harp gerçekleştirebilme, terör uzmanı olabilme, örgütler içine sızabilme, bölge dillerini konuşabilme niteliklerine sahip bir ordu oluşturma bizim için hayati olacaktır".
General Schoomaker'in toplantılarını Afganistan ve Irak savaşlarına katılan ve halen görevde olan komutanlarla yapması, hedefini ve amacını açıkça göstermektedir.
Türkiye'de de bu değişikliğe ayak uydurmak için ABD destekli Vakıflar düzenliyorlar. Bu toplantılarda öne çıkarılan görüş şu:
"Önümüzdeki yüzyılda tehdit algılanmasında önemli bir değişiklik yaşanacaktır. 21. yüzyılda devletten devlete konvansiyonel tehdidin yerini uluslararası düzeyde terör alacaktır. Onun için TSK ve diğer güvenlik kuruluşlarının konvansiyonel mücadele konseptini terk etmeleri ve teröre göre örgütlenmeleri gerekmektedir". Bundan sonra gündeme gelecek düşünceleri ve yaşanacak gelişmeleri bu bilgiler ışığında değerlendirirsek, görüşümüz keskin, tespitlerimiz daha doğru olur.
"Batılılar savaşmalılar. Savaşmak için ise kendilerine düşman üretmeleri gerekiyor. Şimdi kendi aralarında iyi kötü bir barış sağlamaya başladıklarına göre, Batılı olmayan insanlara yönelmelerinin zamanı geldi".
Batılıların soğuk savaş döneminde ürettikleri düşman komünizm idi. Batılı önderler, komünizmi düşman göstererek, dünyayı aldatıyorlardı. Aslında komünizm hiçbir zaman Batılıların gerçek düşmanı olmamıştı, gerçek düşman İslam'dı. Komünizmin en şaşaalı yıllarında Fransa Dışişleri Bakanlığı'nda hazırlanan raporda bakınız hangi ifadeler yer alıyordu:
"Batı dünyası için komünizm olsa olsa bir askeri tehdit olabilir. Batı dünyası için asıl düşman İslam'dır. Çünkü İslam, Batılı değerlerin hepsini silip süpürüyor". Neymiş Batılı değerler? Sömürü, zulüm, işkence, kan ve gözyaşı değil mi? Batılılar, işgal ettikleri ülkelere bunlardan başka ne verdiler?
Komünizm düşmanlığı, bir başka deyişle Kömünizm ve kapitalizm çatışması, kâr getirmeyince ortadan kaldırıldı. Fakat komünizme karşı kurulan NATO feshedilmedi, ona yeni bir düşman bulundu. Daha doğrusu, eski düşmana, gerçek düşmana, yani İslam'a yeni hücum başlatıldı. İskoçya'nın Turnberry kasabasında 1990 yılında yapılan NATO zirvesinde ev sahibi İngiltere'nin eski başbakanı Margaret Thatcher, NATO'nun yeni düşmanını resmen ilan eti.
Yeni düşman İslam!
Yeni düşman İslam ama, İslam diyerek hücum etmek Müslümanların uyanmasına vesile olur diye çeşitli kavramlar üretildi ve bu kavramlar üzerinde hücum başlatıldı. Üretilen kavramların en çok kullanılanı "Terörist İslam" oldu. Terörizm denilince İslam, terörist denilince Müslüman akla gelecek şekilde yayınlar yapıldı, beyinler yıkandı.
İşte böyle bir ortamda NATO Zirvesi İstanbul'da toplandı. NATO Zirvesi'nin Türkiye'ye yansıyan bir çok pratik sonucu olacaktır. Bunları önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz. Ama bazılarını bugünden görmek mümkün. Mesela, NATO'nun gerekliliğini, aldığı kararların doğruluğunu ispatlamak için hizbullah tipi terör eylemleri başlatılabilir. Tehdit algılamasının değişmesi ve bu algılamaya karşı ordunun yeniden yapılandırılması gündeme gelebilir. Nitekim Pentagon'da General Schoomarker başkanlığında bu konuda çalışmalar yapılıyor. General Schoomarker toplantıların amacını şöyle açıklıyor:
"Dünyada sürekli yer değiştiren ve terör merkezli hale gelen tehdit profili ve artan istikrarsızlık bölgeler bazlı değişim nedeniyle ABD ordusu yeni bir düzenlemeye gitmek zorundadır. Bu şarttır, çünkü bu değişime sessiz kalmak doğrudan ülkemizin gelecekteki politikalarına olumsuz etkide bulunacaktır".
General Schoomarker, yeni ordunun özelliklerini şöyle ifade ediyor: "Her türlü savaşı icra kabiliyetini kaybetmeyen ama isyan bastırma, istikrarsızlık bölgelerde veya dış ülkelerde seri olarak geniş çaplı nokta operasyonları yapabilme, psikolojik harp gerçekleştirebilme, terör uzmanı olabilme, örgütler içine sızabilme, bölge dillerini konuşabilme niteliklerine sahip bir ordu oluşturma bizim için hayati olacaktır".
General Schoomaker'in toplantılarını Afganistan ve Irak savaşlarına katılan ve halen görevde olan komutanlarla yapması, hedefini ve amacını açıkça göstermektedir.
Türkiye'de de bu değişikliğe ayak uydurmak için ABD destekli Vakıflar düzenliyorlar. Bu toplantılarda öne çıkarılan görüş şu:
"Önümüzdeki yüzyılda tehdit algılanmasında önemli bir değişiklik yaşanacaktır. 21. yüzyılda devletten devlete konvansiyonel tehdidin yerini uluslararası düzeyde terör alacaktır. Onun için TSK ve diğer güvenlik kuruluşlarının konvansiyonel mücadele konseptini terk etmeleri ve teröre göre örgütlenmeleri gerekmektedir". Bundan sonra gündeme gelecek düşünceleri ve yaşanacak gelişmeleri bu bilgiler ışığında değerlendirirsek, görüşümüz keskin, tespitlerimiz daha doğru olur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018