Yarın başlayacak ve pazar günü sona erecek olan G-20 Liderler Zirvesi, Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'de düzenlenecek.
Bildiğiniz gibi G-20, dünyanın en büyük 20 ekonomisini ifade ediyor.
Türkiye'yi temsilen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın katılacağı zirveye, Batılı ülkelere tepkili olan Rusya lideri Putin ve Çin lideri Şi Cinping katılmayacak.
Zirvede Çin'i Başbakan Li Çiang, Rusya'yı ise Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov temsil edecek.
Zirvenin ana gündeminin "sürdürülebilir gelişme" olduğu belirtildi.
Ama şimdiden söyleyebiliriz ki, bu konuda hiçbir ilerleme kaydedemeyecekler.
Neden mi? Çünkü uyguladıkları ekonomik sistem buna müsaade etmiyor.
100 trilyon dolarlık toplam emek ve üretimin bulunduğu, bunun karşılığı 300 trilyon dolar civarında küresel borcun bulunduğu bir dünyada, bu çarpık ekonomik tablonun temel nedeni olan bir kapitalist sistemle asla ve asla sürdürülebilir bir gelişme sağlanamaz.
Müneccim değiliz, mesele çok basit, sebep-sonuç ilişkisi…
Sürdürülebilir gelişme için üretim tek başına yeterli değildir. Üretilen ürünler pazar bulabilecek ki üretimin devamı olsun, sürekli büyüme-gelişme sağlanabilsin.
300 trilyon dolarlık küresel borcun oluşturduğu devasa faiz yükü, doğal olarak, sağlıklı bir pazar ortamının oluşmasını engellemektedir. Bu borçla beraber para sermaye gruplarında tekelleştiği için tabana yayılamamaktadır.
Belirli bir kesim paraya para demezken, milyarlar normal bir yaşam için ihtiyaç duyulan paraya ulaşamamaktadır.
Özetle ifade edersek, kapitalizm, sürekli büyümenin önündeki en büyük engeldir. Bu sistemde ısrar edip, ardından da tekrar tekrar toplanarak sürekli gelişmeyi ana gündem yapmak sonucu asla değiştirmeyecektir.
Zirvenin daha şimdiden tam bir fiyasko olacağını söyleyebiliriz.
Bakın, dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş, 27 Şubat 2013 tarihinde Rusya Duma'sında yaptığı tarihi konuşmada konuyla ilgili neler söylüyor:
"Globalizmin ekonomik ayağını oluşturan kapitalist sistemin ve serbest piyasa ekonomisinin, dünyaya kan ve gözyaşından başka bir şey getirmediği ortadadır. Ülkelerin çözüm olarak kabul ettiği Milli Ekonomi Modeli; sürekli büyümeyi temin etmesi, adil bir gelir dağılımını sağlaması, tam istihdamı temin etmesi, yani işsizliği önlemesi ile halklara tek kurtuluş formülüdür."
"Sürekli büyümenin olabilmesi için, üretim ve tüketimin devamlı devrede olabilmesi şarttır. Eğer ekonomiyi büyütmek istiyorsak, tüketim kesimini desteklemek zorundayız. Milli Ekonomi Modeli, iktisat tarihinde tüketim kesimi dikkate alınarak hazırlanan tek modeldir. Zira, tüketim kesimi desteklendiğinde üreticinin pazar problemi de kalmayacaktır. Böylece hem üretim, hem de tüketim aynı anda devreye girmiş olacaktır. Üretim ve tüketimin aynı anda devrede olması, ekonominin sürekli bir hareket halinde olduğunun ifadesidir ki, o takdirde ekonomi sürekli bir büyümenin içine girmiş demektir."
"Milli Ekonomi Modeli, durağanlığı kaldırmak için, devletin 'senyoraj hakkını' kullanmasını ve bunu 'sosyal devlet projeleri' ile tüketim kesimine aktarmayı çözüm olarak sunmaktadır. MEM'e göre, devlet, piyasalara müdahale etmek zorundadır. Senyoraj devreye girmeli, devletler para basma haklarını kullanmalıdır. Bununla elde edilecek para, sosyal devlet projeleri ile tüketiciye verilecek ve tüketicinin tetikleyicisi olacaktır. Senyorajın maaş olarak halka verilmesi, işçinin, memurun, emeklinin, köylünün yani tüketici sınıfın tüketim kabiliyetinin devreye girmesine neden olacaktır. Bu şartlarda, talep olduğu için, üretici de daha çok üretecektir. Bu iki unsur emme-basma tulumba gibi birbirini harekete geçirecek ve ekonomide istenen denge sağlanacaktır. Sürekli büyüme kendiliğinden ortaya çıkacaktır."
G-20 ülkelerinin yıllardır tartıştığı ve önümüzdeki zirvede yine tartışacak olduğu "sürdürülebilir gelişme" konusu kapitalist sistem için imkansız bir mesele, Milli Ekonomi Modeli için ise doğal bir sonuçtur.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın dediği gibi, sorunların çözümü için sistem değişmesi lazım ve Milli Ekonomi Modeli'nin uygulanması lazım.
Hem Türkiye için, hem de umutsuzca çare arayan tüm dünya ülkeleri için…
- BOP’a göre demokrasi, ‘parçalamak’ demek / 27.05.2025
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025