Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Türkiye'nin nasıl bir kuşatma altına alındığı konusunda, milletimizi bilgilendirme ve milletimize yön verme noktasında bulunan kişi, kurum ve kuruluşları uyarma mitinglerine, toplantılarına Şanlıurfa ile devam etti. Şanlıurfa Harran Otel'de gerçekleştirilen toplantıya ve BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'a Şanlıurfalılar büyük ilgi gösterdi. "Bu vatan bu millet seni bekliyor" tezahüratıyla Prof. Dr. Haydar Baş'a ilgisini gösteren Şanlıurfalılar, "Bu vatan bizimdir bizim kalacak" sloganıyla da dosta düşmana mesaj verdi.
Millet direnmesin isteniyor
Salonu tıklım tıklım dolduran Şanlıurfalılara hitaben yaptığı konuşmada BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, dünyanın merkezinde, en stratejik noktasında bulunan Türkiye toprakları üzerinde yaşayan Türk milletinin Şark Meselesi projesi kapsamında bu topraklardan sürülmek istendiğine dikkat çekti. Bu bağlamda Türk milletinin milli ve manevi kimliğinden soyutlanması, böylece işgal güçlerine direnmek yerine "hoş geldiniz, safa geldiniz" demek gibi bir garabeti sergiler kıvama getirilmesi gibi bir stratejiyi hayata geçirdiklerine, araç olarak da Dinlerarası Diyalog denilen bir mekanizmanın kullanıldığına işaret eden Prof. Dr. Haydar Baş, Dinlerarası Diyalog faaliyetlerinin sadece Türk ve İslam dünyasında yürürlüğe konan bir proje olma özelliğinin de altını çizerek şöyle konuştu: "Dinlerarası Diyalog'un amacı Müslümanı Hıristiyan kimliğine büründürmektir. Çünkü Hıristiyan kimliğine bürünüldüğünde, yarın toprak işgalinde, Müslüman Türk kimlikli insanların 'bu ülkede ne işiniz var' denilmesinin önüne geçilmiş olacaktır. 'Ne kadar da iyi ettiniz de geldiniz' denilmesi sağlanmış olacaktır. Bugün bile Kıbrıs elden gidiyor, Güneydoğu'nun parçalanması sözkonusu, vatan bölünüyor, demokratik-laik cumhuriyetimiz elimizden çıkıyor, insanımız afyon yutmuş gibi bigane halde olanları seyrediyor."
Savunma refleksimize darbe
Müslüman Türk milletini ülkesini savunma refleksinden soyutlamak için kullanılan Dinlerarası Diyalog aracının bazı sivil kurumlara havale edildiğini belirten Prof. Dr. Haydar Baş, mevcut iktidarın da Türk milletini direnemez boyuta taşıyacak boyuta taşımada Türk insanını milli ve manevi değerlerinden koparma düzenlemelerine imza atmakta olduğunu ifade ederek, Yeni Türk Ceza Kanunu'nun 221. ve 265. maddesi ile birlikte yapılmak istenenin Türk insanını İslam'dan koparmak olduğunu söyledi. Bu maddeler ile Türk insanının dinini öğrenmesinin önüne set çekilmek istendiğini söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, "dini bilgilerden, dini eğitimden, dini kültürden mahrum kalan ferdin sağa sola sarkması, bir arayış içerisine girmesi, bir bunalım dönemi yaşaması çok tabiîdir. Bu dini açlık onu mutlaka bir kimlik bunalımına sürükleyecek, bu arada yanlış da olsa bulduğu şeylerin doğru olduğuna kanaat getirerek kimlik değişikliği otomatikman vücuda gelecektir" dedi.
Topraklarımız talan ediliyor
Bir taraftan Müslüman Türk insanı, Anadolu'nun yeniden işgal girişiminde direnemez boyuta taşınma operasyonuna tabi tutulurken bununla yetinilmeyip, diğer taraftan daha önce denenmiş ve Filistin örneğinde kendini gösterdiği gibi başarılı olmuş toprak satın alma faaliyetlerinin süratle devam ettirildiğini söyleyen BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, mevcut iktidar döneminde yabancıların Türkiye'de gayrimenkul almasının kolaylaştırıldığını, 400 bin km2'lik alandaki yer altı kaynaklarımızın Rio Tinto, Eldorado Gold gibi yabancı şirketlerin tekeline geçtiğini belirtti. Yabancı talanının GAP bölgesinde de sürdüğünü belirten Prof. Dr. Haydar Baş şunları söyledi: "Gizli bir rapora göre, GAP bölgesinde Yahudi kökenli 60 Türk vatandaşı adam başı 5 bin ila 10 bin dönüm büyüklüğünde arazi satın aldı. Toplam 450 bin dönüm arazinin asıl sahipleri bu bölgede çalışan İsrailliler. Arazi satın alma operasyonu Fırat ve Dicle havzalarını kapsıyor. Şu ana kadar 67 İsrail firması toprak satın aldı. Bu kadarı da gizli pazarlık yürütüyor. Toprak satın alan veya talepte bulunan İsrailli firmaların çoğunun kamu kuruluşu statüsünde olduğu belirtiliyor. Dünyaca ünlü para simsarı George Soros'un ortağı Jim Rogers 1998'de Türkiye'ye geldi. Rogers internetteki sitesinde 'international Herald Tribune'de yayınlanan bir makalesinde Yahudi kökenli ABD'li vatandaşları GAP bölgesinde arazi satın almaya çağırıyor. Rapordan bir kesit şöyle: 'Buradaki topraklarda gelecek gören Yahudiler bir yerine beş vererek Şanlıurfa ve Mardin'de Yahudi kökenli Türk vatandaşları aracılığı ile arazi alımına başlamışlardır. Hatta bu konuda Şanlıurfa yöresinde bir birleri ile yarışmaktadırlar. İsrailli işadamları rolündeki görevliler, bölgede görevli kamu personelini hizmet için eğitim kapsamında İsrail'e götürmektedir. İsrail'e yapılan bu gezilerde özellikle bölgede yatırım ortaklığı yaptıkları veya yapmaları muhtemel toprak sahipleri, öğretim üyeleri, bürokratlar, mahalli gazete sahipleri ve çalışanları, ziraat odası başkanları ile ilgilenilmektedir. Kısaca GAP'ı kaptırdık.450 bin dönüm arazi GAP'ta İsrail'e gitti. 273 milyon m2 gayri menkul arsa yabancılara gitti. Yavru vatan Kıbrıs'ta parsel parsel satılıyor. Türkiye ile eşzamanlı olarak satılıyor. Dün kan döktüğümüz topraklar, bugün bavul bavul paralarla elden gidiyor. Yabancılar girdikleri her yere dinsel kimliklerini de getiriyorlar. Toprak satın alma bir nevi misyonerliğin yan kolu olarak devam ediyor. Harran'da toprak satın alan Yahudiler de GAP bölgesini dini amaçları için kullanmayı ihmal etmiyor. Geçen yılın Roş Aşana günü, Harran'daki Yakup'un kuyusunun başında yapıldı. Sonuç olarak Türk toprakları bir yandan maden şirketlerince, bir yandan gayri menkul alan yabancı kişiler ve GAP'ı parsel parsel alan İsrail firmalarınca talan ediliyor. Bir yandan da kiliseler, ve misyonerler devreye girerek metruk kiliseleri ve etrafındaki köyleri satın alıyor. AKP Türkiye'yi parsel parsel satıyor. Ve bunu küreselleşme ve Batı'ya entegrasyon adına yapıyor. Bu satışa dur diyecek olan sizlersiniz."
Millet direnmesin isteniyor
Salonu tıklım tıklım dolduran Şanlıurfalılara hitaben yaptığı konuşmada BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, dünyanın merkezinde, en stratejik noktasında bulunan Türkiye toprakları üzerinde yaşayan Türk milletinin Şark Meselesi projesi kapsamında bu topraklardan sürülmek istendiğine dikkat çekti. Bu bağlamda Türk milletinin milli ve manevi kimliğinden soyutlanması, böylece işgal güçlerine direnmek yerine "hoş geldiniz, safa geldiniz" demek gibi bir garabeti sergiler kıvama getirilmesi gibi bir stratejiyi hayata geçirdiklerine, araç olarak da Dinlerarası Diyalog denilen bir mekanizmanın kullanıldığına işaret eden Prof. Dr. Haydar Baş, Dinlerarası Diyalog faaliyetlerinin sadece Türk ve İslam dünyasında yürürlüğe konan bir proje olma özelliğinin de altını çizerek şöyle konuştu: "Dinlerarası Diyalog'un amacı Müslümanı Hıristiyan kimliğine büründürmektir. Çünkü Hıristiyan kimliğine bürünüldüğünde, yarın toprak işgalinde, Müslüman Türk kimlikli insanların 'bu ülkede ne işiniz var' denilmesinin önüne geçilmiş olacaktır. 'Ne kadar da iyi ettiniz de geldiniz' denilmesi sağlanmış olacaktır. Bugün bile Kıbrıs elden gidiyor, Güneydoğu'nun parçalanması sözkonusu, vatan bölünüyor, demokratik-laik cumhuriyetimiz elimizden çıkıyor, insanımız afyon yutmuş gibi bigane halde olanları seyrediyor."
Savunma refleksimize darbe
Müslüman Türk milletini ülkesini savunma refleksinden soyutlamak için kullanılan Dinlerarası Diyalog aracının bazı sivil kurumlara havale edildiğini belirten Prof. Dr. Haydar Baş, mevcut iktidarın da Türk milletini direnemez boyuta taşıyacak boyuta taşımada Türk insanını milli ve manevi değerlerinden koparma düzenlemelerine imza atmakta olduğunu ifade ederek, Yeni Türk Ceza Kanunu'nun 221. ve 265. maddesi ile birlikte yapılmak istenenin Türk insanını İslam'dan koparmak olduğunu söyledi. Bu maddeler ile Türk insanının dinini öğrenmesinin önüne set çekilmek istendiğini söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, "dini bilgilerden, dini eğitimden, dini kültürden mahrum kalan ferdin sağa sola sarkması, bir arayış içerisine girmesi, bir bunalım dönemi yaşaması çok tabiîdir. Bu dini açlık onu mutlaka bir kimlik bunalımına sürükleyecek, bu arada yanlış da olsa bulduğu şeylerin doğru olduğuna kanaat getirerek kimlik değişikliği otomatikman vücuda gelecektir" dedi.
Topraklarımız talan ediliyor
Bir taraftan Müslüman Türk insanı, Anadolu'nun yeniden işgal girişiminde direnemez boyuta taşınma operasyonuna tabi tutulurken bununla yetinilmeyip, diğer taraftan daha önce denenmiş ve Filistin örneğinde kendini gösterdiği gibi başarılı olmuş toprak satın alma faaliyetlerinin süratle devam ettirildiğini söyleyen BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, mevcut iktidar döneminde yabancıların Türkiye'de gayrimenkul almasının kolaylaştırıldığını, 400 bin km2'lik alandaki yer altı kaynaklarımızın Rio Tinto, Eldorado Gold gibi yabancı şirketlerin tekeline geçtiğini belirtti. Yabancı talanının GAP bölgesinde de sürdüğünü belirten Prof. Dr. Haydar Baş şunları söyledi: "Gizli bir rapora göre, GAP bölgesinde Yahudi kökenli 60 Türk vatandaşı adam başı 5 bin ila 10 bin dönüm büyüklüğünde arazi satın aldı. Toplam 450 bin dönüm arazinin asıl sahipleri bu bölgede çalışan İsrailliler. Arazi satın alma operasyonu Fırat ve Dicle havzalarını kapsıyor. Şu ana kadar 67 İsrail firması toprak satın aldı. Bu kadarı da gizli pazarlık yürütüyor. Toprak satın alan veya talepte bulunan İsrailli firmaların çoğunun kamu kuruluşu statüsünde olduğu belirtiliyor. Dünyaca ünlü para simsarı George Soros'un ortağı Jim Rogers 1998'de Türkiye'ye geldi. Rogers internetteki sitesinde 'international Herald Tribune'de yayınlanan bir makalesinde Yahudi kökenli ABD'li vatandaşları GAP bölgesinde arazi satın almaya çağırıyor. Rapordan bir kesit şöyle: 'Buradaki topraklarda gelecek gören Yahudiler bir yerine beş vererek Şanlıurfa ve Mardin'de Yahudi kökenli Türk vatandaşları aracılığı ile arazi alımına başlamışlardır. Hatta bu konuda Şanlıurfa yöresinde bir birleri ile yarışmaktadırlar. İsrailli işadamları rolündeki görevliler, bölgede görevli kamu personelini hizmet için eğitim kapsamında İsrail'e götürmektedir. İsrail'e yapılan bu gezilerde özellikle bölgede yatırım ortaklığı yaptıkları veya yapmaları muhtemel toprak sahipleri, öğretim üyeleri, bürokratlar, mahalli gazete sahipleri ve çalışanları, ziraat odası başkanları ile ilgilenilmektedir. Kısaca GAP'ı kaptırdık.450 bin dönüm arazi GAP'ta İsrail'e gitti. 273 milyon m2 gayri menkul arsa yabancılara gitti. Yavru vatan Kıbrıs'ta parsel parsel satılıyor. Türkiye ile eşzamanlı olarak satılıyor. Dün kan döktüğümüz topraklar, bugün bavul bavul paralarla elden gidiyor. Yabancılar girdikleri her yere dinsel kimliklerini de getiriyorlar. Toprak satın alma bir nevi misyonerliğin yan kolu olarak devam ediyor. Harran'da toprak satın alan Yahudiler de GAP bölgesini dini amaçları için kullanmayı ihmal etmiyor. Geçen yılın Roş Aşana günü, Harran'daki Yakup'un kuyusunun başında yapıldı. Sonuç olarak Türk toprakları bir yandan maden şirketlerince, bir yandan gayri menkul alan yabancı kişiler ve GAP'ı parsel parsel alan İsrail firmalarınca talan ediliyor. Bir yandan da kiliseler, ve misyonerler devreye girerek metruk kiliseleri ve etrafındaki köyleri satın alıyor. AKP Türkiye'yi parsel parsel satıyor. Ve bunu küreselleşme ve Batı'ya entegrasyon adına yapıyor. Bu satışa dur diyecek olan sizlersiniz."