Fertten topluma yansımalar

Yaşanan olayların dünü bugünü en ince ayrıntılarına varıncaya kadar incelenmeden istenilen dersler çıkartılamaz. Dolayısıyla da yaşanan olumsuzluk ortadan kaldırılamaz. Çevremizde cereyan eden olaylar vatandaşın gündeminde çözümsüzlüğün hâkim olduğu bir havaya dönüşmüştür. Bu olumsuzlukların ortadan kalkması için yapılması gereken; öncelikle durumun tahlili ve neticesinde de çözümler uygulanmaya konulmalıdır. Bir dokun bin ah işit?İnancımız gereği biz biliyoruz ki ölümden başka her derdin devası vardır. Dünya tarihine baktığımız zaman nice kavimlerin helak olduğunu, yolunu kaybeden insan topluluklarına yol göstermek üzere nice Peygamberlerin gönderildiği bilinen bir gerçektir. O zaman insanlık yaşamını sürdürmek için kıyamete kadar kendi huzur ve saadeti için yollar arayacaktır. Yaşadığımız topluma baktığımız zaman nefislerin hükümran olduğu; sahtecilik ve yalanın ön plana çıktığı, neticede de toplumda insanların biri birine güvenlerinin kalmadığı görülmektedir. Kime giderseniz "bir dokun bin ah işit" misali herkesin biri birinden şikâyet eder hallerine şahit olursunuz. Çözüm denince de; "bu adam olmaz, ya da burası düzelmez" tespitiyle karşılaşırsınız. Bu toplumsal hastalığımızdır. Gelinen son durum incelenip hastalık tahlil edilmedikçe bırakın çözümü, çözüm için niyet bile beslenemez. Yalanın, sahteciliğin, hayâsızlığın, hâkim olduğu günümüz dünyasına bakınca kötü ahlakın kök saldığını görürüz. Bu durumu tahlil ederken ilk tohumun atılışını görmemiz lazımdır. Ürün tohumdan elde edilir. Meydana gelen ürünün kalitesi tohumla alakalıdır. Toplumun çekirdeği aileİnsanların toplumsal hayata katılmadan önce aile kurumunda yetiştiği bilinen bir gerçektir. Yani insanlık ailesinin tohumu fert planında aile içerisinde atılmaktadır. Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed (sav) Efendimiz; "İnsanlar İslam fıtratı üzere doğarlar, onları aileleri, çevreleri Hıristiyan, Yahudi ya da Mecusi yaparlar?" (Müslim, Kader, 25) buyurmakla insan yaşamında ailenin önemine dikkat çekmiştir. İnsanın imanı ile alakalı davranışlarda ailenin rolü olduğuna göre insanın bütün davranışlarına da imanı etki ettiğine göre, davranışları aile ile çok yakından alakalıdır. Toplumda hâkim unsur neyse aile ya da çevrenin durumu da odur. Hz. Peygamber (sav) hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Kişi arkadaşının dini üzeredir. O halde herkes kiminle arkadaşlık yaptığına baksın." (Ebu Davud, Tirmizi). İnsan eğitiminde çevresel faktörlerin rolüHikâye edilir; adamın biri hırsızlıktan dolayı çok nam salar. Sonunda idama mahkûm edilir. - "Son arzun nedir?" Diye sorulur. - "Bana annemi getirin" der. Mahkûmun annesi getirilir. - "Anneciğim bana dilini uzat" der ve mahkûm annesinin dilini ısırarak kopartır. Seyredenlere de şu açıklamayı yapar; - "Ben çocukken komşumuzun kümesinden bir yumurta çalmıştım. Anneme getirdiğimde bana, oğlum bu yaptığın yanlış, deyip beni uyarmadı, ben de yavaş yavaş işi ilerlettim. Yumurta derken tavuk, tavuk derken başka şeyler çaldım ve neticede bu duruma geldim"? Kıssadan hisse bize; "fertlerin eğitiminde çevresinde oluşan her şeyin onun davranışına etki ettiği" gerçeğini anlatmaktadır. En basitinden çocuğuna bir şeyler yedirmek için onu, olmayan öcülerle kandırmakla, "sen yemezsen şuna veririm" demekle, yalancılık ve haset eğitimi başlamıyor mu? Basit gibi görünen ve başlangıcından getireceği zararların tahmin bile edilemeyeceği ama insanoğlunun şuur altına yerleşen bu unsurlar gelecekte o insanın kişiliğini oluşturmaktadır. Küçük küçük hatalar karşısında uyarılmayan ya da eğitilmeyen insanlar, neticede sadece kendileri değil toplumun huzurunu, sağlığını ve geleceğini yanlışa sürüklemeye yetmektedir. Devlet millet el ele yeniden bir eğitim seferberliğiYapılan bu tahliller neticesinde; toplumsal davranışlarda, olumsuzlukların hâkim olduğu bu durumun bir anda oluşmadığını, belli bir süreçten sonra gerçekleştiğini gözlemlemiş olmaktayız. Çözüm için; aileden başlayan doğru bir eğitim sayesinde, devlet millet el ele yeniden bir eğitim seferberliği başlatılmalıdır. Bunun içinde mutlaka "sosyal devlet milli devlet" anlayışının hâkim kılınacağı "dışa bağlı politikalardan kurtarılmış bağımsız bir devlet, milli bir siyaset, milli bir ekonomi, milli bir duruş" şarttır. Gerisi; kangren olmuş bir bünyenin pansuman tedbirleriyle iyileşmesini beklemekten öte bir davranış değildir.