Lider, önderce yürüttüğü davayı şahsında yaşar ve temsil eder.
Ve asıl lider odur ki, kadrosunu yetiştirir, büyütür, eğitir. Yoksa, insanları "idare etmek" idareciliktir, ona liderlik denmez.
Hele hele, lider ve kadronun iddiası ülke yönetimine talip olmaksa, o zaman gereklilikler daha da artar. Bu sefer, lider, liderler yetiştirmek mecburiyetindedir.
Ülkenin türlü türlü dertlerini hamaset kokan konuşmalarla çözemeyeceğini bilip bu şifa bekler hastalıklara temelli ve sağlam, şifa kaynağı olacak çareler bulmak mecburiyetindedir.
Nazarımızı Türkiye'ye çevirirsek ne hazindir, görüyoruz ki, Türkiye'de "medya partlatması" partilerin hiçbirisi bu gerekliliklere sahip değil; her şeyiyle bomboşlar.
İktidarı, sorun yaratıyor; muhalefeti, ortada bir sorun olduğunu söylüyor; lakin, kimsenin sorunun "gerçekten" ne olduğundan haberi veyahut gerçek sorunu gündem ettiği yok.
Ama önümüzde duran bu kara resmin içinde, gül gibi kokan, gün gibi ışıyan ve hekimce şifaya hazır bir parça da durmuyor değil.
Evet! Elbette, Prof. Dr. Haydar Baş'tan; O'nun yıllar yılı yetiştirdiği ve nihayetinde her biri dünyada eşi benzeri görülmeyecek devlet adamı vasfını, O kıymetli liderin eğitiminden geçmekle kazanmış olan Bağımsız Türkiye Partisi kadrolarından bahsediyorum.
Eşsiz lider, benzersiz kadro!
En az bir Bağımsız Türkiye sevdalısı tanımış olan herkes bilir ki, bu kadronun her bir ferdi, Prof. Dr. Haydar Baş tarafından öylece sağlam eğitilmiştir ki, başbakanlar seviyesinde tez ve çözümle donanmıştır.
Dünyada böylesi bir kadro yok!
Dünyada böylesi bir lider yok!
Cihan, Prof. Dr. Haydar Baş'a, ve O'nu dinlediği, eğitimine tâbi olduğu nispette her konuya tabip olan Bağımsız Türkiye kadrosuna muhtaç!
Bu vatana, şahsına yaşam ve hürriyet hakkı tanıdığı için borçlu olan herkes; vatanı berbat edenlerden kaçıp abad edecek bu fikir insanı ve kadrosuna dönmeye de borçlu! Hatta -daha önce de demiştik- Prof. Baş'ı takip edip ardında vatan derdine düşmeyen herkes evladını katlediyor!
Evladımızı katletmemek, aksine onun hayrına çabalamak için artık dünkü gafletimize yuh edelim ve her şeyimizle bu apaydın ışıyan lider ve kadroya dönelim, sahip çıkalım!
Ve asıl lider odur ki, kadrosunu yetiştirir, büyütür, eğitir. Yoksa, insanları "idare etmek" idareciliktir, ona liderlik denmez.
Hele hele, lider ve kadronun iddiası ülke yönetimine talip olmaksa, o zaman gereklilikler daha da artar. Bu sefer, lider, liderler yetiştirmek mecburiyetindedir.
Ülkenin türlü türlü dertlerini hamaset kokan konuşmalarla çözemeyeceğini bilip bu şifa bekler hastalıklara temelli ve sağlam, şifa kaynağı olacak çareler bulmak mecburiyetindedir.
Nazarımızı Türkiye'ye çevirirsek ne hazindir, görüyoruz ki, Türkiye'de "medya partlatması" partilerin hiçbirisi bu gerekliliklere sahip değil; her şeyiyle bomboşlar.
İktidarı, sorun yaratıyor; muhalefeti, ortada bir sorun olduğunu söylüyor; lakin, kimsenin sorunun "gerçekten" ne olduğundan haberi veyahut gerçek sorunu gündem ettiği yok.
Ama önümüzde duran bu kara resmin içinde, gül gibi kokan, gün gibi ışıyan ve hekimce şifaya hazır bir parça da durmuyor değil.
Evet! Elbette, Prof. Dr. Haydar Baş'tan; O'nun yıllar yılı yetiştirdiği ve nihayetinde her biri dünyada eşi benzeri görülmeyecek devlet adamı vasfını, O kıymetli liderin eğitiminden geçmekle kazanmış olan Bağımsız Türkiye Partisi kadrolarından bahsediyorum.
Eşsiz lider, benzersiz kadro!
En az bir Bağımsız Türkiye sevdalısı tanımış olan herkes bilir ki, bu kadronun her bir ferdi, Prof. Dr. Haydar Baş tarafından öylece sağlam eğitilmiştir ki, başbakanlar seviyesinde tez ve çözümle donanmıştır.
Dünyada böylesi bir kadro yok!
Dünyada böylesi bir lider yok!
Cihan, Prof. Dr. Haydar Baş'a, ve O'nu dinlediği, eğitimine tâbi olduğu nispette her konuya tabip olan Bağımsız Türkiye kadrosuna muhtaç!
Bu vatana, şahsına yaşam ve hürriyet hakkı tanıdığı için borçlu olan herkes; vatanı berbat edenlerden kaçıp abad edecek bu fikir insanı ve kadrosuna dönmeye de borçlu! Hatta -daha önce de demiştik- Prof. Baş'ı takip edip ardında vatan derdine düşmeyen herkes evladını katlediyor!
Evladımızı katletmemek, aksine onun hayrına çabalamak için artık dünkü gafletimize yuh edelim ve her şeyimizle bu apaydın ışıyan lider ve kadroya dönelim, sahip çıkalım!
Hüseyin Taşkın / diğer yazıları
- Ölenden borç var doğana borç kalıyor / 08.06.2019
- Eğer başarı aranıyorsa / 10.04.2019
- Enflasyonu da bilmiyorsunuz ki! / 15.03.2019
- Büyük devrim / 14.03.2019
- Çözüm sahibi olmak / 05.03.2019
- Taklit edilmeye çalışılan parti BTP / 26.02.2019
- Hepimiz orada olmak durumundayız / 20.01.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a kim tuzak kurar? / 15.01.2019
- Yarın değil, bugün / 25.12.2018
- Ata’ya vefa borcumuz var / 23.10.2018
- Eğer başarı aranıyorsa / 10.04.2019
- Enflasyonu da bilmiyorsunuz ki! / 15.03.2019
- Büyük devrim / 14.03.2019
- Çözüm sahibi olmak / 05.03.2019
- Taklit edilmeye çalışılan parti BTP / 26.02.2019
- Hepimiz orada olmak durumundayız / 20.01.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a kim tuzak kurar? / 15.01.2019
- Yarın değil, bugün / 25.12.2018
- Ata’ya vefa borcumuz var / 23.10.2018