İnsan aklı, duyguları, nefsi, hissettikleriyle beraber bir bütündür ve tüm bunlarla yaşamalarına yön vermeye çalışırlar. Allah-u Teâla bizi kendi halimize, dürtülerimize, nefsimize, şeytana bırakmamak adına O'na layık kul olabilmenin, iyi bir müslüman olmanın yollarını gösteren Kur'an-ı Kerim haritasını bize göndermiştir. Fakat Kur'an-ı Kerim, biz normal insanların aklının onu yorumlayabileceği bir harita değildir. O öyle bir haritadır ki okuduğumuz her cümle hatta her kelime içerisinde bir çok sır taşımaktadır. Bundan dolayı Allah (c.c) bize diğer bir hediye olarak Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa ve ile efradını daha doğrusu Ehl-i Beyti o haritanın sırlarını çözüp yorumlayabilmemiz için göndermiştir.
Hepimizin insan olarak sosyal hayatta çeşitli rollerimiz vardır. Anne olarak, baba olarak, evlat olarak, torun olarak, kardeş olarak ve daha bunlar gibi birçok rolümüz vardır.
Ehl-i Beyte baktığımız zaman Hz. Peygamber (s.a.v) ve Hz. Fatıma bize toplumda olması gereken baba kız ilişkisini açıkça göstermektedir. Hz Peygamberin (s.a.v.) kızıyla olan güzel ilişkisine baba merhametine ve şefkatine verebileceğim güzel bir örnek aklıma geldi.
Sahabeden İman b. el-Husayn (r.a) diyor ki:
Bir gün Hz. Fatıma-i Zehra (a.s.) Resûlullah (s.a.v.)'in huzuruna gelmişti. Ben de ordaydım. Hz. Fatıma (a.s.) mübarek yüzlerinde açlıktan bir sarılık vardı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz. Fatıma (a.s.)'ın yüzüne baktı, gözlerinden yaş geldi ve mübarek ellerine göğsü üzerine koyarak şu duayı okudu: "Ey açları doyuran Allah'ım! Muhammed (s.a.v.)'in kızı Fatıma'yı aç bırakma!"
Bir de baktım ki, o anda Hz. Fatıma-i Zehra'nın yüzünden o sarılık gitti, yerine güzel bir pembelik geldi. Bir süre sonra Hz. Fatıma-i Zehra'ya rastladım bana dedi ki: "Ya İmran! O günden sonra artık bana açlık musallat olmuyor."
Bunun gibi Hz. Ali (a.s.) ve Hz. Fatıma-i Zehra (a.s.) arasındaki ilişki toplumumuzda karı koca olabilmeyi, Hz. Ali (a.s.) ve Hz. Hasan (a.s.), Hz. Hüseyin arasındaki ilişki baba oğul ilişkisini, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve Hz. Hasan, Hz. Hüseyin arasında ki ilişki dede torun ilişkisini, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin arasındaki ilişki kardeş ilişkisinin nasıl olması gerektiği Allah'ın Kitabında bu ilişkinin nasıl olması gerektiğinin yaşayarak açıklamış şekilleridir. Buna da vermek istediğim bir örnek bulunmaktadır.
Umeys kızı Esma şöyle diyor:
Bir gün Resûlullah (s.a.v.) Fatıma( A.S.)'ın evini teşrif buyurdu, Hasan ve Hüseyin (a.s.) ise evde değillerdi.
Resûlullah (S.A.) onları sordu. Fatıma (a.s.) cevaben şöyle dedi: "Bugün evimizde yiyecek için bir şey olmadığından Ali dışarı çıkarken, Hasan ve Hüseyin'i de, ağlayıp senden yemek istemesinler diye kendimle dışarı götürüyorum buyurdu ve onları da kendisiyle götürüp falan yahudi şahsın yanına gitti."
Resûlullah (s.a.v.) Ali (a.s.)'ı aramak için dışarı çıktı; O'nu bir yahudinin hurmalığında su çekmekle meşgul olduğu halde buldu. Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.)'ın da oynamakla meşgul olduklarını gördü. Bir miktar hurma da alıp onların yanına gitti ve Ali (a.s.)'a şöyle buyurdu: "Hava sıcak olmadan, Hasan ve Hüseyin'i eve götürmek istemiyor musun?"
Hz Ali (a.s.) şöyle cevap verdi: "Ya Resûlallah, evden çıktığımızda evde hiçbir şey yoktu, sabredin, Fatıma'ya biraz hurma temin edeyim. Bu yahudiyle, doldurduğum her kovaya karşı bir hurma almak üzere anlaştık."
Bir miktar hurma elde edince de onları eteğine döktü, Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.)'ı alıp eve döndü.
Verdiğimiz bu örnekte mevcut şartlarda eşinin yükünü paylaşmaya çalışan bir eş, evlatlarına bakmayı sorumluluk olarak gören bir baba ve onları merak eden onlara sahip korumaya çalışan bir dede görmekteyiz.
Toplumun en küçük yapısı olan aileye baktığımızda bunları görürken Ehl-i Beyt bizlere aynı zamanda Hz. Peygamber ile iyi bir yöneticinin nasıl olması gerektiğini, ticaretle uğraşan kişilerin özelliklerini, hemen her dalda nasıl olmamız gerektiği konusunda örnekler görmekteyiz.
Sonuç olarak daha sonra gelen ve günümüze kadar uzanan çizgideki Ehl-i Beyt nesline karşı ise yukarıda ifade ettiğimiz gibi imanı ve imanının yaşantısındaki görüntüsünü çerçevesinde muamele edilmeli, sevgi ve düşmanlıkta aşırı gidilmemeli, bir müslümana karşı nasıl hareket edilmesi gerekiyorsa öyle hareket edilmelidir.
Aynı şekilde Ehl-i Beyt'i kendi siyasi ve kişisel çıkarları için kullananlara karşı da dikkatli olunmalı, bu konuda gerekli hassasiyet gösterilmelidir. Amaç İslam'ın makul ve mantıklı çizgisini bu konuda da görmek ve göstermek, istismara ve istismarcılara kapıyı kapatmaktır.
- HİLMİ SALBAŞ: Neden Bağımsız Türkiye Partisi / 25.03.2024
- DİYETİSYEN FATMA ÖZDEMİR: Ramazanda tatlı krizlerine son / 20.03.2024
- FATMA ÖZDEMİR: Ramazanda beslenmeye dikkat! / 12.03.2024
- YASEMİN ÖZBEY: Muhalif basına açık mektup! Hâlâ mı? / 29.11.2023
- Fatıma Zehra Aydın: İnancımızı anlamadığımız için Atatürk’ü de anlamadık / 20.08.2023
- Rabia Sümeyye Aydın: Yolsuzluk konusunda da ‘NAS’ olduğunu biliyor muydunuz? / 13.08.2023
- JÜLİDE DOYURUM: ‘Allah dostları aynadır’ / 05.07.2023
- İlyas Güneştekin: Seçim analizi ve BTP lideri Hüseyin Baş / 03.06.2023
- R.Sümeyye Aydın: Sandıktan sonra da umut var / 26.05.2023