Siyasi gözlemciler, yorumcular, yazarlar ve çizerler, seçim sonuçlarına bakarak milletin verdiği mesajı okumaya çalışıyorlar. Doğal olarak herkes olaya kendi açısından yaklaştığından, değerlendirmeler çok farklı olmaktadır. Öyle ki, bazı değerlendirmeler, birbirine tamamen ters düşmektedir.Doğru veya yanlış, seçim sonuçları üzerine söylenmedik söz kalmadı. Ancak tüm değerlendirmeler, siyaset merkeze alınarak yapılmıştır. Bir başka deyişle değerlendirmeler, oy oranları üzerinde odaklandı. Söz konusu değerlendirmelerin çoğu, şöyle yapılmıştır: Filan parti şundan dolayı oy kaybetti, falan parti şu sebepten oyunu artırdı. Sadece oy oranlarını esas alarak yapılan böylesi değerlendirmeler, her zaman yanıltıcı olabilir. Çünkü değişik yöntemlerle seçmenlerin oyları yönlendirilmektedir. Bazen belli seçmenler, istemediği partiye oy vermek zorunda bırakılmaktadır.Bundan dolayıdır ki, seçimlerin asıl değerlendirilmesi sosyolojik olarak yapılmalıdır. Ülkemizdeki son genel seçimleri sosyolojik bakımdan değerlendirdiğimizde, karşımıza etnik kimliklere dayalı bir bölünmüşlük çıkmaktadır. Bu, çok tehlikeli bir sonuçtur. Etnik kimlikleri öne çıkararak oy almak çok kolaydır. Bunu yaptığınızda seçim beyannamesine ve seçim vaatlerine hiç gerek kalmaz. Ama ne var ki, böyle siyaset izleyen partiler, millet içerisinde etnik ayırımcılığa sebep olurlar.Bazı siyasi partilerin sorumsuz davranışları, maalesef ülkemizde etnik ayırımcılığı tehlikeli boyutlara vardırmıştır. Özellikle Güneydoğu illerimizde yaşayan dindar insanlar bile, etnik kimlik hastalığına tutulmuştur. Hâlbuki dinimiz İslâm, etnik ayırımcılığı temelinden reddetmektedir. Etnik kimliğinden dolayı bir insanı ayrı tutmak ve dışlamak Batı medeniyetinin eseridir. "Filozof ve İngiliz sömürge bürosunda müşavir olan David Huma, insan topluluklarının ayrı ayrı yaratıldıklarını belirten teoriye ve Beyaz olmayanların doğuştan aşağı değerde olduklarına inanıyordu. Amerika Birleşik Devletleri'nde Siyahların bir ırk oluşturdukları ve bu ırkın Beyazlardan aşağı olduğu sorgulanmaksızın kabul ediliyordu." (Bkz. Gerard Huber, Bilim ve İktidar, s. 129). Sözde Hitler'e karşı olduğunu söyleyen etnik kimlik savunucuları, uygulamada tıpatıp onun izini takip etmektedirler. Hitler, biyolojik bir temel ve amaç olmaksızın devlet siyasetinin boşlukta kalacağını iddia ediyordu. Günümüzde insan eşitliğinden, eşit haklardan ve etnik ayırımcılığın geçmişte kaldığından sıkça söz edilmektedir. Gerçekten de etnik ayırımcılık nispeten azalmıştır. En azından kanun önünde eşitlik sağlandığından, etnik ayırımcılığa uğrayanlar hakkını arayabilmektedir. "Yirminci yüzyılın iktidarları -öbürleri de dâhil olmak üzere özellikle diktatörlükler- ırksal ya da toplumsal ya da hem ırksal, hem toplumsal ideolojilerini açıkça biyoloji üzerine kurmaya çalıştılar." (A.g.e. s.130). Ne yazık ki, aynı anlayıştan beslenen fikirlerin, son genel seçimlerde revaç bulduğuna ve itibar gördüğüne şahit olduk. Bunun giderilmesi için tüm siyasi partiler, din ve bilim adamları harekete geçmelidir. Şu gerçek çok iyi bilinmelidir ki, etnik ayırımcılığı ve ona dayalı fikir akımlarını yok etmek, siyasi partilerin koalisyon hükümeti kurmalarından daha önemlidir. Hükümetler kurulur ve yıkılır, ama etnik ayırımcılık ölümcül bir hastalıktır. Bu hastalıktan acilen kurtulmamız ve yeniden "Müslümanlar kardeştir" anlayışına dönmemiz şarttır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018