İmam Ali’nin emirnamesi -5-
Mısır'a vali tayin ettiği Malik el-Eşter'e yazdığı emirnamesidir
15.07.2025 00:20:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Tüccarla, sanatkârlara karsı hayırla muamele etmeni ve memurlarına da onlara iyi davranmalarını söylemeni tavsiye ederim.
Onların bir kısmı, oturdukları yerde ticaretle meşgul olur; bir kısmı, bir yerden bir yere mal götürür. Bir kısmı da halkın muhtaç olduğu şeyleri elleriyle hazırlar; bunlar, faydalı kişilerdir.
Gerekli şeyleri ülkendeki karalarda, denizlerde, dağlarda, ovalarda yolları aşarak, meşakkat çekerek getirirler; halkın, o insanların bulunduğu yerlere gitmeye ne imkânı ne de gücü vardır.
Onlar, barış içindedirler; şerlerinden, kinlerinden korkulmaz; isyanlarından asla çekinilmez. Bulunduğun yerde onları denetle, ülkenin diğer şehirlerindeki durumlarını izle.
Şunu da bilesin ki bunların çoğunda aşırı hırsla, kötü bir cimrilik, bencillik, ihtikâr ve alış verişi keyiflerine göre yapma gayreti vardır. Bu, halk için bir zarar kapısıdır; valiler için de bir kusurdur.
İhtikârı önle, çünkü Resulullah da men etmiştir. Taraflardan birine zulmetmeksizin alan ve satan her iki tarafın da zararına sebep olmayacak şekilde bir alış verişin gerçekleşmesini sağla. Yasaklandıktan sonra ihtikâra kalkışan olursa, onu adalet sınırını aşmaksızın cezalandır.
Allah için, Allah için, hilesi, düzeni olmayan aşağı tabakayı gözet. Onlar yoksul, muhtaç, darlıktan bunalmış, dertlerle boğuşan, kazançtan aciz kişilerdir.
İçlerinde dilenenler olduğu gibi, bir şey uman fakat, kimseden bir şey istemeyenler de vardır. Allah onlara bir hak tayin etmiş ve senden de ona riayet etmeni istemiştir.
O halde onu korumaya çalış. Onlara beytülmalinden bir pay ayır ve her şehirde İslam'a (devlete) ait arazilerin gelirlerinden de bir pay ver.
Zira o şehre uzak olanların da, yakın olan kimseler gibi hakkı vardır. Senden uzak ve yakın herkesin hakkına riayet etmen istenmiştir. Gurur ve şımarıklık seni onlardan gafil kılmasın.
Zira önemli işlerle meşgul olman, küçük sayılan işlere bakmana mazeret olamaz. Böyle bir özür kabul de edilemez. Önemli saydığın işlere dalman, sana onları unutturup yüz çevirtmesin.
Onlardan, insanlar tarafından hakir görülen fakat gelip sana dert anlatmayanları ara bul. Onları bulmak, hallerini anlamak için, Allah'tan korkan, büyüklenmeyen, mütevazı kişiler yolla da o kimselerin durumlarını sana iletsinler.
Sonra insanlar hakkında buluşma gününde Allah'a mazeret getirebileceğin bir şekilde davran. Fakirler ve sefiller, insanlar içinde insafa en fazla layık kişilerdir.
Haklarım eda etmede, Allah katında bir mazeretin olacak şekilde hareket et. Bir hile yapmayan, kimseden bir şey istemeyen yetimlerin, yaşlıların hakkını da gözet. Bu valilere ağır bir yüktür.
Fakat hak, bütünüyle ağırdır. Allah, yalnızca güzel bir akıbet isteyen, sabretmeye zorlayan ve Allah'ın kendisi hakkındaki vaadine güvenen insanlara o yükü hafifletir.
Zamanının bir kısmını bizzat haksızlıklara uğrayanlara, ihtiyaçlarını, sıkıntılarını sana söylemek isteyenlere ayır.
Onlarla herkese açık bir yerde oturarak konuş. O mecliste, yaratanına karşı mütevazı ol. Askerlerinden, yardımcılarından, koruyucularından korkmadan, çekinmeden seninle konuşmalarını sağla.
Resulullah'ın birçok yerde "Allah, zayıfın korkarak, dili dolaşarak dert anlatmaya çalıştığı, fakat güçlüden hakkını alamadığı bir ümmeti asla temizlemeyecektir." dediğini duydum
O halde onların sert konuşmalarına ve konuşma yetersizliklerine tahammül et. Daralmayı, büyüklenerek onlarla konuşmaktan çekinmeyi bırak da Allah, bu yüzden sana rahmetini bütünüyle yaysın, itaatinden dolayı sana mükâfat versin.
Verdiğin zaman kolaylıkla ver, vermediğin zaman güzellikle mazeretini söyleyerek verme.
İşlerinden bazılarını bizzat senin yapman gerekir. Bunlar, kâtiplerinin aciz kıldığı durumlarda memurlarına cevap vermen; arz edildiğinde halkın ihtiyacını hemen gidermendir. Bu iş yardımcılarını sıkabilir, vaktinde yapmayabilirler. Her günün işini o gün yap. Çünkü her gün yapılacak özel işler vardır.
Kendin için, vakitlerin en üstününü Allah'a ayır. Fakat halka ayırdığın vakitler de niyetin temiz olup, halkın ıslahına, selametine vesile olduğu zaman Allah'a ayrılmış sayılır.
Allah'a özgü olan farzlarda niyetini halis kılmalı ve özgün vaktinde kılmalısın. O halde gece gündüzün bir bölümünde bedenini Allah'a itaate ver, O'na yaklaşmana vesile olan fiillerde bulun, bedeninin yorgun düşmesine neden olsa da fiillerinin eksiksiz ve kusursuz olmasına dikkat et.
Namazı, uzatıp insanları bıktırmadan, hızlandırıp zayi etmeden, içlerinde hastalar ve ihtiyaç sahipleri olduğunu bilerek kıldır. Beni Yemen'e göndereceği zaman Resulullah'a "onlara nasıl namaz kıldırayım" diye sordum.
O da "En zayıflarının namazı gibi namaz kıldır, müminlere karşı merhametli ol. "dedi. Nehc'ül Belaga Mektuplar 53
Onların bir kısmı, oturdukları yerde ticaretle meşgul olur; bir kısmı, bir yerden bir yere mal götürür. Bir kısmı da halkın muhtaç olduğu şeyleri elleriyle hazırlar; bunlar, faydalı kişilerdir.
Gerekli şeyleri ülkendeki karalarda, denizlerde, dağlarda, ovalarda yolları aşarak, meşakkat çekerek getirirler; halkın, o insanların bulunduğu yerlere gitmeye ne imkânı ne de gücü vardır.
Onlar, barış içindedirler; şerlerinden, kinlerinden korkulmaz; isyanlarından asla çekinilmez. Bulunduğun yerde onları denetle, ülkenin diğer şehirlerindeki durumlarını izle.
Şunu da bilesin ki bunların çoğunda aşırı hırsla, kötü bir cimrilik, bencillik, ihtikâr ve alış verişi keyiflerine göre yapma gayreti vardır. Bu, halk için bir zarar kapısıdır; valiler için de bir kusurdur.
İhtikârı önle, çünkü Resulullah da men etmiştir. Taraflardan birine zulmetmeksizin alan ve satan her iki tarafın da zararına sebep olmayacak şekilde bir alış verişin gerçekleşmesini sağla. Yasaklandıktan sonra ihtikâra kalkışan olursa, onu adalet sınırını aşmaksızın cezalandır.
Allah için, Allah için, hilesi, düzeni olmayan aşağı tabakayı gözet. Onlar yoksul, muhtaç, darlıktan bunalmış, dertlerle boğuşan, kazançtan aciz kişilerdir.
İçlerinde dilenenler olduğu gibi, bir şey uman fakat, kimseden bir şey istemeyenler de vardır. Allah onlara bir hak tayin etmiş ve senden de ona riayet etmeni istemiştir.
O halde onu korumaya çalış. Onlara beytülmalinden bir pay ayır ve her şehirde İslam'a (devlete) ait arazilerin gelirlerinden de bir pay ver.
Zira o şehre uzak olanların da, yakın olan kimseler gibi hakkı vardır. Senden uzak ve yakın herkesin hakkına riayet etmen istenmiştir. Gurur ve şımarıklık seni onlardan gafil kılmasın.
Zira önemli işlerle meşgul olman, küçük sayılan işlere bakmana mazeret olamaz. Böyle bir özür kabul de edilemez. Önemli saydığın işlere dalman, sana onları unutturup yüz çevirtmesin.
Onlardan, insanlar tarafından hakir görülen fakat gelip sana dert anlatmayanları ara bul. Onları bulmak, hallerini anlamak için, Allah'tan korkan, büyüklenmeyen, mütevazı kişiler yolla da o kimselerin durumlarını sana iletsinler.
Sonra insanlar hakkında buluşma gününde Allah'a mazeret getirebileceğin bir şekilde davran. Fakirler ve sefiller, insanlar içinde insafa en fazla layık kişilerdir.
Haklarım eda etmede, Allah katında bir mazeretin olacak şekilde hareket et. Bir hile yapmayan, kimseden bir şey istemeyen yetimlerin, yaşlıların hakkını da gözet. Bu valilere ağır bir yüktür.
Fakat hak, bütünüyle ağırdır. Allah, yalnızca güzel bir akıbet isteyen, sabretmeye zorlayan ve Allah'ın kendisi hakkındaki vaadine güvenen insanlara o yükü hafifletir.
Zamanının bir kısmını bizzat haksızlıklara uğrayanlara, ihtiyaçlarını, sıkıntılarını sana söylemek isteyenlere ayır.
Onlarla herkese açık bir yerde oturarak konuş. O mecliste, yaratanına karşı mütevazı ol. Askerlerinden, yardımcılarından, koruyucularından korkmadan, çekinmeden seninle konuşmalarını sağla.
Resulullah'ın birçok yerde "Allah, zayıfın korkarak, dili dolaşarak dert anlatmaya çalıştığı, fakat güçlüden hakkını alamadığı bir ümmeti asla temizlemeyecektir." dediğini duydum
O halde onların sert konuşmalarına ve konuşma yetersizliklerine tahammül et. Daralmayı, büyüklenerek onlarla konuşmaktan çekinmeyi bırak da Allah, bu yüzden sana rahmetini bütünüyle yaysın, itaatinden dolayı sana mükâfat versin.
Verdiğin zaman kolaylıkla ver, vermediğin zaman güzellikle mazeretini söyleyerek verme.
İşlerinden bazılarını bizzat senin yapman gerekir. Bunlar, kâtiplerinin aciz kıldığı durumlarda memurlarına cevap vermen; arz edildiğinde halkın ihtiyacını hemen gidermendir. Bu iş yardımcılarını sıkabilir, vaktinde yapmayabilirler. Her günün işini o gün yap. Çünkü her gün yapılacak özel işler vardır.
Kendin için, vakitlerin en üstününü Allah'a ayır. Fakat halka ayırdığın vakitler de niyetin temiz olup, halkın ıslahına, selametine vesile olduğu zaman Allah'a ayrılmış sayılır.
Allah'a özgü olan farzlarda niyetini halis kılmalı ve özgün vaktinde kılmalısın. O halde gece gündüzün bir bölümünde bedenini Allah'a itaate ver, O'na yaklaşmana vesile olan fiillerde bulun, bedeninin yorgun düşmesine neden olsa da fiillerinin eksiksiz ve kusursuz olmasına dikkat et.
Namazı, uzatıp insanları bıktırmadan, hızlandırıp zayi etmeden, içlerinde hastalar ve ihtiyaç sahipleri olduğunu bilerek kıldır. Beni Yemen'e göndereceği zaman Resulullah'a "onlara nasıl namaz kıldırayım" diye sordum.
O da "En zayıflarının namazı gibi namaz kıldır, müminlere karşı merhametli ol. "dedi. Nehc'ül Belaga Mektuplar 53
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.