Geçtiğimiz hafta Para Politikası Kurulu toplandı ve faiz oranlarını 0.5 puan artırdı. Böylece gecelik borçlanma faiz oranı yüzde 15.25'ten yüzde 15.75'e, borç verme faiz oranı da yüzde 19.25'ten yüzde 19.75'e yükseltildi.Türkiye bu faiz oranlarıyla en yüksek faiz veren ülke konumunda. Bizi yüzde 15.50'yle İzlanda izliyor. En düşük faizi ise yüzde 0.5 ile Japonya veriyor.Bir ülke faiz oranlarını neden artırır? IMF, Dünya Bankası gibi küresel finans kuruluşlarının talimatlarıyla hareket eden Türkiye, finans ihtiyacını kendi emisyonu, yani parasını devreye koyarak değil de yabancı sermayeyle karşılamaktadır.Mevcut ekonomi anlayışıyla, bu finans ihtiyacı cari açıkların kapatılması, borçların ödenmesi için gerekmektedir. Maalesef borcu borçla çevirmeye çalışan bir ekonomi anlayışımız var. Eğer bu para bir şekilde sekteye uğrarsa, bütün sistemini bu paraya endeskleyen Hükümetin başarısızlığı ortaya çıkacaktır, yabancıların inisiyatifine kalmış bu hayali sistem de çökecektir.Yabancılar, normal şartlar altında istedikleri her şeyi anında yerine getiren taşeron bir siyaseti pek harcamak istemezler. Ama ABD'de başlayan ve tüm dünyayı etkisi altına alan mortgage krizi en başta küresel finans kuruluşlarını vurduğu için herkes kendinin derdine düştü.Yabancı dev bankalar üst üste zarar açıklamaya başladılar.Finans kuruluşları daha fazla zarar etmemek için finansal yatırımlardan kaçıp, buğday, demir, petrol gibi reel ürünlere yatırım yapmaya başladılar. Küresel şirketler, krizden büyük darbe alınca, bundan en çok etkilenen ülkeler de bu finans şirketlerine, yabancı sermayeye bel bağlayan Türkiye gibi ülkeler oldu. Neticede Türk Borsası tepetaklak oldu cazibiyetini yitirdi. Borsa endeksi düşünce Borsa'ya yatırım yapan yabancıların geliri düştü.Daralan küresel likidite problemine bir de İzlanda'nın bir dönem için faiz şampiyonluğu koltuğuna oturması da eklenince Türk Hükümetinin paçası iyice tutuştu ve faiz oranlarını 0.5 puan arttırarak "ben daha cazibim" mesajını gönderdi.Peki, yüksek faiz faydalı mıdır, zararlı mıdır? Zararlıysa zararları nelerdir?Faiz hiçbir emek harcamadan sermayeyi elinde bulunduranlara haksız bir gelir sağlarken, faizle borç alan ülkelerin, kurumların ve şahısların kanını bir sülük gibi emmektedir. Bu faiz oranı ne kadar yüksekse bu sömürü daha da artmaktadır.Türkiye faiz oranını artırarak esasen şunu demek istiyor: Ey yabancı sermaye gel beni kanımı daha fazla iç, benden daha fazla haksız kazanç elde et, beni daha fazla sömür...Faiz, halkımızın emeğinden damla damla toplanan vergilerin bir çırpıda küresel tefecilere aktarılması demektir.Faiz, bütün kaynaklarımızın küresel güçlere transferidir.Faiz oranları ne kadar yüksekse, bu, reel ekonomiye o kadar maliyet demektir. Faiz, üreticinin de tüketicin de daha fazla maliyetle finans sağlaması demektir.Bu açıdan bakıldığında faiz üretimin de tüketimin de önünde dağ gibi bir engeldir.Türkiye'nin finans ihtiyacını karşılaması için bu yüksek faizlerle alınan yabancı paraya hiç ihtiyacı yoktur.Prof. Dr. Haydar Baş Milli Ekonomi Modeli'nde, finans ihtiyacının tamamen maliyetsiz yerli para basılarak karşılanmasını tavsiye etmektedir. Üretim, tüketim, yatırım eğer maliyetsiz para ile karşılanırsa, bu maliyetlerde büyük bir düşüşe sebep olacak, yabancı hegemonyasından bizi kuratarak bağımsızlığımıza tekrar kavuşturacaktır. Böylece sırf yabancı bize kağıdını boyayıp göndersin diye kırk takla atmak zorunda kalmayacağız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Orman alanları, ranta açılmamalı / 01.07.2025
- Tel Aviv’de Abraham Anlaşmaları’na ilişkin bir garip pano / 28.06.2025
- 30 Haziran yaklaştıkça ‘mutlak butlan’ tartışması alevleniyor / 27.06.2025
- İsrail-İran savaşında UAEA’nın rolü! / 26.06.2025
- ABD, İsrail ve İran arasında ‘ilginç’ bir ateşkes / 25.06.2025
- ABD, İran’la müzakere mi istiyor, mütareke mi? / 24.06.2025
- İran, Hürmüz Boğazı kartını kullanır mı? / 21.06.2025
- İsrailli sunucu: “Finalde Türkiye var” / 19.06.2025
- Geçmiş olsun Sayın Ümit Özdağ / 18.06.2025
- İsrail için sadece Tahran değil, Ankara yolu da açıldı! / 17.06.2025
- Tel Aviv’de Abraham Anlaşmaları’na ilişkin bir garip pano / 28.06.2025
- 30 Haziran yaklaştıkça ‘mutlak butlan’ tartışması alevleniyor / 27.06.2025
- İsrail-İran savaşında UAEA’nın rolü! / 26.06.2025
- ABD, İsrail ve İran arasında ‘ilginç’ bir ateşkes / 25.06.2025
- ABD, İran’la müzakere mi istiyor, mütareke mi? / 24.06.2025
- İran, Hürmüz Boğazı kartını kullanır mı? / 21.06.2025
- İsrailli sunucu: “Finalde Türkiye var” / 19.06.2025
- Geçmiş olsun Sayın Ümit Özdağ / 18.06.2025
- İsrail için sadece Tahran değil, Ankara yolu da açıldı! / 17.06.2025