Uzun bir süre aradım.
Tesadüf bu ya, Edirne'de Selimiye Camii'nin eteğindeki Bedesten Çarşısı'nı gezerken yeni baskısını bir sergide buldum. Geylani Kitaplığı yayınları arasında İlyas Aslan ve Derya Çakır tarafından Türkçeleştirilmiş son baskısı idi. Okuduğumda aklıma takılan "Korku ve Ümit" diye bir bölüm vardı.
Beni etkileyen tarafı "Eğer halktan uzaklaşıp, Hakk'a yöneldiyseniz; insanlardan dilinizle bir şey istemeyiniz" diyordu."Bunu da terk ettiğinizde kalplerinizle de onlardan istemeyin. Zira kalp ile istemek dil ile istemek aynıdır" buyrulmuştu.
Yaradanın her an bir insanın makamını yükseltebileceği gibi alçaltabileceğini, hatta esfel-i safiline, (aşağının aşağısına) indirebileceği ifade edilmişti.
* * *
İlimle yükselmeyen, bilimle kaynaşmayan, sevgi ile donanmayan bir insanın bir başkasına faydasının dokunması mümkün değildir. Çocukluktan itibaren yetişmemizin önemli bir eksiğini okullar tamamlasa da, insan-ı kamil olmanın yolu ilimden ve Akletmekten geçiyor.
Ruhundaki fırtınaları dindirmek, gece uykunu bölen haksızlıklara göğüs germek ve vicdanındaki eksikleri tamamlamak hiç de kolay değil. O anlar, en çok okuyup araştırmaya muhtaç olduğumuz anlardır. Derler ya, "Okul cehaleti alır, insanın yaratılışında var olan hal baki kalır" diye. Düşüncelerinizin evrimleşmesi ise mutlaka bir gönül dostunu gerektiriyor. Her ne kadar okumuş kesim yaradanla ilgili sohbetleri dini birer argüman olarak görse de, iman ve itikat bizler için önemli. İç sesinizle yaratıcıya seslenmek ve onunla sohbet etmek, dertlerinizi paylaşmak sizi hem rahatlatır hem de her şeyin iyi olacağına dair inancınızı tazeler.
Ayrı ayrı yaratılmış olan her insan farklı bir aleme açılan kapıdır. Her insanın yaşamı, davranışı, varoluş amacı farklıdır. İnsanları tanıdıkça, davranış ve düşüncelerini öğrendikçe, dış görünüşü ile iç görünüşünün ne kadar tezat olabileceğini anlayabilirsiniz. "Olduğu gibi görünmek" veya "göründüğü gibi olmak" çok zordur. Her insan; yaşamında yer alan birisini örnek alır. Onu rol model olarak seçer.
Bu seçimde öncelikle yakın çevrenin ve daha sonra izlediklerinin etkisi büyüktür. Dünyada en fazla güvendiğiniz nedir diye sorarlarsa şüphesiz, "Beni yaratan, büyüten ve gözetendir…" dersiniz. Aradan yıllar geçip, ölüme yaklaştığınızda size "Bu dünyada ne yaptınız?" diye soran olursa onlara vereceğiniz en güzel cevap; "Yaratana sadık kaldım, başkalarına hep iyilikle davrandım, nefsime hâkim oldum ve harama el uzatmadım" demek olacaktır.
* * *
Çok zengin olduğu halde malını hayır ve hasenat işlerinden esirgeyenlerle, çok fakir olduğu halde son kuruşunu bir yetimi, öksüzü, kimsesizi, hastayı, acil durumda olanı sevindirmeye çalışanlar; yaşamın sırrını çözmüş olanlardır.
Başınızı kaldırın ve önce gökyüzüne bakın. Yıldızları saymanız nasıl mümkün değil ise; elinizde var olan nimetlerin, size tanınan ikinci şansların sayısını da bilemezsiniz. Beynimizin herşeyi kaydetmesi ve hatırlaması mümkün değildir. Yaşantımıza etki eden olayların bir kısmını bilir, bir kısmını unutur, bir kısmını ise yorumlayamayız. Düşünceleriniz derinleştikçe,yaşamı sorgular hale geldikçe, gelecekle ilgili planlar oluşturmaya çalışırsınız. Yaptığınız planların bir kısmı geçerli olurken bir kısmı hiç gerçekleşmez.
* * *
Dünyada insanoğlunun ibret alacağı iki an vardır.
Bunlardan birisi doğum hali, diğeri ise ölüm halidir. Yeni doğan bir bebeği alkışlar ve sevinirken, ölen bir yakınınız için üzülür ve gözyaşı dökersiniz.
Doğum nasıl bir var olma gerçeği ise, ölümde her canlının tadacağı bir yolculuktur. Ölüme çare bulamamış olan insanoğlu; yaşamdaki süreyi iyi değerlendirmek, var olma nedenini iyi anlamak zorundadır. Yaşamını öfke ve şiddetle geçirmiş olanlar, insan hayatına kastedenler, iyilik yapabileceği yerde kötülüğe sebep olanlar için son yıllarında gördüğü rüyalar onlar için en büyük azap ve pişmanlık kaynağıdır.
Hele hele her insanda doğuştan var olan sevgi çiçeklerini tomurcuklandırmayanlar ne büyük bir gaflet içinde olduklarının farkına vardıklarında zamanları dolmuş olduğu için geri dönemezler. Eskilerin deyimi ile son pişmanlık fayda getirmeyecektir. Son demde pişman olanların vay haline! Firavundan farkları kalır mı?
Doğumdan ölüme kadar bizim görevimiz başkalarına faydalı olmaya çalışmak ve geleceğe yardım edebilmektir.
İyi işler yapamamış olmaktan korkmak, iyi işler yapmayı ümit etmekten daha yararlı değil midir?
Bize düşen gaflete düşmemektir.
Hoşça kalın.